8. Bölüm: Onlar

28 21 0
                                    

  "Hiç etmedik nereden çıkardın" dedi Krone oturduğu yerde. "Ha öyle yani" dedim gülmeye devam ederken "evet öyle" dedi sırıtırken. "Anladım insan nefret etmediği birine bunları yaparmış". Nefret etmediği kısmını hayali bir tırnak işaretiyle söyledim.
   "Öğrendiğim iyi oldu" arkamda duran Daven'ın yanına geçtim. "Bu kadar yeter gidebiliriz" dedim ufaktan ilerlemeye başlamışken. "Daha fazla konuşursun sanıyordum"
"Kavga etmemem gerek"
"Zaten ettin ki" sırıttım "o zaman bundan sonra kavga etmemeye dikkat etmeliyim". Banktaki yerime oturdum.
    "Ne konuştunuz" döndüm Rowen'dı "mmm konuşmadık sayılır" önümdeki kitabı açtım. Şömizi yoktu deri cildi yer yer soyulmuştu ve sayfaları sararmıştı belliki eski bir kitaptı. Anlatmayacağım bir konuyu anlamaya çalışıyordum adı üstünde anlatmayacağım. Matematik. Ezeli düşmanım.
   Sonunda pes etmiş bir şekilde kitabı sertçe kapatıp arkama yaşlandım. "Ee haftaya kadar ne yapmam gerek" dedim sırıtırken. "Düşünmedim şu çocukları bir şeyle tehtit etmemiz lazım"
    Saatime baktım. Derse on dakika kalmıştı. "İki ders bedenim var dersten kaçarım olur mu?" Derken masadaki eşyalarını toplamaya başladım.
    Birbirlerine baktılar. Cebinden bir kağıt çıkardı. Kağıda baktıklarını gördüm. Uzanıp aldım kağıdı. Ders programı. Ders programlarını her hafta sanki hiç işleri yokmuş gibi değiştirdiklerinden ezberleyemiyorduk. "Okuma saati mi? On birinci sınıfsınız ve okuma saatiniz var" alayla güldüm.
    Hafif bir sinirle kağıdı aldı elimden. "Konuşsanıza" sabırsız biriydim. "Tamam o zaman dersi kırıcaz" dedi Rowen.
    Masadan kalkıp masanın üzerindeki kitapları kucakladım. "Burda bekleyin o zaman".
    Okula girdim. İkinci kattaki Anya ve Krone'un arasındaki dolabıma bıraktım kitaplarımı. Dolabın üzerindeki öğrenci bilgi kartına baktım. Her şey netti ama soyad okunmuyordu. Anya ve Krone'un dolabına da baktım onların ki de aynıydı. Diğerlerinin dolabına da bakacaktım merdivenlerin başında onların sesini duyunca ama hemen çıkmam gerekti. Hemen çıkmak istedim.
    Beni görünce konuşmayı durdurdular hemen. Hepsinin yüzüne baktım soğuk bir tavırla bana bakıyorlardı. Yüzümdeki gülümseme soldu. Krone hafif bir sırıtışla Anya'nın kulağına bir şey söylediğini gördüm.
   Bir ay sonra öyle bir kahkaha atacaktım ki beni üzenleri utandıracaktı. Ha bu arada dün Rowen'larla tartıştık. Cezam yani ben ceza olarak nitelendiriyorum ilk söylediği gibi bir ay olacak.
    Söylediğim yerde bekliyorlardı. Gülümsemeye çalıştım "tamam gidebiliriz" hepsi oturdukları yerden kalktılar bir hamlede. "Takım kaptanı o çocuklardan biri mi? İşimiz daha kolay olur" dedim öne geçerken.
   "Evet adı Callon son şubede" dedi Jregon elindeki mataradan büyük bir yudum aldı.
    Merdivenleri çıktığımızda sağa müdürün odasına gidecekken sola gittiklerini gördüm. "Nereye hey!Rowen" dedim sesimin çok fazla çıkmaması için özen göstererek. "Sınıfına gitmiyor muyuz?" Dedi anlamaya çalışan bir şekilde. "Böyle olmaz ama siciline bakacağız öğrenci kaydına" dedim bastırarak.
     "Beni takip edin" dedim yeniden önlerine geçerken.
   Müdürün kapısının önüne geldiğimizde fısıldayarak konuştum "etrafı kontrol edin".
    Kapı deliği hizasında eğildim. Başımı müdürün masasını görecek şekilde delikten baktığımda içeride olduğunu gördüm. "İçeride müdür yardımcısının odasına bakalım" dedim diğer kapıya yönelirken.
     İkinci müdür yardımcısının odasına baktığım boş olduğunu gördüm eşyaları yoktu ve askılıkta hiç bir eşyası yoktu. "Yok girelim iki kişi gelsin sadece" dedim kapı kolunu aşağıya iterken.
     Kapıyı yarıya kadar açtım ve hızlıca bilgisayarın başındaki sandalyeye oturdum. Jregon ve Rowen iki yanında dikilmiş pür dikkat beni izliyorlardı.
     11. Sınıf öğrencilerinin bilgilerinin yer aldığı dosyayı açtım ve alfabetik sıraya göre bakmaya çalıştım.
    "Adı ne demiştin?"
     "Callon soyadını bilmiyorum"
     Evet iki tane aynı ada sahip biri var hangisi acaba. "Hangisi?" Dedim geriye yaslanırken. "Alttaki" deyince alttaki çocuğun fotoğrafına dokundum.
   Tüm bilgilerini görüyordum şu an. Düz siyah saçları kaşlarını kapatacak kadar uzundu, beyaz teniyle vampir gibi duruyordu.
  Kişisel bilgilerine girdim. Callon Jimr,ailesini bir depremde kaybetmiş.
   Daha dikkatli bir şekilde okuduğumda ağzımdan bir şaşkınlık nidası çıktığında Jregon'un sesiyle irkildim "neden şaşırdın?"
   Oturduğum sandalyede doğrulup "Aedon" dedim ikisinin çatık kaşlarıyla karşılaştığım da açıklamaya çalıştım "bizim yatakhane de ki küçük kız, kardeşi sanırım" bu seferde anlamaya çalışıyorlardı Rowen anlamamış olacak ki "yani" dediğin de bıkkınlıkla derin bir nefes verdim "yani kardeşiyle tehtit edebilirsiniz bu kadar işimiz sadece resmini almam gerek" oturduğum yerden kalkıp kollarımdaki tozu silkeledim.
     "O zaman bugün yapalım işimiz bitsin" dedi Rowen arkama döndüğümde bana bakan Rowen'a bakarak konuştum "onuda siz yapın bir zahmet" dedim dolaba yönelirken "müdüre söylemem beş dakikamı alır" tehtit edercesine.
     Başımı salladım. Evrakları masanın üzerine koydum. Aedon'nun evrakındaki kenarına ataçla tutturulmuş resmi aldım.
    Başka bir kağıda resmini çıkarttım ve masa üstü kalemlik ten bir makas alıp fazlalıklarını kestim. "Hadi çıkalım".
   Kapıdan çıkarken fotoğrafı cebime koydum. Diğerleri Jregon ve Rowen'ın başına toplanmış anlattıklarını dinliyordu.
   Okuldan çıkıp bahçeye ilerlerken zil çaldı kırk dakikada işimizi bitirmiştik yani onlar değil ben.
   "Tamam bu ara yirmi dakika işimizi bitirelim" oturduğu yerden emir verir gibi konuşuyordu Rowen bana bakarak. "Nasıl yapacağız?" Diye sordum bende bir yere otururken. "Plan yok bir şekilde halledeceğiz".
    "Şu kız onların sınıftan değil mi?" Dedi Rick kıza bakarken. "Evet bekleyin" oturduğu yerden kalktı ve kıza doğru ilerledi. Kız Rowen'ı gördüğünde yüzünde bir korku oluştu. Dikkatle izliyordum onları kız paniğe kapıldığını gördüm. Rowen arkasını dönüp bize doğru yürüdüğünde kız hızla okula girdi.
     "Yürüyün arka bahçeye gelecekler"  ayağa kalktım kızın davranışlarına anlam verememiş bir şekilde çoğu kişi bize bakıyordu. Sormadım.
     Arka bahçede kimse olmazdı nöbetçilerde geceleri dışında bakmazlardı zaten buraya.
    Duvarın dibine bağdaş kurarak oturdum. Bir iki dakika sonra geldiler dört kişiydiler. Callon önlerindeydi.
    "Lyra gelsene" dedi Rowen azarlar gibi. Hırkamın kolundan tutup beni biraz yanına çekerken "resmi göster konuş hadi" dedi kulağıma.
    Bir adım öne çıktım cebimdeki resmi çıkarıp buruşmuş resmi düzelttim. Resmi ona doğru tutarken konuşmaya başladım "Aedon senin kardeşin mi?" Elimdeki resmi çekip aldı. Bana döndüğünde konuştu "evet neden ki?" Boğazımı temizledikten sonra konuştum "futbol takımının kaptanı sen mişsin diye duydum" kararlılıkla devam ettim "takımdan ayrılmanı rica ediyorum yoksa-" Rowen sözümü keserek önüme geçti "yoksa diğer çocukların yaşadığını o da yaşar" kaşlarımı çattım "kısacası kardeşini rahat bırakmam" bize döndü "gidebiliriz ha birde unutmadan söyleyeyim bir dahaki antrenmana kadar takımdan çıkmış olun gelmeyen diğer arkadaşına da söyle şimdi, gidebiliriz"
     Banktaki yerime bir görevin bitmiş olmasının verdiği rahatlıkla oturdum. Anlamaya çalışıyordum "Rowen" bana döndü "diğer çocuklara ne yaptın?" Dedim, parmaklarını çıtlattı ve "Bir-iki ay önceydi boşver" dedi umursamaz bir tavırla sesimi bir tık yükselterek tekrar konuştum "anlatamadım sanırım ne zaman yaptığını sormuyorum ne yaptığını soruyorum" dedim yüzüne bakarken.
      Derin bir nefes aldı ve heceleyerek konuştu "Dedim ya se-ni il-gi-len-dir-mez" o da sesinin tonunu yükseltmişti.
     "Diğerlerine yaptığını bir ay boyunca bana da yapacaksın değil mi?" Dedim sesimin sert çıkmasına özen göstererek. "Hayır, o türden şeyler değil" deyince güldüm. "Yapacaksın yani" dediğimde ellerini üçgen biçiminde masaya koydu ve doğruldu.
      "Hayır dedim ya"dedi. Derin bir nefes verdikten sonra konuştum "hatırlarsan bir de o tür şeyler değil demiştin salak değilim anlıyorum bende, sadece bir şey yaptıracağın zaman konuşuruz o zaman" dedim masadan kalkmaya yeltenirken. Ellerini masaya sertçe vurduğunda çıkan sesle irkildim "uzatmada otur şuraya" dedi sinirle gözlerime bakarken. "O çocuklara yaptığını bana yapmayacağın ne malum" dedim bende sinirle.
    Ayağa kalktığımı gördüklerinde hepsi ayaklandılar bir tek onun dışında. Hepimiz gergin olduğu yeterince anlaşılır biçimdeydi. "Sadece bir şey yaptıracağın olursa konuşalım tamam mı?" Dedim etraftakilerin dikkatini çekmemeye çalışırken.
    Hızla masadan kalkıp karşıma geçtiğinde sinirle konuştu "sürenin biraz daha artmasını istemiyorsan uzatmada otur şuraya".
    "Ne kadar arta bilir ki ister git söyle bu yaptığını ve diğerlerine yaptıklarını söylediğimde sence kim daha çok ceza alır" dedim sesimi yükseltmemeye çalışıyordum. "Zaten o yüzden bir ceza aldım umursamazlar şimdi şuraya otur buda şu an istediklerime dahil" dedi ve hışımla yerini oturdu.
   Çaresizce gözlerimin dolduğunu belli etmemek için yere bakıyordum. Sürenin artması artık benim için katlanılmaz olurdu, yaptıklarından dolayı bir ceza almıştı zaten devam etmez diye düşünüyorum.
   Daven kulağıma fısıldayarak "zaten bunun için bir ceza aldı bir iki aydır hiç bir şey yapmıyor" sonra sesini yükselterek ekledi "ikinizde sakin olun"
    Gözlerimi kolumla silip banka baktım "haydi".
     Hayır sadece yüksek bir sesten bu kadar rahatsız olamazdım kendimi onların karşısında güçsüz göstermem gerek sakin olmalıyım.
    Jregon Rowen'la konuşuyordu. Bende sakinleşmek için derin nefesler alıyordum. Banktaki Rowen'a en uzak yeri seçip oturdum. Gözümden akan bir kaç damla yaşı umursamayarak sildim. Başımı kaldırdığımda hepsinin  bana baktığını gördüm ikisi dışında.
    Jregon'un Rowen'a bir şey konusunda ısrar ettiğini gördüm Rowen başını kaldırdı ağzını açtığında bağıracak sanmıştım ama yanılmışım "Lyra az önce biraz sinirliydim bir-iki ay önceydi artık yapmıyorum o çocukla konuşmalarımız sadece takımdan ayrılmaları içindi ayrıca yüksek sesten rahatsız olduğunu bilmiyordum özür dilerim " onu  dinlerken saatime bakıyordum. Aniden ayağa kalktığımda bana bakmaya devam ediyorlardı bir saate bir de onlara bakıyordum "ders başladı gitmem gerek" diyerek spor salonuna yöneldim.
     Spor salonuna girdiğinde ders başlamıştı. Herkes bir şeyler yapıyorlardı. Badminton oynayan Anya ve Krone'u gördüm. Tribünlere yöneldim.
     Diğerleri futbol oynuyorlardı. Sıkıntıyla derin bir nefes aldım. Kütüphaneden kitap almak için spor salonundan çıkarken karşımda dikilen öğretmeni gördüm. "Nereye Lyra?" Başımı kaldırıp yüzüne baktım "kütüphaneye" dedim dalga geçercesine.
    Bir adım öne çıktı sinirle konuşmaya başladı "hiç bir yere gitmiyorsun git arkadaşlarınla oyna!" Kelimeleri yüzüme tükürür gibi konuşuyordu. Etrafa baktım bağırdığından bize bakıyorlardı onlar da dahil. "Yok" kaşlarını çattı konuşmasını beklemeden çıktım spor salonundan.
    İkinci kata çıktım hızla. Kütüphaneye girdim. Ders kitapları dışında hiç bir şey yoktu. Normal bir kitap okuyacak sam çatı katından almam gerekiyordu ve şimdi alamazdım.
    Gözlerimi kapattım ve elimi kitapların sırtlarına sürttüm. Rastgele seçtiğim kitabı aldım. İngiliz tarihi.
    Rasgele bir sayfa alıp okumaya başladım,İngiltere tarihi, günümüzde Birleşik Krallık içerisinde bir bölgeyi oluşturan ülkedir. Happisburgh, Norfolk'da bulunan çakmak taşı gibi aletler ve ayak izleri İngiltere'de 800.000 yıldan fazla önce yaşanmaya başlandığını göstermiştir(Vikipedi)
    "Çok sıkıcı" kitabı masaya atar gibi bıraktım. Kollarımı yastık gibi kullanarak kafamı masaya koydum.
     "Krone'lar bitti şimdi de Rowen'lar başladı zorla duruyorum resmen şu bir ay bitsin çok rahatlayacağım cidden" dedim kendi kendime.
    Birinin yanımdaki sandalyeyi çektiğini duydum. Sonra bir kaç kişi daha. Kafamı kaldırdım Rowen, Jregon ve diğerleri. Duymamışlardır, yani umarım.
    Rowen sertçe çektiği sandalyeye oturdu "kendi isteğinle durduğunu sanıyordum". Aralamaya zorladığım gözlerimi zar zor açıp ona baktım.
    Güldüm. "İsteğimle mi benim sana bayıldığımı falan mı düşünüyorsun şu çatı katı olayını uzatmasaydın bırak yanında durmayı yanından bile geçmezdim" dedim parmağımla masaya hafifçe vurarak. "İyi biraz daha böyle devam et, bir ay boyunca" dedi bir ay boyunca kısmını hayali bir tırnak işaretiyle.
     Sinirle derin bir nefes aldım. "Diğer çocuklara ne yaptığını öğrenicem" dedim kararlılıkla. "Bak sen o zaman müdürün odasını ziyaret etmem gerekicek" dedi gülerek.
    

Kırılgan KalplerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin