~💫bölüm şarkısı:Billie Eilish:Bad guy~
Sinir bozukluğuyla nefes aldım,o ise gülüyordu. "Senin yanındakiler," dediğimde kaşlarını çattı. Devamını getirdim. "Belki de senin yanındakiler bile yapacaklarından korktukları için yanında zorla duruyorlardır. Yanlarında manyak bir zorba var çünkü."Gözlerim kendiliğinden kısıldı. g
Gece doğru düzgün uyuyamamıştım, uykum vardı."Öyle düşünüyorsun,yani onları yanımda zorla tuttuğumu." Başımı salladım.
"Aynen öyle."
"Şu konuya bir açıklık getireceğim. Yanımda gördüğün her çocuk kardeşim gibidir. Beraber büyüdük biz. İçimizden birine bir şey olursa hepimizin canı yanar. Ama istersen soralım."
Diğerlerine dönerek konuştu "öyle mi?" başlarını onaylamaz bir şekilde iki yana salladılar. Boğazını temizledi.
"İyi öyleyse şimdi izin verirseniz uyuyacağım" dedim alayla. Başımı kollarımın arasına aldım ve masaya koydum.
"O biraz zor." Dediğinde başımı kaldırdım. "Sebep?"
Kucağında duran görmediğim bir kaç kitap ve defteri masaya koydu ve önüme doğru ittirdi. "Ödevim var" sonra düzeltti "ödevimiz var" önümdekileri ona doğru ittirdim.
"Elin kolun ve kafanda olmasını umduğum bir beynin var. Kendin yapabilirsin." dedim kafasını göstererek. Sonra ekledim "hepiniz."
"Senin yapman daha doğru olur biliyorsun değil mi? Sonuçta burada zorla duran sensin." Derin bir nefes alıp kitap defterleri önüme çektim. Onlardan bir sınıf küçüktüm ve ödevlerini yapacaktım. Şaka yapıyor olmalı.
"Kitaptaki işaretli sayfaları," defterleri gösterdi "defterlere birebir aynı olarak geçirilecek." Hayretle baktım suratına. "ciddi değilsin değil mi altı kişisiniz ve sadece bir kişi için üç sayfa var" oturduğu sandalyeden doğrularak konuştu "gayet ciddiyim"
"Toplam da kaç sayfa yaptığını o kafan alıyordur umarım hepsini yazabileceğimi düşünüyor musun?"
"İki gün içinde bitirsen yeter çok büyütme"
Masanın üzerinden bir kalem ve silgi aldım. Hızlıca ve okunabilir yazmaya çalışıyordum. Bana baktıklarını görünce sinirle konuştum "tamam yapıyorum işte dönün önünüze". Güldüler.
Sadece birinin ödevini bitirmiş fakat bitap düşmüş haldeydim. Parmağım şişmiş ve ağrıyordu. Birazdan ders biterdi ve sınıftakiler çalışmak için geleceklerdi. Kalemi masaya koydum.
Parmağımı ovuştururken çalan zilin sesini işittim. "Kahretsin" dedim sessizce. "Biz çıkıyoruz yarın kahvaltıda alırız senden bitir o zamana" dedi Rich "mankafalar" dedim kendi kendime. Yavaştan elinde kitaplarıyla bir kaç kişi gelmişti bile.
Masaya oturan Tiny'i görünce kalktım masadan. Çalışmak yerine yanındakilerle boş boş konuşur rahatsız ederdi insanı, zaten sevmezdim de.
Köşedeki orta boyuttaki beyaz masaya geçtim. Kitaptaki işaretli sayfayı açtım ve sağ tarafıma koydum. Birinin ödevi bitmişti. Geriye beşi kalmıştı. Etrafa baktım öğretmen gelmiş mi diye. Gelmemişti sınıfın tamamı gelmiş sanırım. Hayır, Krone'lar gelmemişti ve tek boş yer burasıydı. Kahretsin!
Sınıftan çıkmak istiyorum fakat bunları yaparsam azar işitmekle kalmayıp üstüne büyük bir ceza alacaktım. Ve bir disiplin ve tutanak cezasından sonra bu iyi olmazdı.
İşte! Dörtlü grup! Geldiler ve bakınıyorlar bir yere oturmak için. Önüme döndüm. İsterlerse gelirlerdi.
Kalemi alıp bir iki kelime yazarken masadaki gölgeleri görüp başımı kaldırdım. Evet tahmin ettiğim gibi muhteşem dörtlü(!).
Tek kelime etmeden baktım hepsine. Teker teker. Hiç birinde mimik oynamadı.
"Tek boş yer burası ondan geldik" dedi Krone sanki hevesle onları bekliyormuşum gibi. Bir şey demeden döndüm önüme.
Kimse konuşmuyordu. Anya ile Krone da kulaktan kulağa yada fısıltıyla konuşuyorlardı. Bende konuşmadan ödev yapıyordum.
Masada bizden başka kimse yoktu. Draven sağ tarafıma oturunca sola almıştım kitabı. Kare masada sağımda Draven solumda Logard ve karşısında da Anya ve Krone vardı. Onlar ekstra testler almış çözerken ben şu lanet olası ödevi yapıyordum.
Sayfayı çevirdim. Logard sağındaki kalem kutusunu açıp içinden bir şeyler alırken dirseğiyle kitabı devirdi. Kitap lacivert yer halısına düşünce ufak bir ses çıkardı. Kitap kapanmıştı ve üstünde kocaman 11. sınıf yazıyordu. Tereddütle bana baktıktan sonra ufak bir özür mırıldanıp kitabı aldı,ve masaya koydu.
"Yanlış kitabı almışsın" dedi başıyla kitabı gösterirken. "Hayır almadım" dedim kısaca. Kitabı önüme çekip işaretli sayfayı açtım. Önüme düşen siyah saç tutamını kulağımın arkasına attım.
Kitabın kapağını kapatıp kapağına dikkatlice baktıktan sonra konuştu "yanlız bu kitap on birinci sınıf ve felsefe, biz felsefe görmeyiz ve onuncu sınıfız doğru kitabı aldığına emin misin?" Draven hariç hepsi gıcık eden bir sırıtışla bana bakıyorlardı.
Krone hafif alaycı bir tavırla araya girdi "bize ne" aldırmayıp konuştum
"Dedim ya almadım"
"Üzerindeki isim etiketini gördüm"
"Arkadaşımdan ödünç aldım"
"Yada" dedi diğerlerine baktıktan sonra konuştu "onların ödevlerini yapıyorsun" önündeki kitabı çekerek önüme getirdim. "Evet yapıyorum yasak mı?" Dedim mecburen. Beni, bizi müdüre söylemekle tehtit ettikleri için bir ay boyunca istediklerini yapmak zorundayım diyemezdim.
"Neden zorla mı yapıyorsun?" gülmemem gerek çünkü davranışları çok komik bir iyi bir kötüler ve bu komiğime gidiyor. Soruya cevap vermek zorundayım. Kısa bir yalan uydurmam gerek kısacık ufak bir yalan.
"Hayır karşılığında onların katalog halklarını alıyorum".
Her ayın ilk günü öğrencilere katolog dağıtılır ve öğrenci istediği eşyayı işaretler ve altına öğrenci numarasını yazar. Bir-iki hafta içinde eşyalar gelir ve sahiplerine verilirdi. Bu sayede ekstra kitap -ders kitabı ve klasikler dışında- , oyuncak, kırtasiye malzemeleri, kıyafetler alabiliyorduk.
Tutarlı bir yalandı. Ama inanmazlar gibime geliyordu. Yüzündeki ifade değişti ve önüne döndü. Zil kulağımda yankılandı.
"Sorgunuz bittiyse ben gideyim" dedim aynı onların ki gibi itici bir sırıtışla. Krone'un göz devirdiğini gördüm.
Kapıdan çıktığımda karşımda kimler var ne siz sorun nede ben söyleyeyim. Nefret ettiğim altılı. Ve evet hepsinden nefret ediyorum, Rowen onun sağ kolu Jregon ve diğer dördü.
"Bitirdin mi?" gülerek baktım suratına sağ kol evet lakabına karar vermiştim ama söylersem hoş olmazdı o yüzden kendime sakladım ve konuştum, "ben gördüğün üzere insanım on sekiz sayfa yazıyı bir derste yazmamın ihtimali yok sadece üçüncünüzün ki bitti" dedim Rick, Daven ve Jregon'a defterlerini verirken.
"Yarın" kafama parmağının ucuyla dört beş kez vurdu "kahvaltıda alacağım ödevleri" şaşkınlıkla suratına baktım "iki gün demiştin"
"Erken bitir"
Evet mükemmel bir cevap erken bitir, cidden sinirden yüzünü yumruklamak istiyorum şu anda.
Böyle ağzını ve yüzünü kan içerisinde bırakmak.
Omzumdan biri çarptı sanırım yada itledi emin değilim ama öne doğru sendeledim. Kim olduğuna bakmak için döndüğümde pembe perçemleriyle ve yüzünde hiç eksik olmayan ifadesiyle Tiny önümde dikiliyordu.
Gri kot eteği katlaya katlaya neredeyse kısacık bir şort boyutuna getirmiş eteğinin içine soktuğu beyaz gömleğinin bir iki düğmesi açık ve kolu takılarla dolu bir şekilde karşımda dikiliyordu.
"Yürürken önüne bakmalısın" dedim alaycı bir tavırla ama saygılı olmam gerek yoksa her an müdüre gideceğinden adım kadar eminim. Tiny her şeyi öğretmenlere yada müdüre söyleyen kızlardan.
"Bütün kapıyı kapattığının farkındasındır umarım" kapının yarısında anca duruyordum.
"Tiny umarım gözünde bir problem yoktur senin gibi kızlarla uğraşmak istemiyorum işine bak" elindeki kitapları daha sert kavramış sinirle bana bakıyordu.
"Senin gibi kızlar, ne yaptım ben sana? Çok zekiymişsin gibi başkalarının ödevlerini yapıp katalog hakkını alan bir kız mı söylüyor bunu" diğerleri kasları çatılı bir şekilde bana dönmüş bakarken dudağımı ısırdım. "Ne o foyan ortaya çıkınca sustun mu?" Tam 1-9 yaş bir kız kavgasıydı sanki.
"Senin gibi kızlar anlamadın sanırım kısa bir özet geçeyim o zaman geçen sene fantastik roman yarışmasında sadece taslak ve kapak için bir buçuk ay uğraştığım kitabın konusunu sadece bir kaç şey çıkarıp yaşını biraz daha arttıran bir emek hırsızısın" dedim sinirle daha fazla dayanamayarak.
Yüzündeki ifadeyi görünce devam ettim "aynen böylesin ayrıca senin hırsızlığın ortaya çıkmasın diye de tarihleri değiştirip beni suçlu çıkarmıştığını unutmadım senin yüzünden sicilim kirlendi ve daha bana attığın iftiraları söylemedim bile"
"Saçmalama ben öyle bir şey yapmadım yalan söylüyorsun" dedi sinirle üstüme yürürken.
"Yalanın su üstüne çıkınca ben mi suçlu oluyorum" Bir iki adım daha atmıştı aramızda en fazla 4-5 cm vardı. Devam ettim.
"eğer bir daha bana bulaşırsan katolog hakkımı iki kere değiştirip benim hakkım olan eşyaları aldığını gördüğümü söylerim" dedim.
Son cümlemi bitirmemle bana sağlam bir tokat attı. Sol yanağımdaki sıcaklığa elimi götürmüştüm. Beyaz tenimde parmaklarının izinin çıkacağına emindim.
Yüzümü ona doğru çevirdiğimde bir daha tokat atmaya kalkıştı. Ama sadece KALKIŞTI elini tuttum.
Ve evet sabrım bu kadardı. İki omzundan sıkıca tutarak itlerken ayağımla takılarak düşmesini sağladım. Yere düştüğünde üstüne atladım resmen. Bez çantası düşmüş içindekiler dökülmüştü.
Gömleğinin yakasını tutup onu sarstım ve bağırarak konuştum.
"Bir daha bırak vurmayı bana dokunursan o yüzünü vurmaktan görünmez hale getiririm anladın mı!?"
Altılıdan birisi iki kolumdan tutmuş beni Tiny'nin üstünden çekmeye çalışıyor diğer öğrenciler etrafta toplanmıştı resmen. Onlardan kimse müdahale etmiyordu.
"Bak yanında seni savunacak hiç arkadaşın yok görüyor musun seni kurtaracak kimse yok!" Dedim bende sinirle yüzüne tokat atarken. Yumruk atardım hemde çok güçlü bir şekilde ama bu seferlik yapmayacaktım. Ona onun bana yaptığı gibi karşılık verecektim.
İnsanı sinir eden bir sesle konuştu "Krone'un dediği gibisin aşırı sinirli ve saldırgan".
"Nasıl yani?'
Ne? Şok olmuştum. Beklemiyordum. Kafamı çevirdim . Derin derin nefes alıyordum sakinleşmek için.Sinirlerimi zapt etmeye çalışmak daha zordu benim için artık. Kollarımda Tiny'nin parlak kırmızı ojeli tırnaklarını hissetiyordum.
"N'oldu şimdi yaptığın saldırganlık değil de ne daha ne kadar öteye gidebilirsin boynuma da falçata daya tam olsun" .
Gözlerimi kırpıştırdım bir kaç kez,bu kız beni kışkırtmaya mı çalışıyor.
Kızın suratına baktığımda emin oldum yaptığından. Çantasından çıkan falçatayı ikimizde görmüştük. Ve şimdi beni onunla kışkırtıyordu.
"Ne istediğini biliyorum" güldü gözlerimin içine meydan okur gibi baktı "yapamayacağımı sanıyorsun dimi!" Elime aldım falçatayı.
Ve evet şimdi korkmuştu ve tırnaklarını daha sert batırıyordu. Bir yakasını bırakmam sayesinde Jregon'un kollarımdaki iki eli beni Tiny'nin üstünden çekmişti.
Elimdeki falçatadan yaklaşmıyorlardı. "Lyra at onu hemen biliyorsun" dedin Rowen tek gözünü kırparak. Yere fırlattım falçatayı.
"Tamam, şimdi derin bir nefes alıp ver"
Evet müdür ve bir iki öğretmen gelmişti ve bağırıyorlardı.
Gözlerimi kapattım etraftaki sesleri duyuyor fakat anlamıyordum.
"Lyra! Lyra!" Gözlerimi açtığımda bana bağıran Rowen ve Jregon'u gördüm. "İyi misin?"
Cevap,cevap veremedim nefes almaya çalışıyordum ama zar zor nefes alıyordum. Geriye doğru sendeleyip yarı düşerek oturdum.
Ellerim boğazıma vardığında zar zor bir inilti çıktı dudaklarımın arasından.
Revir de çalışan iki sağlıkçı ve müdür yanıma geldiler hızla.
Nefes alamamaktan bilincim yavaş yavaş kapanırken kolumda ince bir sızı hissetdim. Başımı o yöne çevirdim. İğne, neden...~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırılgan Kalpler
FantasíaCamdan kalbi olan beş arkadaşdık biz... O gün müdürün odasına gittiğimizde öğrendiğimiz üç şey oldu. Bir hepimiz farklı ülkelerin Kraliyet ailesindeniz. İki gerçek kalplerimizin yerine camdan,yapay bir kalp yerleştirmişler. Son olarak,kalplerimi...