2. bölüm: Bir şans

130 20 35
                                    

Hayatın bir anlamı vardı değil mi? Herkesin hayatının bir anlamı vardı ama benim yoktu. Ben bunu, yaşadığım o kanlı iki gecede anlamıştım. Bu hayatta gerçekten çok sevdiğim iki insanı o karanlık gecelerimle birlikte geride bırakmıştım. İşte o zaman anlamıştım, insanların hayatına anlam veren sevdikleri insanlardı. Benim artık hayatımın bir anlamı yoktu. Solan çiçek yeniden açar mıydı? Ben bir kere yeşerdim. Ezdiler... Sonra rabbim bana bir can daha verdi. Son şansımdı. Onu da aldılar benden. Üçüncüsü olur muydu? Sanmıyordum.

Ben Gece. İsmini karanlıktan alan, aynı zamanda en büyük korkusu karanlık olan Gece. Işıksız uykuya bile dalamayan Gece...

Bir teyzem varmış. Yüzünü dahi görmedim. Yani görmek istemedim. Annem öldüğünde ortaya çıkmıştı. Ben yurttayken sürekli beni almak istemişti ama ben o zaman bile küçük aklıma rağmen reddetmiştim. Yüzünü bile görmemem gerektiğini düşünüyordum. Haklıydım! Ya madem teyzemsin,neden ailenin yanında olmadın? Biz senin ailen değil miydik?
Ondan gelen hiçbir şeyi almamıştım. Ta ki o güne kadar... İkinci mahvoluşumu yaşadığım yurtta daha fazla barınamazdım. 13 yaşındaydım. Teyzem o zaman birkaç belge imzalayarak beni oradan çıkarmıştı ve benim için bir ev tutmuştu. Bu kadar zengin miydi? 13 yaşındaki bir kıza ev alabilecek kadar... Evde o zamanlar yalnız yaşamıyordum. Teyzem benim için Ayşe ablayı görevlendirmişti. Onu aslında sevmiştim ama tek başıma yaşamak istediğim için, 17 yaşıma bastığımda ona 'nazikçe'
tek yaşamak istediğimi söylemiştim ve o da teyzemle konuştuktan sonra evden ayrılmıştı. Ama şuan ev temizliğine hala o geliyor.
Ya teyzem olacak kişi bana neden bu kadar iyi davranıyordu? Maddi yardımları tamam da manevi yardımına ihtiyacım yoktu. Kimseye bağlanmak istemiyordum. Ama belki onun da bana ihtiyacı vardı. Bağlanmadan bu iş olmaz mıydı? Kadın resmen dört yıldır benimle uğraşıyor. Şoförüm bile var! Ya kadın sürekli bana mektup yazıyor. Bazılarını nadiren açıyorum. Yarısını okuyup çöpe atıyorum. Bazıları ise hiç açılmadan çöpe gidiyor... Bence bu işi bağlanmadan yapabilirim. Annem bana insanları kırmamam gerektiğini söylemişti. Özür dilerim anne. Bu işi sürekli yapıyorum... Sanırım annemi özledim.

Resmen yapıştığım yatağımdan kalktım. Hazırlanıp çıkmam gerekiyordu. Dolabını açtım ve karşımdaki kıyafetlere uzun süre baktım. Bunların hepsini, o yüzünü hiç görmediğim teyzem almıştı. Jale teyzem... Ne kadar tuhaf bir şeydi. Birinden teyzem diye bahsediyordum. Aslında 5 yaşlarındayken de 'teyzem' dediğim biri vardı ama o gerçek teyzem değildi. Komşumuz olan Bahar teyzeydi.
Bunları düşünmeyi bıraktım ve hızlıca dolabımdan bej rengi boğazlı kazağımı ve asker yeşili olan paraşüt pantolonumu çıkardım. Bugün gideceğim ilk durak belliydi. Fazla suslenmeme gerek yoktu. Yanına gideceğim kişi beni doğal da severdi...

***

Dümdüz önüme bakıyordum. Ne diyeceğimi bilemiyordum ama onu çok özlemiştim. "Anne." dedim çaresiz sesimle. Evet, onu ziyarete gelmiştim. "Beni özledin mi?" Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken burnumu içime çektim. "Ben seni çok özledim!" Bu sözler dudaklarımdan çıkarken hüngür hüngür ağlamaya başladım. Ona göz yaşı döktüğüm için bana kızmazdı değil mi?
Bizim ayrılığımız çok yersiz olmuştu. Mantıklı bir açıklaması var mıydı? Hiç kimsesi olmayan bir kadının kızı, onun kimsesi olmuştu. Annesi de kızının kimsesi... Bu küçük kızın neden annesini çalmışlardı? Onu niye kimsesizliğe gömmüşlerdi?
O gece bende annemle birlikte ölmüştüm. Tek fark benim gömülmememdi. Sahi o gece... Yarası bunca yıldır sarılmamıştı. Nasıl kapanacaktı?
"12 yıl oldu!" dedim sessizliği bölerek. Sahi şuan benden başka kim sessizliği bölebilirdi ki? Benimki de soru ya. Kadın mezarda nasıl bölsün... Burnumu çektim. "Dile çok kolay geliyor dimi anne?" Gözlerimden yaşlar akmaya devam etti. "12 yıl..." Sinirden küçük bir kahkaha attım. "Anne, o gece neden kimse benim çığlıklarımı duymadı?" Gözlerimden resmen alevler çıkarken yutkundum. "Ya da asıl sorulması gereken soru... Bunu bize kim yaptı?" Öfkeliydim. Çok öfkeliydim... Sinirle ayağa kalktım. "Anne! Sana söz veriyorum. Katilini bulacağım. Seni benden almalarının mantıklı bir nedeni olamaz!" Haykırışım bittikten sonra gözyaşlarımı sildim ve yersiz ayağa kalkışımı sona erdirip tekrar dizlerimin üzerine çöktüm.
Bu sözümü anneme mi yoksa kendime mi vermiştim? Emin değilim ama bence her ikimize de. Çünkü o gece ikimizin de hayatını bitirmişlerdi. Gece'nin ve onun tek ışığının... Benim de ansızın bir gece onların ışığını söndürmem gerekmez miydi? Onları gözyaşlarımda boğacaktım...

IŞIKLARI SÖNDURSELER BİLE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin