4.BÖLÜM

132 10 48
                                    

  Herkese iyi akşamlar dilerim. Çok beklettiğimin farkındayım fakat üstünkörü bir bölüm yazıp yayımlamak istemedim. Umarım beklediğinize değen bir bölüm olmuştur. Oy ve yorumlarınızla destek vermeyi unutmayın. Keyifli okumalar dilerim. 

2017 – İstanbul

Eskileri aratmayan mahallede sıradan, çok katlı olmayan apartmanlardan oluşan bir sitede yaşıyorduk o zamanlar. İnsanların özenerek okuduğu mahallelerden biraz farklıydı, burada herkes herkesi tanımazdı. İnsanlar sadece yaşadıkları bloktaki komşularıyla tanışıklık ederdi. Ben küçükken sitenin kurulu olduğu alanda iki katlı müstakil evler vardı. Sonrasında herkesin verdiği ortaklaşa kararla depreme dayanıklı binalar yapılmıştı. Ailemin kadim dostlarıyla yan yana müstakil evlerde yaşarken bir anda farklı bloklara düşmek zorunda kalmıştık. Tabi bu sanıldığı kadar büyük bir engel oluşturmuyordu. Annelerimizin söylenmesine katkı sağlıyordu yalnızca.

Biricik sevgilim yalnızca on günlük verilen görev sonu tatilini harcamaya gelmişti. Sürpriz olduğu için kimsenin haberi yoktu başta. Kız kardeşi Umay ve kardeşim Laçin dışında tabi. Onları bilgilendirmiştik bize katılmaları için. Umay en yakın arkadaşım, aynı zamanda her ânımda yanımda olan sırdaşımdı. Laçin bizden küçük olsa da olgunluğuyla her zaman ayak uydurmayı başarırdı. Ailelerimiz öğrendiğinde çok sevindikleri gibi günlerdir yatmadan yatmaya ayrı düşüyor durumdaydık. Lakin sevgili olduğumuzu bilmedikleri için gizli saklı köşelerde konuşup özlem giderebiliyorduk. Bugün ise durum biraz farklıydı, ailelerimiz ortak bir dostlarının düğünü için bir günlüğüne şehir dışına gitmişlerdi ve evlerin ikisi de bize kalmıştı.

Ufak kaselere kaplardaki mezelerden azar azar doldururken belime sarılan güçlü kollar sayesinde sırıtıp işimi daha keyifli yapmaya başladım. Arkamda koca bir dağ olduğu kelimenin tam anlamıyla doğruydu. Sırtımı göğsüne doğru yasladığım esnada, saçlarıma kondurduğu öpücüklerin etkisiyle yüzümdeki gülümseme daha da büyüdü. Koca adamdı, yanaklarını sıka sıka sevmek uygun olmazdı. Kendimi bir yerde durdurmak zorundaydım. Saçlarımda olan buseler boynuma doğru ilerlerken gıdıklanmanın etkisiyle kıpırdandım.

"Rahat dur Ata, sofrayı hazırlamam gerekiyor artık." Yaptığım yemeğin soğumasını istemezdim çünkü. Son birkaç saattir büyük uğraşlarla mükellef olacağını düşündüğüm bir sofra hazırlığındaydım. Ata ise yalnız kalmanın verdiği rahatlıkla işlerimi defalarca kez bölüp süreci uzatmıştı.

"O kadar zahmet ettin, yemek işini dışarıdan halledip daha çok vakit geçirebilirdik." Başımı yan tarafa döndürüp başımı hafifçe yukarı kaldırdım. Boyu öyle uzundu ki bunu yapmazsam odak noktası olamazdım. Ters bakışlarımı suratında hissedince eliyle dudaklarına görünmez bir fermuar çekip hazırladığım tabakları balkondaki masaya taşımaya başladı.

"Ha şöyle, sabahtan beri elini bir şeye sürdüğün yok." Tabakları bırakmış olacak ki yanıma tekrar gelip kollarını belime sarmıştı.

"Rakı almaya gittim ya." Sitemi üzerine göz devirirken gülmeme engel olamadım. Elimdeki kirli kaşığı lavabonun içine bırakırken bir ânda kendimi olduğumdan daha yüksekte hissetmemle tezgaha oturtulmam bir oldu. Kendini bacak arama yerleştirip belimi kavradığında hayretle gözlerine baktım.

"Her şeyin yeri ve zamanı var, Ata." Kararmaya başlayan bakışlarını dudaklarımdan gözlerime dikmesini sağlarken yoğun bir çaba harcamam gerekmişti. Fakat bu onu yıldırmadı. Yüzünü yüzüme doğru daha çok yaklaştırırken öpecek oluyor fakat temas etmeden öylece durmaya devam ediyordu.

HARAP YANGINLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin