S4E9: Tanrıyı Oynamak Part 1

30 7 10
                                    

Kış güneşi bulutların arasından dünyaya bakarken tüm sokak ve caddeleri kaplayan karların arasında ilerleyen mavi jeep, ani bir frenle Elisa'nın eğitim görmekte olduğu sanat okulunun önünde durdu ve aynı zamanda çalan çıkış zili ile direksiyon başında oturan Sam, Thomas'dan ısrarla aldığı arabanın dikiz aynasına bakarak önce saçlarını ve üstünü düzeltip daha sonra da çantasından çıkardığı parfümü üzerine sıktı.

Şoför koltuğunun camını açtığında merdivenlerden sessizce inen Elisa'yı gördü ve kendisini farketmesi için şekilden şekile girdikten sonra kolunu camdan sarkıtıp ona bakmaya devam etti fakat Elisa başını önünden kaldırmadan yürümeye devam ettiği için onu bekleyen Sam'i farketmeyip jeep'i geçtiği sırada Sam iç geçirerek kornaya bir kez bastı.

Korna sesiyle irkilen Elisa, yerinde zıplayıp başını kaldırdığında önünden geçmekte olduğu aracı hemen tanıyıp şoför koltuğuna bakınca Sam'i gördü ve açık olan camdan kafasını sarkıtan genç adamın yanına ilerleyerek "seni farketmedim." Dedi.

Sam ona bakarak sorun olmadığını söyledikten sonra kapıyı açarak araçtan indi ve sırtını araca yasladıktan sonra etrafta kimsenin kalmadığını farkederek derin bir nefes alıp lafa girdi.

"Burada ne işin var gibisinden bir soru beklemiyor değilim şuan ama madem sormadın ben söyleyeyim, düşündüm de acaba benimle birlikte öğle yemeği yer miydin?"

"Aslına bakarsan bu muhteşem olur, sabah pek bir şey yiyemedim. Thomas utanmama gerek olmadığını söylüyor ama sanki karısı pek memnun değil gibiydi."

"Aldırış etme, Zoe normalde oldukça tatlı birisidir ama bu aralar bir tuhaf olduğunu kabul etmem gerek. Her neyse hadi atla arabaya kurt gibi acıktım, anlarsın ya."

"Kurt gibi evet."  Elisa, Sam'in yaptığı şakaya gülerek aracın diğer tarafına dolandı ve yolcu koltuğunda yerini alarak, kemerini bağladıktan sonra aracın yola çıkmasıyla, merakla nereye gittiklerini sordu.

"Nereye gidiyoruz? Güzel soru, bunun hakkında baya bir düşündüm ve seni liseye gittiğim zamanlarda arkadaşlarımla gittiğimiz bir yere götürmeye karar verdim. O zamanlar dünyanın en iyi sandviçini orası yapıyordu bana göre."

"Sandviç mi? Öğle yemeği atıştırması için ideal bir seçim. Ayrıca arkadaşların olması ne güzel, ben öyle bir ayrıcalığa asla sahip olamadım. Annem ve babam hayatımı bu saçma sapan deney şeysiyle mahvettikten sonra gittiğim her okulda ucube olarak görüldüm."

"Beni yanlış anlama merak ettiğim için soruyorum, eee bu durumu gittiğin her okulda belli etmeyi nasıl başardın?"

"Küçükken ailem yüzünden okul hayatım boyunca hep çekingen ve içime kapanık birisi oldum, bu yüzden de diğer çocuklardan hep ayrı bir yaşam sürdüğümü söyleyebilirim. Çekindiğim için oyunlarına katılamazdım, birisi bir şey sorduğunda cevap vermek o kadar zor gelirdi ki sanki konuşursam ölecektim."

"Bu oldukça zor görünüyor ama ne var biliyor musun? Okul arkadaşlarının pek bir önemi olmadığını deneyimlerime bakarak söyleyebilirim. Şahsen kendi okul arkadaşlarımı ömrümde edinebileceğim en iyi arkadaşlar olarak düşündüm fakat okulla işim bittikten sonra onlarla da işimin bittiğini farkettim."

"Görüşmüyor musunuz yani?"

"Hayır, okul hayatımız boyunca yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmedi ama yetişkinlik hayatımıza adım atmaya hak kazandığımız o gün geldiğinde anladım, okul arkadaşları yürüyeceğiniz o dört senelik yolda sadece birer destekten ibarettir. Ama istisnalar olmuyor diyemem bazıları okuldan sonrada devam ediyor hatta evlenen bazılarını bile biliyorum."

THE ORDINARYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin