İyi okumalar
______________
Telefonumun çalması ile uyandım albay arıyordu. Hemen telefonu açtım.
"Kıdemli yüzbaşı Hilal Korkmaz. Mardin. Emredin komutanım."
"Rahat. Görev var yüzbaşım. Timini de çağır acil askeriyeye gelin."
"Emredersiniz komutanım."
Albay telefonu kapatınca yataktan kalkıp hazırlandım. Ardından da göreve gideceğimi belirten bir not yazdım. Beni kahvaltı için çağırdıklarında görürlerdi. Notu masaya bırakıp odadan çıktım. Arabaya binerken de Yiğit'i arıyordum.
"Yüzbaşı Yiğit Sancak. Ankara. Emredin komutanım."
"Görev varmış. Yarım saat içinde askeriyede olun."
Cevap vermesini beklemeden yüzüne kapattım. Yüzlerine kapatmadan rahat edemiyordum. Aslında birlikte lojmanda dururken ya da işte olmadığımız sürece bana ve birbirlerine isimle hitap ederdik. Bunu ben istemiştim ve gerçekten de artık kardeş gibiydik.
Askeriyeye gelince albayın odasının önüne gittim. Kapıyı çaldım ve albay gel deyince içeri girdim.
"Kıdemli yüzbaşı Hilal Korkmaz. Mardin. Emredin komutanım."
"Otur yüzbaşım."
Her zamankin gibi saygıdan oturmadım.
"Yüzbaşım size rice etmiyorum. Emrediyorum."
Dediğinde oturmak zorunda kaldım.
"Yine bir esir düşme durumu. Ama bu sefer tim değil. Tek kişi. Onur yüzbaşı. Timini al ve bir an önce gidin."
"Emredersiniz komutanım."
Odadan çıktığımda kapının önünde beni bekleyen timimi gördüm.
"Siz helikopter alnına gidin. Ben babamın yanına gidip geliyorum."
"Emredersiniz komutanım."
Babamın odasına doğru adımladım gel sesini duyunca içeri girdim.
"Görev varmış kızım. Allah'a emanet olun. Ve dikkatli olun."
"Oluruz baba. Sende dikkat et kendine. Annemle abimede söylersin."
"Söylerim. Sen gecikme."
Odadan çıkıp helikopter pistine gittim.
"Tim helikoptere bin!"
Sırasıyla helikoptere bindik.
"Komutanım görev ne."dedi Rüzgar.
"Onur yüzbaşı esir düşmüş. Onu kurtarıcaz. Bu sefer o kadar donanımlı değiller. Selim abi, Demir, Can ve Rüzgar siz kendinize bir yer seçip kampı izleyeceksiniz. Beklemediğimiz bir durum olursa direk bize haber vericeksiniz. Bu sefer Mert'te bizimle gelecek. Sırasıyla önümüze çıkana sıkıcaz. Yüzbaşının yerini öğrenince oraya gidip onu kurtarıcaz ve geri dönücez. Plan bu. Hepiniz çok dikkatli oluyorsunuz. Özellikle de dışarıda olanlar gözünüzden bir şey kaçmayacak."
"Emredersiniz komutanım!"
...
Kamp alanına gelmiştik. Herkes yerine geçerken ben, Yiğit ve Mert sessizce ilerleyerek nöbetiçilerin oraya gelmiştik. Onlar daha bizi göremeden susturucu takılmış silahlarımızla sıkmıştık. Onları hafif kenara alıp ilerledik. Kamp zaten o kadar büyük bir yer değildi. Yani içeride az kişi vardı. Zaten bu yüzden içeriye üç kişi girmiştik. Bunlar neyine güvenipte asker rehin aldılar. Ama eğer güvendikleri bir ortakları varsa sorun çıkabilirdi. Tabi çıkarttıkları sorun kendi başlarına bela açardı. Dışarıdakilerin fazla olmasının bir sebebi de buydu. Beklenmedik bir durum olasılığı. Ben bunları derken çoktan yüzbaşıya ulaşmıştık.