32.

1.4K 100 142
                                    

İlhami'nin ağzından

***

Elime kürek alıp, kapının önündeki karları çılgınlar gibi kürek kürek götürüp ağacın köküne atıyordum. Çünkü Ömer kaç kere kardan dolayı kapının önünde düşerek, az daha kolunu kıracaktı. Ne kadar dışarı çıkma desemde çocuktu bu. Dinlemeyip dışarı çıkmak için fırsat kolluyordu.

Ömer ise şuan yanımda, kalın gocuğunu giymiş ellerime bakarak sürekli "Vaayy, baba sen ne kadar güçlüsün" deyip beni gaza getiriyordu. Halbuki bilse sırtımdan ter aktığını, oradan da kıçıma girdiğini. Üstüne birde havanın buz gibi olmasından mütevellit akan terin beni daha da huzursuz ettiğini.

Zaten oldum olası terlemekten nefret ediyordum. Bu yüzden yazın gelmesini hiç istemezdim.

"Baba ben de sana yardım edeyim mi?"

Cevap vermek yerine, bükülen belim ve hafif kırılan bacağımla küreğe daha da yüklendim. Bir an önce bitsin diye küreğe fazlaca kar koymaya başladım. Hal böyle olunca müthiş derecede ağrıyan sırtımla yüzümü buruşturdum. Mecburen karı alıp, ağacın köküne götürüp attım.

Ömer'de bana yardımcı olmak mabında küçük küreğine biraz kar koymuş "Baba bak, bende kar kaldırabiliyorum!!" diye heyecanla konuştu.

Ağzımla birkaç derin soluk aldığım vakit, kapıda Sadık belirdi. Bana bakmadan karagözleri ilk Ömer'in elindeki küçük küreğe takılı kaldı ve sırıtarak biraz yüksek sesle "Vaayy keretaya bak. Babasına yardımda edermiş"

Ömer sevinçle ona dönerek "Sadık amca, ben de artık büyüdüm. Hem babam yorulmasın diye artık ben çalışıyorum"

Ciddi bir ifadeyle konuştuğunda ağzım açık, ağzından çıkan cümleye hayret edercesine baktım. Keretaya bak. Yorulan ben, kendini öven o!

Sadık yanımıza yetiştiği an, her zaman olduğu gibi kolunu kaldırıp diğer aksi yöndeki omzuma atıverdi. Sonra da bana göz kırparak yüzümün her yerine santim santim baktı.


"Haklısın Ömer. Bak baban artık yaşlanmış!" diye güzel bir gülüş koydu dudaklarına. Sadık çok yakışıklı bir adamdı. Yakışıklılığı dillere destan oluvermişti ama iffetine o kadar düşkündü ki, aklı hala sevdiği kızdaydı sanırım.

Beni düşüncelerinden ayıran ise, Ömer'in yaşlı kelimesini ciddiye almasıydı. Kaşları aniden çatıldı ve bana yüzünü kaldırdı. Gözlerime bakarak "Neresi yaşlandı akıllım. Bir kere benim babam çok yakışıklı. Sen kendine bak" dedikten sonra kur yapar gibi Sadık'a çevirdi başını

O böyle söyleyince kalbim Ömer'e uzanmak için yerinden fırlayacaktı adeta. Benim yerime Sadık elini omzundan çektiği gibi yere çömeldi ve bacağını kırarak Ömer'in boyuna yetişti

"Yok şaşkaloz, ben babandan daha yakışıklıyım bir kere. O artık dede oldu dede!"

Israrla Ömer'e baskı uyguluyordu. Ömer'de somurtuk yüzüyle "Ya hayır ya, bir kere babam senden daha yakışıklı tamam mı" dedi ve kollarını birinine bağlayarak "Bir kere sen evlenmedin daha. Hala çocuğun da yok. Babam senden kat, kat, kat, kat daha yakışıklı"

Sadık'ın sertçe yutkunması kulağıma ilişince, dudaklarımı araladım ama Sadık benden önce davranarak "İşte diyorum ya. Senin baban yaşlanmış. Baba oldu. Sonra da dede olacak. Bak ben ise hala bekarım. Daha genç sayılırım genç. Sen yaşlı bir adamın oğlusun, hııhhh"

YASAKLI GÜNAHLAR    Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin