İyi okumalar
_______________
(iki gün sonra)
Geçen iki günde hiçbir göreve gitmemiş ve askeriyeye gidip bizimkilerle konuşmuştuk. Onur da gelmişti. Gerizekalı yarasını hafife alıyor. Tamam omuzundan vuruldu ama bir enfeksiyon kapsa. Vay haline. Ne diyeyim şimdi. Birinci gün zor kovdum onu dün gitmedi. Dünde baya birlikte vakit geçirmiştik. Artık timde Onurla sanki kaç yıllık dostmuş gibi davranıyordu. Alıştırmıştı kendini. Zaten benim görmediğim günlerde vardı. O yüzden timle daha çok vakit geçirmişti. Bizim Barın abimi beklediğimiz günün ertesi akşamı abim gelmişti. Çok şükür sağ salim gelmişti. Şimdi ise herkes işe gitmiş sadece ben ve Baran abim evde kalmıştı. Ben kitap okuyordum. Onun ne yaptığından bir fikrim yok. Tabi, bana seslenene kadar.
"Hilal şu Ela işini halledelim."
Kafamı kitaptan kaldırıp ona baktım.
"Tamam halledelim."
"Bak arama işinden daha iyi bir şey buldum. Bugün hastaneden öğlen çıkacak. Ona yetişiriz. Sen onu görmüşte selam vermek istemiş gibi yaparsın ya da çoktan o senk görmüş olur. Sonra işte iki arada bir derede bir yerlerde oturursunuz. Bende abin olarak yanına gelirim. Bu sayede Ela ile buluşursunuz."
"Abi merak ettiğim iki şey var. Birincisi sen bu kadar hızlı senaryo nasıl yazıyorsun."
"Eee yetenek meselesi. Çalış seninde olur diyeceğim ama benim gibi birinin olması imkansız. Üzülme buda geçer ya da bu gerçeğe alışmaya bak."
"Allah Allah daha dün sana benziyordum. Ne oldu şimdi."
"Dikkatini çekerim benziyorsun dedim. Tıpa tıp aynısın demedimki. Bu imkansız. Diyorum ya. Senin tıpa tıp benzeyeceğin tek kişi Ata'dır."
"Neyse ikinci sorum şu: sen bütün bu hastane hakkında olanları nereden biliyorsun."
"Oğuz'dan." Dedi pişkin pişkin.
"Oğuz biliyor mu?"
"E yani."
"Abi bırak ben yardım etmeyeyim sana. Gitsin Oğuz yardım etsin sana. Ben ne yapıyorum zaten."
"Hilal, söylemeyi unutmuş olabilirim."
"Ama abi bizde burada eşek başı değilizki."
"Tamam bundan sonra her şeyi söyleyeceğim sana. Ela ve Oğuz aynı hastanede çalışıyor."
"Oğuz sana yardım etti mi?"
"Hayır."
"Niye?"
"O bu işlerden anlamazmışta. Hastanede çalışan doktor arkadaşına böyle bir şey yapamazmışta. Ama o da birgün elime düşer."
"Biz sanki çok anlıyoruzda. Beyefendiye bakın hele."
"Hadi hadi geç kalıyoruz. Kaçırcaz kızı."
"Tamam gidelim hadi."
Birlikte evden çıktık.
...
Hastaneye gelmiştim. Ela ablanın çıkmasını bekliyordum. Tabi biz gelene kadar çoktan çıkmadıysa. Abim hastanenin yakınındaki kafeye gitmişti. Ela ablayla bir yere gidersek yüksek ihtimal oraya gideceğimiz için oradaydı. Ela ablanın çıktığını gördüğümde hastaneye yeni gelmiş ve giriyormuş gibi kapıya doğru yürüdüm. Vee işte beni gördü.
"Merhaba Hilal hanım."
"Merhaba da ne hanımı, lütfen ama bana Hilal deyin. Bakın ben size Ela abla diyorum. Abla dememden rahatsız olmadın umarım. Onur'un ablasyım diyince sen bende sana abla diyeyim dedim."