Part 8 - Masumun suçlandığı bir yaşam

852 173 44
                                    

en sevdiği insan tarafından ihanete uğradıktan sonra bölüm yazmak yük olurmuş insana...

🌘

Güneş yuvasını terk ederek kendini belli etmişti. Gökyüzünde yavaşça yükselerek etrafı aydınlatıyordu, geniş salonda da izleri belli oluyordu. Duvarlarda güneş ışınlarından dolayı pencerelerin izleri belirmişti.  pGeniş salon buz gibiydi, soğuktan titreyen bedenler birbirine sarılarak ısınmaya çalışıyorlardı. Silahlı adamlar giydikleri üniformadan dolayı içleri rahattı, çünkü kalın ve tüylü üniforma onları sıcak tutuyordu.

Jimin, Jungkook'un verdiği cekete sıkıca sarılmış başında dikilen iki silahlı adama sessizce bakıyordu. Midesi fazlasıyla boş olduğundan ağrımaya başlamıştı küçüğün.

Üçüncü gün. Acıyla geçen iki günün ardından güneş üçüncü gün için doğmuştu tepelerine. Bugün ne olacaktı? Jungkook ona yine aynı işkencelerle mi yoksa daha çılgın fikilerle mi gelecekti. İşte bunları düşünmekten sabahlamıştı. Namjoon yoktu çünkü gece iki tane adam gelip onu salondan çıkarmışlardı.

Yirmi iki öğrencinin canını almışlardı ve içlerinde yakın arkadaşı olan Yoongi de vardı. Sabahlarken Yoongi için de ağlamıştı, o değer verdiği yakın arkadaşıydı ölümünü kabullenemiyordu. Hoseok ve Seokjin'in suratına bakmıyordu, Yoongi'nin ölüme gitmesinin sebebi kendisiydi çünkü Jungkook'a yalvarıp buna engel olabilirdi. Bunu yapmamıştı gerçi Jungkook'a karşı yalvarsaydı iyi sonuçlar olmayacağı kesindi.

Jungkook'un karakteristik özellikleri normal insanların dışındaydı. Üç gündür tanıyordu, hatta her hareketi birbirinden farklı olduğundan ve tahmin edilemeyecek davranışlarda bulunduğundan tanıyor sayılmazdı. Jungkook, Jimin'in aklımda kapalı kutu olarak kalmaya devam edecekti.

Jimin, kendisine karşı fazla sinirli olan Jungkook'tan uzak olmak için her şeyi deniyordu fakat her seferinde Jungkook'un odak noktası olmasına neden oluyordu bu çabası. Kaçışı yoktu acı çekmeye mahkumdu.

"Hey sen!" kalabalığın içinden bağıran bedene dikildi tüm gözler. Uyuyan bazı öğrenciler sesi duyduklarında uykularından irkilerek kalkmışlardı. Jimin başını ceketten çekerek bağıran kişiye baktı, yaşıtı olan farklı şubeden bir öğrenciydi. Bakışlarındaki öfke ve kin Jimin'in zihnini delip geçecek cinstendi. Jimin, kendisine olan bakışları fark ederek yerinde kıpırdandı. Yine bir sorun çıkacağını anlamıştı çoktan.

"Senin o patron denilen katille aranda ne var? Sen bize oyun oynuyorsun, onun yanında korkak gibi davranıp bizim göremediğimiz zamanlarda birleşip plan yapıyorsunuz!" öfkeden gözü dönen öğrenci büyük salonu inletecek derecede haykırarak Jimin'e öfkesini kusuyordu. Bazı öğrenciler onu haklı bulmuş olacak ki onaylar biçimde mırıldanıp kafa salladılar.

Jimin üzerine atılan iftiralar karşısında dili tutulmuş halde kalmıştı. Ne diyeceğini bilemiyordu çünkü o çocuğun kendisine böyle bir ithamlarda bulunuşunu kabul edemiyordu.  Çaresizce başını iki yana salladı, bir şeyler söylemek için araladığı ağzı açık kalmıştı çünkü iftira atan çocuk onun konuşmasına izin vermemişti.

"Yalanın ortaya çıkınca bir kal geldi öyle değil mi? Biliyorum sen de onlar gibi aşağılık bir insansın!" diyerek olduğu yerde hareket ederek Jimin'in üzerine gelmeye başladı. Silahlı adamlar çocuğun bu hızına şaşırıp kalmışlardı ki zaten çocuğun silahlı adamları kafaya taktığı yoktu.

"Sende arkadaşlarım gibi ölmelisin, yaşamayı hak etmiyorsun!" bağırışları koridorlara kadar taşıyordu. Silahlı adamlar harekete geçmeye hazırlanırken çocuk çoktan Jimin'in boğazına bir bıçak dayamıştı.

My Litte Mouse ٭ Jikook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin