11. Bölüm

203 10 0
                                    

İyi okumalar

______________

Annem bir anda ağlamaya başlarken ben hâlâ şoktaydım. Derken Deniz abi bir anda gülmeye başladı. Hatta kahkaha atmaya başladı.

-bu adam kafayı mı yedi.

"Şaka şaka. Koray yaşıyor. Turp gibi maşallah."

Sinirle Deniz abiye bir yumruk attım. Böyle şaka mı olur ya.

"Böyle şaka mı olur. Sen ne dediğinin farkında mısın?"

Annem ağlamasını durdurmuş Deniz abime sinirle bakıyordu. Babamda aynı şekildeydi. Selim abi ve Rüzgar ise hâlâ şokta gibilerdi.

"Sakin ol Hilal. Allah aşkına. Yüzüme böyle bakınca dayanamadım bir şaka yapayım dedim."

"Gösterecem ben sana şakayı. Bayılacaktım burada. Ama sen görürsün Deniz abi."

Ameliyathaneden abimi çıkardıktan sonra Deniz abi tekrardan konuşmaya başladı.

"Toprak amca ve Eda teyze lütfen öyle bakmayın bana. Valla tırsıyorum. Bu öküze bir şey olur mu hiç. Öküz gibi sapsağlam. Zaten öyle büyük bir yara değildi. Karnından vurulmuş sadece. Şimdi normal odaya alacaklar."

"Ulan Deniz ulan Deniz. Aklımızı aldın burada." Dedi babam.

"Abimin timi nerede?"

"Abin göreve tek gitmiş. Göreve gidipte vurulduğundan haberleri yok." Dedi babam.

Anladım anlamında kafamı salladım.

...

Abim uyanmıştı. Şimdide onun odasında duruyorduk. Abimin iyi olduğunu görünce selim abi ve Rüzgar da gitmişti. Toprak babam ve Eda annem de gitmişti.

"Abi iyisin demi."

"İyiyim güzelim. Bu ne sevda. Normalde ben vurulunca vuruldum diye bana dayak atardın. Ne oldu sana böyle."

"Senin geri zekalı arkadaşın Deniz senin için öldü, kurtaramadık dedi"

"Ama ayıp oluyor Hilal. Geri zekalı falan." Dedi Deniz.

Sonra da abime dönüp

"Senin bu kardeşin iyice terbiyeyi bozdu." Dedi.

"Oğlum niye dedin öyle."dedi abim.

"E şaka yapalım dedik fena mı oldu. Nasıl da korktun ama Hilal."

"Ben sana o şakayı gösterecem bir gün." Dedim.

O sırada telefonum çaldı. Annem arıyordu.

"Efendim anne."

"Kızım neredesin."

"Hastanedeyim."

"Ne. Sana bir şey mi oldu. İyi misin? Hangi hastanedesin."

"Bana bir şey olmadı. Abim vurulmuş."

"Abim?"

"Şey öteki ailemden."

"Anladım. Nasıl abin iyi mi?"

"İyi iyi."

"Sen ne zaman gelirsin."

"Şimdi gelirim. Siz yemeğe beni beklemeyin. Ben burada bir şeyler yedim."

"Tamam kızım görüşürüz."

"Görüşürüz."

"Ben gidiyorum abi."

"Tamam güzelim görüşürüz."

"Görüşürüz. Kendine dikkat et."

Ardından da Deniz abime dönüp

"Sende abime iyi bak." Dedim.

"Bakarım. Benden şüphen mi var."

"Bu saatten sonra var."

"Allah Allah. Hanımefendiye bakın siz."

"Neyse ben gideyim. Daha fazla geç kalmadan. Görüşürüz."

&"Görüşürüz."

...

Eve gelince arabadan inip kapının önüne gittim ve zile bastım. Ata açmıştı. Direk salona gittik. Yine evde Murat dışında herkes vardı. Ama Tuğba da buradaydı.

(Aynı günde saat 16:00)

(Barın'ın ağızıdan)

Yine uçuruma gitmiştim. Ama bu sefer Tuğba benden önce gelmişti. Dün biraz salaklık ettiğimin farkındaydım. Ama her şey bir anda olmuştu. Ve ben artık Tuğba ile biraz daha ayır kalmak istemiyordum. Uçurumun kenarında duran Tuğba'nın yanına adımladım.

"Özür dilerim dün için. Kendimde değildim. Şimdi her şeyin farkına vardım. Ben artık senden biraz daha ayrı kalmak istemiyorum."

"Sende haklısın. Bu yüzden sana kızgın değilim."

"Yani eskisi gibi olabiliriz değil mi. Birbirimizden hiç ayrılmak zorunda kalmamış gibi."

"Tabikide. Bende bu konuyu büyütmek istemiyorum zaten."

"Annenlerle konuştun mu?"

"Buraya gelmeden önce konuşmuştum. Biliyorsun onlar Adana'da."

"Nasıl tepki verdiler. Ne dediler."

"Annem biraz kızdı ama o da durumun farkında. Öyle büyük bir tepki vermediler."

"Benim yaptığımın aksine."

"Üzme kendini. Olan oldu. Daha fazla bunlar hakkında konuşmayalım."

"Sen nasıl istersen. Bize gidelim mi? Daha seni yeni kardeşimle tanıştıracam."

"Yeni kardeşim derken."

"Sana anlatıcak çok şeyim var. Tuğçe üveymiş. Onu çok sevmediğim için pekte etkilemedi. Öz kardeşim Hilal. O da kıdemli yüzbaşı."

"Ya şimdiden merak ettim. Hem sizinkileri de özledim. Gidelim bir an önce."

"Tamam gidelim."

İkimizinde arabası olduğu için ayrı gitmek zorundaydık.

(Şimdiki zaman)

(Hilal'in ağızından)

"Hilal dün tam olark tanışamadınız. Tuğba. Sevgilim. Kıdemli üsteğmen ve 30 yaşında. Kardeşim Hilal o da kıdemli yüzbaşı." Dedi Barın.

"Memnun oldum Hilal."

"Bende memnun oldum abla."

"Bana abla demene gerek yok. Ata da bana abla demez. Aramızda az yaş farkı var."

"Sen nasıl istersen."

"Çocuklar bizim bir davete gitmemiz gerekli. Biraz geç geliriz." Dedi annem.

"Tamam anne." Dedi Ata da.

Sonra annem ve babam evden çıktılar.

"Sahi Murat nerede. Dün en son arabasına binip giderken görmüştüm." Dedi Tuğba.

"Murat demeyin bana dünkü patavatsızlığı aklıma geldikçe sinirleniyorum." Dedi Barın.

"Niye. Ne oldu."

"Dün Murat abim ablama kötü şeyler dedi. Bu yüzden de önce ablam Murat abime yumruk attı ardından da Barın abim Murat abime sinirlenince bir yumrukta o attı." Dedi Ata. 

"Tamam o zaman konuyu kapatalım." Dedi Tuğba.

"Film izleyelim mi?" Dedi Alp.

Herkes kabul edince. Benim hiç haberim olmadığı alt kattaki film odasına gittik. Güzel bir film seçip izlemeye başladık.

Hilal Sönmez Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin