Oturduğum sandalyeden doğrularak kalktım. Yemekhanenin dağıtım yerine giderken iki tane yemek tabağı aldım. Günün yemeği makarna ve portakal suyuydu. Güzel yemek çıkmasını beklemezdim zaten.
Aldığım iki tabak yemekle masaya döndüm. Bir tabağı önüme diğerini Anya'ya verdim. Suratını buruşturdu. "Bir haftadır makarna yiyoruz. Bıktım artık" sandalyemi çekip otururken konuştum "bende,ayrıca güzel de değil."
"Neyse," dedi Krone çatalını alırken "aç kalmaktan iyidir" dedi ve çatalına geçirdiği makarnayı ağzına attı.
"Bu coğrafya işini bugün halletmeliyiz." dedim ve makarnamdan bir çatal aldım. Logard başıyla beni oynayınca Krone'a döndüm. "Geçen günkü bilgileri gözden geçirmeliyiz." Başıyla onayladı. Anya masadan kalkınca ona döndük. "Ne oldu?" Dedik hep bir ağızdan. "Yatakhaneye gitmem gerekiyor coğrafya kitabını orada unuttum" dedi. "Çok oyalanma" dedim yemeğime devam ederken. "Tamam" diyerek beni onayladı ve gitti.
Kendi aramızda laflarken Anya koşarak yanımıza geldi. "Çocuklar ,sanırım gelmeniz gerekiyor" dedi. Kaşlarımı çattım. "Ne oldu?". Durdu. Solukları düzene girince konuştu. "Çatı katına gelmeniz gerek, acilen" deyince hepimiz ayaklandık.
Yatakhaneye geldiğimizde durduk. "Kızların mı? Erkeklerin mi?" Dedi Logard. Anya sırıtarak konuştu "sence ben erkeklerin odasına girmiş olabilir miyim?" Dedi gözlerini hafif kısarak. Krone sesli bir kahkaha atınca Anya Krone'a döndü. "Ne o? Neye gülüyorsun?" Dedi. Krone gülerek cevapladı. "Anya bir keresinde çok uykulu olduğu için yanlışlıkla erkeklerin odasına girmişti" dedi ve bir kere daha kahkaha attı. "Ha ha çok komik," dedi Anya. Biraz utanmıştı. Utandığında yanakları biraz kızarırdı.
"Neyse içeride kimse yoksa gireriz, bekleyin burada" dedi Krone ve beraber içeri girdik. İçeriye bakındığımızda boştu. Yani kısmen. Bizden 4-5 yaş küçük olan Aedon vardı. Yanına gittim. "Bahçede arkadaşın varmış seni çağırıyorlar" dedim.Kocaman gözleriyle bana baktıktan sonra konuştu "peki". Aedon sadece on kelime ile bir günü tamamlayacak derecede az konuşurdu. Genellikle zorunlu olmadıkça hiç konuşmazdı. Öğretmenler dahi durumunu çözebilmiş değillerdi. Coğrafya öğretmenimiz Vanessa "geldiği yerden" derdi hep.
Aedon çıktıktan sonra Anya'nın bize yolu göstermesiyle daha önce hiç görmemiş olduğum çatı katına girdim. Kapıdan içeriye girmemle öksürmem bir olmuştu. Öksürürken konuştum "hiç bir şey göremiyorum" elimle düşmemek için etrafa dokunarak ilerledim. "Işığı açacağım şimdi" dedi Anya. Ardından ne yaptı bilmiyorum ışıkları açtı.
Işık ilk önce gözlerimi kamaştırsa da gözlerim ışığa alışınca etrafıma baktım. Açık mavi duvarlar 10-15 metre uzaklığa uzanıyordu. Yer yer soyulmuş duvarda elimi gezdirdim. Oldukça eski görünen tavanda florasan lambalar vardı. Kahverengi kitaplıklar gözüme çarpınca kitapları inceledim. Her türden kitap vardı. Tarih, coğrafya, felsefe ,dil bunların yanında romanlar, bilim kurgu kitapları, dünya klasikleri, mitoloji, psikoloji kitapları da vardı.
Kitapların sırtlarına elimi sürterek yürüdüm. Karşısında durduğum kitaplığa baktım. 12 numara modern dünya klasikleri içlerinde bir kitap alarak kapağını inceledim. Üzerinde büyük bir böcek resmi vardı, Franz Kafka, Dönüşüm yazıyordu üzerinde. Doğrusu şu ki ders kitapları dışında hiç kitap okumamıştım.
Hatırladığım kadarıyla 5-6 yaşlarında iken gizlice öğretmenler odasına girmiştim.
Öğretmenlerin kendilerine özel bir kitaplığı olurdu hep dokunamazdık veya öğretmenler odasına giremezdik ne diyeceksek kapıdan söylerdik girersekde azar işitirdik.
Yeni okuma yazma öğreniyordum o zamanlar bir coğrafya kitabı almıştım elime üzerinde kocaman bir dünya olan bir kitap. İncelemiştim bir süre hayranlıkla bakıyordum kitaba.
Köşedeki bir sandalyeyi masaya çekip masa lambasını açıp okumaya başlamıştım kitabı yavaş yavaş anlamaya çalışarak okuyordum kitabı. Ben böyle dalıp gitmişken koridordaki nöbetçi yakalamıştı beni.
Saat geç olduğundan nöbetçiler dışında kimse yoktu yurtta. Saat 22:00'dan sonra bütün öğretmenler, müdür ve müdür yardımcısı evlerine giderdi. Biz yurdun binasına geçerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırılgan Kalpler
FantasíaCamdan kalbi olan beş arkadaşdık biz... O gün müdürün odasına gittiğimizde öğrendiğimiz üç şey oldu. Bir hepimiz farklı ülkelerin Kraliyet ailesindeniz. İki gerçek kalplerimizin yerine camdan,yapay bir kalp yerleştirmişler. Son olarak,kalplerimi...