1.BÖLÜM

100 12 55
                                    

Merhaba. Giriş bölümünün yayımlanmasından tam bir ay sonra ilk bölümle karşınızdayım. Mümkün olduğu kadar geçmişten sahneler yazarak karakterlerin önceki zamanları hakkında sizleri bilgilendirmek istiyorum. Bu yüzden her bölümde olmasa bile bölüm başlarına ufak flashback sahneleri ekleyeceğim. Umarım okumaktan keyif alırsınız. Ben yazarken çok keyif aldım çünkü. İlk bölümle başlamış olalım yolculuğumuza. Fikirlerinizi yorumlarda belirtirseniz çok mutlu olurum, oy verip desteğinizi gösterdiğiniz için teşekkürler.

İyi okumalar.


2013 – Ankara

  Ilık bir ilkbahar gününde, mp3'ümden açtığım şarkıyı dinleyerek otobüs camından akıp giden yolu izlemeye başladım. Hafta sonu olduğu için sokaklar kalabalıktı. Yurt odasından kendimi alelacele dışarıya atmış, kahvaltıyı az daha kaçıracakken son dakika şansıyla yetişmiştim. Yenilebilecek pek bir şey de bulduğum söylenemezdi. Şimdiyse sabırsızlıkla beklediğim bir pazar günü kavuşmasına gidiyordum. Onun çarşı izni bugüne denk geliyordu. Her seferinde farklı bir yerde buluşuyor, el ele tüm Ankara sokaklarında izlerimizi bırakıyorduk. Bugünlerin kıymetini bilmemiz gerekiyordu çünkü çok kısa bir zamanda mezun olacak, tayininin çıktığı ilde görevini yapmaya başlayacaktı. Bense henüz yolun çok daha başındaydım.

   Otobüsten inip yavaş adımlarla buluşacağımız sokakta ilerlerken, etrafı bakışlarımla taramaya başladım. Buraya alışmak benim için çok yeniydi. Gitmem gereken çoğu yeri sora sora buluyordum. Şikayetim yoktu bu konuda, Ankara bahsedildiğinden çok daha güzel bir şehirdi. Üstelik beni buraya alıştırması gereken kişi o'ydu. Burada dördüncü senesini tamamlıyordu.

  Biri tarafından kolumun çekilmesiyle sarsak adımlar atıp o kişinin koluna tutunmak zorunda kaldım düşmemek için. Bağırarak sırt çantamı yüzüne geçirecekken gördüğüm yüzle sakinleşip derin nefesler aldım. Beni arkasındaki duvara yasladığında yüzünde her zamanki muzip gülümsemesi vardı.

''Aklımı alıyordun! Kaç kere diyeceğim şöyle ani hareketlerle yaklaşma diye!'' Somurtan bir ifadeyle yüzüne baktığım esnada kısık bir gülüş çıktı dudaklarından. Ardından beni göğsüne doğru yaslayıp alnımı öptü.

''Reflekslerini kontrol ediyorum, ben yokken de kendine sahip çıkabilecek misin bilmek istiyorum.'' Derin nefesler alırken beline sarıldı kollarım. Ondan bir baş mesafesi kadar kısaydı boyum. Belki biraz daha fazla. Başımı göğsüne doğru yaslarken titrek nefesler alıp mırıldandım. ''Öyle olsun bakalım, inandım şahsen.''

Çenemi göğsüne yaslayarak kaldırdım hafifçe başımı, onu görebilmek için bunu yapmam gerekiyordu. ''Bugün nereye götüreceksin beni, konuşmadık öncesinde. Plansız programsız buluştuk bu sefer?'' Meraklı bakışlarım onu güldürürken alnımı bir kez daha öpüp beline sarılı olan elimi tuttu. Parmaklarımızı birbirine kenetlerken kolunu omzuma doğru atıp kendine çekmişti beni. Üstünde siyah kot pantolon ve asker yeşili bir tişört vardı. Siyah kot ceketini de üstüne geçirmeyi ihmal etmemişti. Sakalsız yüzünü incelemek en çok keyif aldığım anlardan biriydi, yanağında ufak bir ben vardı. Sakalsızken daha net belli oluyordu yüzünde.

''Geçen haftaki buluşmamız kadar tatmin edici olacak değil tabi ama sahaf gezelim diyorum.'' Önceki hafta ayda bir yaptığımız ziyareti gerçekleştirip Anıtkabir'e gitmiştik. Bizim için rutin hâline gelmişti. Hiçbir gezimiz onun kadar iyi olmayacaktı elbette ama sahaf lafını duyar duymaz gözlerimin ışıldamasına engel olamamıştım. ''Çok iyi düşünmüşsün, almak istediğim kitaplar vardı. Buraya yakın mı peki?'' Beni bir baş onayıyla cevapladığında adımlarımı hızlandırarak ona ayak uydurmaya çalıştım. Onun bir adımı benim birkaç adımım fazla ediyordu çünkü.

HARAP YANGINLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin