Soğuk terler dökerken. Yatağın içinde fark edilmemeye çalışırken bir yandan da düşünüyordum. Ne yapabilirim? Ne yapmalıyım? Suçlu ben miyim? Benim yüzümden mi oldu?
Kafamın içindeki sorular her saniye artarken. Aklıma gelen ilk fikirle yataktan kalktım. Nöbetçinin nerede olduğuna bakarken oraya gitmemesini umuyordum. Karanlığın içindeki elinde el feneriyle belli olan nöbetçiye baktım.
Uykuluymuşum gibi gözükmeye çalışıp yanına gittim.
"Şey özür dilerim. Ben. Ben- benim ışıklı kar kürem orada kalmışta düşmüş herhalde ben hemen alırım siz gidebilirsiniz" dedim biraz yalan söyleyerek. Tamam kabul ediyorum biraz değil fazla yalan söylemiştim ama bu bizim için çok önemli.
"Kar küresi o kadar ışık saçar mıydı ya?" Dedi alayla. "Evet çok güçlü bir ışık saçar benim kar kürem,siz gidebilirsiniz" dedim bende en az onunki kadar alaycı bir sesle.
"Peki öyle olsun, ama bir daha olursa alırım küreni" dedi yüzüme bakarak. Başımla onaylayarak hemen çatı katının olduğu yere doğru koştum. Tahta basamakların yarısını çıkıp küçük kapıyı kapattım ve yatağıma döndüm.
Elime aldığım yastıkları yatağın içinde biri varmış gibi görünmesi için yerleştirdikten sonra yatağımın altındaki kitaplardan birini aldım cereyan eden pencerenin soğukluğundan ürpererek üzerime bir hırka geçirdim sonrasında tekrar çatı katına döndüm.
Son tahta basamağı da çıktığımda herkesin şaşırmış yüz ifadeleriyle karşılaştım. "Ne oldu?" Dedim. Hepsine teker teker bakarak. "Kapı bir anda kapanınca yakalandık zannettik" dedi Krone. "Kitabı aldın mı?" Dedi bana bakarak Draven. "Evet" dedim elimdeki kitabı gösterirken. Kitabı sargılı elime aldığımı fark edince hemen diğer elime aldım.
"Neyse" dedim kendi kendime. "Hadi devam edelim" dedim sonra daha yüksek bir sesle ve köşedeki yerime oturdum. Kitabı yere bırakıp açarken hepsinin bana baktığını anlayınca başımı kaldırdım. "Bu sefer ne oldu?" Dedim gülerek.
"Lyra" dedi Logard biraz endişelenmiş bir ses tonuyla. "Elin" dedi elimi parmağının ucuyla göstererek. "Ha" dedim şimdi anlamış gibi yaparak "küçük bir kesik o kadar" dedim ve tekrar kitabıma döndüm.
"Bir baksam" dedi Anya bana bakarken. "Önemli değil" dedim avucumu Anya'ya göstererek. Elimi tuttu baktı. "Bu yara önemli çünkü kanamış" dedi elime bakarken. "Gerek yok bakmana" dedim elimi çekerken.
Anya elimi bir daha tutunca acıyla yüzümü buruşturup elimi sert bir şekilde çektim. Logard bileğimi sert bir şekilde tutup avucumu Anya'nın göreceği bir şekilde yere sabitlediğinde "tamam bırak" dedim sinirle. Bıraktı ve Draven'ın yanındaki yere oturdu.
Anya elimdeki üstünkörü sandığım sargıyı açmaya başladı. Diğerleri ne yaptığını izlerken ben gözlerimi kapamış başımı dizlerimin arasına almış bir şekilde bekliyordum.
Elimdeki sargı açılınca Anya yukarı doğru bakarak derin bir nefes alıp pantolonunun arka cebindeki ıslak mendili aldı. Sızan kanı sildiğinde yarayı net bir şekilde gördüm. "Sarmamız gerek" dedi bizzat bana doğru bakarken. "Alıp geliyorum hemen" deyip ayağa kalkarken bende onun kolunu tuttum.
"Gitme" dedim kolunu hala tutarken. "Neden?" Dedi daha fazla sinirlenerek. "Ben-... Ben... Ben az önce nöbetçiye yakalandım" deyince hepsi bana doğru şok içinde bana baktılar. "Nasıl yani?" dediler hep bir ağızdan. "Ama merak etmeyin bir şeyler söyledim gitti işte" dedim geveleyerek. "Ya bir daha gelirse?" dedi Draven. Mantıklıydı. "Gelmez, yani umarım bir şeyler söyledim işte" dedim lafı daha fazla uzatmadan.
"Nöbetçiye yakalandın ve bize söylemedin öyle mi?" Dedi Logard sesini yükseltirken. "Bir şeyler söyledim gitti işte" dedim sinirle. "Ya yakalansaydık!" Dedi bağırarak. "Yakalanmadık işte!" Dedim bende bağırarak. "Bu başına buyruk davranışların devam ederse kaçmadan yakalanacağız!" Dedi.
Çığlık atarak kenardaki büyük kitap kulesine tekme attım. "Lyra sakin ol biraz" dedi Draven bana bakarken. "Niye suçlu ben miyim?!" Derken bir kitap kulesine daha tekme atarak dağıttım.
Histerik bir gülüşle "buraya gelmenizi sağlayan fenerleri ben bulayım ama siz bana kızıyorsunuz öyle mi?!" Dedim bir kitap kulesini daha ayağımla devirerek. "Kimse sana kızmıyor kendine gel" dedi Krone. "Lyra burayı bulmamızı sen değil Anya sağladı sen sadece fenerleri buldun abartma" dedi Draven beni terslerken. Çocuklar tamam bugün burada bırakalım" dedi Anya sakinliğini korumaya çalışırken.
Hızla el fenerini alırken elimdeki sızıyla küçük bir çığlık atarken elimden düştü. Hızla eğilip diğer feneri diğer elime alırken elimdeki yaranın iyice kanadığını fark ettim.
Feneri aldıktan sonra merdivelere yöneldiğimde Anya'nın sesini işittim "Lyra" sinirle yüzüne baktım "gelme" dedim ve küçük kapıyı açtım.
Koridoru kontrol edip yurttan dışarı çıktığımda yurdun arkasına giden nöbetçiyi gördüm. Kimsenin olmadığı tek yer olarak spor salonu geldi aklıma.
Her zaman kilitli olan kapıyı açmak için bir zamanlar hademeden gizlice aldığım anahtara uzandım. Anahtarı kapı deliğine yaklaştırdığımda kapının açık olduğunu fark ettim.
Mat boyalı kapıyı açtığımda içeriden gelen sesle ürkerek girdim içeri.
Bizden bir sınıf büyük olan çocukları gördüğümde yüzümü buruşturdum. Kavga ettiğim çocuklardı. Topa vurmak için geriye giderken fark etti beni. "Vay, vay" dedi ufak ufak ellerini çırparken.
"Ne için gelmiştin,n'oldu" dedi sırıtırken. "Seni ilgilendirmez" dedim sinirle tribüne geçerken. Yanından geçerken omzumla çarptım ona. Kolumdan tuttu "her şeyi duydum". Şok içinde ona bakarken belli etmemek için "neyi?" Dedim.
"Çatı katında olanları" dedi yüzüme bakarken. "Nasıl yani?" Dedim bir kez daha şok yaşayarak. "Tuvalete gitmiştim çatı katına gittiğini görünce seni takip ettim ve dinledim" dedi gülerken. "Ne kadarını dinledin?" Dedim sinirle yüzüne bakarken. "Anya'nın lafına kadar". "Hiç bir şey duymadın tamam mı?" Dedim ona bakmaya devam ederken.
"Bir şartla" dedi keyifle "bir ay boyunca istediğim her şeyi yapacaksın" dedi gülmesi tüm yüzüne yayılırken. "Adi pislik" dedim suratına yumruk atmaya kalkarken. Yumruğunu sıkıca tuttuğunda elimin acısıyla küçük bir çığlık attım.
Kaşlarını çattı "o kadar sıkmadım abartma" dedi. Elimi açıp sargısı gevşemiş avucumu ona doğru tuttuğumda avucuma baktı ve konuştu"tanrım fazla kanaman var, Jregon sargı bezi getir" dedi eliyle arkadaşına işaret ederken.
"Gerek yok" dedim elimi çekerken. "Bundan sonra her istediğimi yapacaksan sana iyi bakmam gerek senden hala nefret ediyorum merak etme" dedi gülerek. "İyi duygularımız karşılıklı" dedim bende gülerek.
Jregon elindeki sargı bezini çocuğa uzatırken ondan önce davranarak ben aldım sargı bezini. "Gerek yok o kadarına ben yaparım" dedim elimdeki sargı beziyle tribünlere giderken.
Bağdaş kurmuş otururken girişteki Logard'ı fark ettim. Bana bakıyordu. Hiddetle yerimden kalktım ve koşarak onun olduğu yere doğru koştum. O da biraz ilerlemiş sahanın köşesine gelmişti.
"Yine bana bağırmaya mı geldin!?" Dedim sinirle.
"Hayır sadece-"
"Sadece ne bana onca ettiğin laftan sonramı, şu an cidden seni görmek istemiyorum!"
"Lyra sadece bize söylemediğin için kızgındım" dedi bana bakarak. Derin bir nefes aldım. "Size söylemedim çünkü endişelendirmek istemedim!" Dedim bağırarak.
"Çok abartıyorsun" dedi düz bir suratla bana bakarken. "Ben mi çok abartıyorum" dedim yüzüne hayretle bakarken. Başıyla onaylayınca sinirle çığlık atıp çenesine sağlam bir yumruk attım.
Geriye doğru sendelerken diğerleri sesten olacakki gelmişlerdi. Biri beni tuttu ve biraz geriye çekti. "Bir problem mi var?" Dedi Jregon. "Yok arkadaş şimdi gidiyordu zaten" dedim sinirle.
"Sen bunlarla mı arkadaşsın?" Dedi bana hayretle bakarken. "Evet hepsi arkadaşım" dedim yanımdaki çocuğun konuşmasına müsaade etmeden. "Ciddi değilsin" dedi gülerek. "Hayır ciddiyim" dedim yüzüne bakarak "onlar bana senin gibi kızmıyorlar, suçlamıyorlar çünkü" dedim.
Hepsi bana hayretle bakarken Logard konuştu. "Lyra bırak hadi gidiyoruz" dedi kolumdan tutunca öfkem bin katına çıktı o an. Sinirle çektim kolumu. "Gelmiyorum hiç bir yere! Yeter artık!" Dedim artık öfkeden deliye dönmüş gözlerimden yaşlar süzülürken.
Yanımdaki çocuk bir adım öne çıkarak konuştu. "Git artık anlamıyor musun?" Dedi. Logard da bir adım öne çıktı. "Bu konu seni ilgilendirmez" dedi sinirle. Aralarına girip ikisini birbirinden uzaklaştırdım. "Logard git artık!" Dedim. "İyi bu çocuklarla kavga ettiğinde de bize gelmessin artık" dedi ve gitti.
Kapıyı hızla çarptığında çıkan sesle irkildim. Hızla yürüyerek tribünlere çıktım ve en köşeye gittim.
Hepsi başıma toplanmıştı. "Teşekkür ederim" edim kısık bir ses tonuyla. "Bir şey değil" dedi elini uzatırken. "Rowen". Güldüm. "Lyra" dedim tokalaşırken.
"Biz şimdi gidiyoruz sen yurda geri dönecek misin?" Diye sordu. "Hayır bu gece buradayım" diye yanıtladım onu. "Battaniye vesaire getireyim mi?" Dediğinde üzerimdeki hırkayı göstererek konuştum "teşekkür ederim". "Peki o zaman soyunma odasında yedek kıyafetler var üşürsen alırsın ha bir de unutmadan görevin yarın başlıyor" dedi ve tek gözünü kırptı.
Aklıma yine gelmişti işte. Yarın ne görev verecekti acaba. Başkalarının ayak işlerini yapmaktan nefret ederdim. Şimdi ise hepimiz için yapacaktım.
Uykunun bastırdığı zamanda kıvrılıp bir kenara yattım. Bunca olaydan sonra yatmak iyi olacaktı.
Pencerenin arasından geçen güneş ışığıyla açtım gözlerimi. Vücudum sızlıyordu ve susamıştım.
Yurda girdim. Yatakhaneye girdiğimde Anya ve Krone'un uyanmamış olduğunu fark ettim.
Küçük beyaz saatime baktığımda saatin dokuza geldiğini fark ettim. Saat ona doğru uyanırlardı. Ayakkabılarımı çıkarıp içinde yastıklar olan yorganın içine girdim biraz ısınmak için.
Anya'nın sesiyle uyandım. Belli ki uyumuştum. Yatağını topluyordu. Sadece o değil hepsi yataklarını topluyorlardı. Hızlıca yatağımı toplayıp hiç bir şey söylemeden çıktım yatakhaneden. Yemekhaneye gittiğimde üşüdüğümü fark edip geri döndüm hemen.
Yatağımın yanındaki küçük komodinin üzerine koyduğum hırkamı alıp etrafa bakındım. Anya ve Krone yoktu gitmişlerdi.
Yemekhaneye inip elime bir tabak alıp yemeğimi aldım. Bir yere oturmak için etrafa bakındığımda hepsinin çaprazımda bir masaya oturmuş bana baktıklarını gördüm. Dik dik bana bakıyorlardı.
Hepsinin bakışlarını üzerimde hissediyor yüzüm yanıyordu. Bakınırken Rowen'ın sesini duydum. Diğerlerinin çaprazında iki masa geride oturuyorlardı.
Yüzümde ufak bir tebessüm oluşturmaya çalıştım. Sadece onlar görseler yeterdi bana.
Masaya gidip Jregon ve Rowen'ın arasındaki sandalyeye otururken "selam" dedim kısaca uzatmaya gerek yoktu. "Selam" diye yanıt verdiler hepsi.
Hepsiyle tanışmıştım dün. Çekingenlik hissetmedim. Kalabalık değillerdi zaten küçük bir grup gibiydiler. Altı kişiydiler. Rowen, Jregon, Dave , Devan, Rick. Bir de ben gelmiştim işte.
"Evet bugünkü ilk görevin" diye başladı ve ağzına çatalına geçirdiği domates dilimini attı. "Yeni futbol takımını bir şekilde takımdan atılmalarını sağlamak" dedi.
"Çok gereksiz" dedim yumurtamı ikiye bölerek. "Seninle kavga ettiğimiz için atıldık takımdan" dedi ters bir şekilde. Derin bir iç çekişin ardından "tamam, içecek alıp geleceğim ne istersiniz?" Dedim sandalyeden kalkarken "altı tane ice tea neli olduğu fark etmez" dedi yemeğine devam ederken.
Buzdolabının kapağını açtığımda içerisinden çıkan soğuk yüzüme vurdu. İçinden yedi tane ice tea çıkarttım. "Bunları nasıl taşıyacağım acaba?" Dedim kendi kendime. Bir iki kez denedikten sonra hepsini piramit şeklinde kucağıma aldım.
Onların masasının önünden geçerken kendi ismimi işittim. Düpedüz dedikodumu yapıyorlardı. Elimdekileri düzeltiyormus gibi yaparak dinlemeye başladım.
"Lyra dün her şeyi mahvedebilirdi" dedi Krone ardından Anya "aşırı abarttı" sonra Logard "hiç bir şey yapmamış gibi o çocuklarla arkadaş olmuş birde" Krone sözüne devam etti "artık Lyra'yı tanıyamıyorum her şeyi aşırı abartmaya ve her şeye sinirlenmeye başladı".
Evet son noktayı Krone koymuştu. Neyin son noktası?. Sinirlerimin tabii ki.
Krone'un son söylediğinden sonra elimdeki içecekler yere düştü tek tek. Masanın köşesinde dikildim. "Ne saçmalıyorsunuz" dedim hepsine teker teker bakarak. "Bunları yüzüme karşı neden söylemediniz!" Dedim ardundan sesimi biraz daha yüksekterek.
"Asıl sen ne yapıyorsun?" Dedi Krone. "Her şeye sinirleniyorsun gayet açık değil mi sebebimiz" diye devam etti Anya.
"Öyle mi?" Dedim masayı tüm gücümle iterken. Hepsi ayaklandılar bir anda "Lyra kendine gel!" dedi Krone üstüme yürürken. "Ben gayet kendimdeyim nedense sizde bir problem var" dedim sinirle. "Senin şu sinirinden tribinden bıktık artık yeter!" Diyerek bağırdı beni serçe iterken.
Sendeleyip yere düştüğümde kafamı masanın sivri köşesine çarpmıştım. Çarpmanın etkisiyle bir kaç saniye gözüm kararmıştı. Jregon ve Rowen'ın yardımıyla yavaşça kalktığımda bir kaç küfür sayıp bağırarak konuştum "gebertirim!" Dedim yumruk atmaya kalkarken.
Logard bileğimi sert bir şekilde tuttu ve geriye doğru itledi sert bir şekilde. "Bir itmeye karşılık bir yumruk sence de fazla sinirli değil misin Lyra" dedi bana.
Bu sözünden sonra öfkeden gözüm dönmüştü. "Beni böyle yapan sizsiniz!" Diye bağırdım herkes bana bakarken. Hepsi bana bakıyordu Anya, Logard, Krone , Draven hepsi. Sadece onlar benim tarafımda değildi.
Anya'nın dolmuş gözlerine baktım. Bu sefer üzüntüden değil şaşkınlık ve öfkeyle bakıyordu bana.
Kolumu iki yana açtım "bu kadar mı nefret ediyorsunuz benden bağıracak kavga edecek arkamdan konuşacak kadar mı?" Dedim masadaki bıçağı yavaşça alırken.
"Benden bu kadar nefret ediyorsanız bitsin bu iş bir daha beni görmezsiniz!" dedim öfkeden deliye dönmüş bir halde. "Lyra hayır" dediler Anya ve arkamdakiler. "Bu kadar mı nefret ediyorsunuz benden. Cevap verin!" Diyerek bağırdım tüm gücümle.
"Lyra yapma çok sinirlisin şu anda yapma" dedi bana Anya yalvaran gözlerle.
Gittikçe bulanıklıklaşan etraf göz yaşının yanağından almasıyla yeniden netleşince derin bir nefes aldım. Sakinleşmeye çalışıyordum. Elimdeki küçük bıçağın farkına sınıf varmıştım mesela. Sinirden titreyen elime baktım küçük bir çığlık atarken yere firlattim bıçağı.
Yemekhanede çıkmaya çalıştım hemen Anya ve Draven'a çarptım çıkarken.
Rowen'ın arkamdan seslendiğini duydum. Bahçede en köşedeki banka oturmuş sakinleşmeye çalışıyordum. Derin nefeslerden sonra küçük bir yudum su içtim.
Hepsi banka oturmuştu. Kimseden çıt çıkmıyordu. Hepsinin yüzüne baktım tek tek.
"Şu çocuklar kim?" Dedim sessizliği bozarak. Biraz olsun sakinleşmiştim. "Hangi çocuklar?" Dedi Rowen bana anlamaya çalışarak "şu futbol takımındakiler" dedim. "Ha o iş başka güne kaldı" dedi bana bakarak.
"Bugün bitirelim işte" dedim yakınarak. "Bugün olmaz" dedi. "Of olsun bitsin işte" dedim.
"Haftaya çarşamba günü konuşacağız perşembe antrenmanları var" dedi başımla onayladım.
Etrafa bakınırken yurttan çıktıklarını gördüm. Sırıttım. "Herkesin için bana bağırmak neymiş görecekler" dedim kızgınlıkla yerimden kalkarken.
"Lyra" kimin dediğine baktım Dave. "Efendim" dedim suratına dikkatle bakarken. "Gitme tekrar bir karmaşaya gerek yok" dedi diğerlerine döndüm. "Öyle mi diyorsunuz?" Dedim yavaşça yerime otururken. Hepsi başıyla onaylayınca "sadece konuşsam" dedim.
"Birimiz seninle gelsin o zaman" dediler. "Tamam kim gelicek" dedim "tamam ben gelirim" dedi Devan yerinden kalkarken.
Devan'ın yanında geçtim. Yürürken Devan'ın konuşmasıyla olduğum yerde durdum. "Ne konuşacaksın?" Dedi bana soğuk bir ses tonuyla. Grupta genel olarak herkes bana karşı soğuk gibiydi. Aldırmıyordum zaten iki hafta sonra onlarla işim bitecekti zaten.
"Bilmiyorum" dedim yürümeye devam ederken.
Oturdukları bankın başına geldiğimde konuştum "merhabalar çok sevdiğim arkadaşlarım" dedim çok sevdiğim kısmı hayali bir tırnak işaretiyle.
"Ne istiyorsun Lyra?" Dedi Krone. Güldüm. "Konuşmak soru sormak" dedim. "Söyle çabuk" dedi Logard başını önündeki kitaptan ayırmadan. "Benden ne zamandır nefret ediyorsunuz?"...
![](https://img.wattpad.com/cover/354183353-288-k291422.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırılgan Kalpler
ФэнтезиCamdan kalbi olan beş arkadaşdık biz... O gün müdürün odasına gittiğimizde öğrendiğimiz üç şey oldu. Bir hepimiz farklı ülkelerin Kraliyet ailesindeniz. İki gerçek kalplerimizin yerine camdan,yapay bir kalp yerleştirmişler. Son olarak,kalplerimi...