Kapının girişinde duran kel, siyahi adamın gözünün çarptığı ilk kişi Berceste olur. Kafasıyla basit bir selam işareti yaptıktan sonra sağ elindeki iki tavşan cesedini masanın üstüne koyar.
"Hoşgeldin Orbey. Yemeği yerken hepimizin bir güzel konuşması gerek." diye sessizliği bozar Ensar Bey.
"Nasıl istersen. Şunları bir pişirelim de.." diye cevap verir Orbey.
Orbey şarkı mırıldanırken aynı zamanda da tavşanların içini temizliyordu.
Berceste cidden canı sıkılmış bir şekilde Ensar beyi izliyor, konuşmak için ânı kolluyordu. O sırada genç olan Orbey'in yaptıklarını izliyor, aynı zamanda yüzüğü gösteriyordu.
Ortam oldukça normal görünüyordu. Çocuklar oynarken aynı zamanda da Berceste'yi pür dikkat izliyorlardı. Gözlüklü oğlan elindeki oyuncak arabayı Berceste'nin ayağına sürdü. Araba çarptı. Çocuk kazâzede oldu.
"Ahhhh!! Uhhh!!! Booom!!!!" diye ölür çocuk.
Berceste'nin yüzü bir anda değişti. Hafif bir tebessüm ile çocukları izlemeye başladı. Kızlar ölen çocuğun yanında ağıt yakmaya başladılar. Mükemmel bir doğaçlama.
tiz sesiyle bağırır Orbey.
─ YEMEK HAZIR, GELİN DE YİYİN.
─ Oh be! Sonunda taze bişey.
─ Beyinini ben yemem. Sevmiyorum.
─ Biraz centilmen ol. Kaç yaşına gelmişim ben mi yiyeceğim.
─ Tamam tamam. Ben yerim beyinleri. Hiç anlamıyorsunuz yemekten.
Diye son noktayı koydu Ensar Bey.
Uzun ince bir masa vardı. Üstü güzel bir örtüyle, peçeteler ve çatal kaşıkla doluydu. Herkes oturmasına rağmen boşta kalan altı kişilik yer daha vardı. Her birinin üstünde boş, toz olmuş tabaklar vardı. Berceste'ye yeni bir sandalye, tabak çatal hazırlandı ve Berceste dışında kimsenin bu materyalleri kullanmadığı beş dakikalık bir yemeğin ardından Ensar Bey söze girdi:
"Öncelikle burada olmamızın nedeni olan grup üyelerimiz ve grup liderimiz Ata Bey adına kadeh kaldırmak istiyorum." der ve elindeki su bardağını boş tabaklara doğrultur.
Ensar Bey'in yaşadıkları nelerdir falan bilmem. Belli ki üzücü bir şey var ortada. Ama biri ona kadeh ne demek anlatmalı. anlatmakta zorlanıyorum sonra.
Berceste dahil herkes su bardağını tabaklara uzatır, güzel hoş bir görüntü oluştururlar. Ardından asıl konu olan mevzuya dönüş yapılır.
Ensar Bey - Berceste'nin burada kalması için bir toplantı düzenlemek istedim. Tek kollu ve bize zararı olacak birine benzemiyor. Ama her şeyden önce sizlerle tanışması gerek diye düşünüyordum. Kendinizi ona tanıtmanızı istiyorum.
─ Ben Levent. Burada kalmanı destekliyorum. Daha önce de kalabalıktık ve bu daha iyiydi.
─ Teşekkür ederim ama ben burada kalmak istediğimi hiç belirtmedim ki.
─ Benim adım Funda. Burada kalmamanı tamamen destekliyorum. Uzaktaki dost yakındaki ölü dosttan iyidir.
─ Pekii.. O zaman izin verirseniz bugün burada kalayım. Yarın da yola koyulur, kendime bir iş bulurum.
Ensar Bey'in suratı asılmıştı. Belli ki Berceste'nin ayrılmasını istemiyordu.
"Uzakta kaç tane yaşayan dostun var Funda hanım." diye çıkıştı.
"Boş tabaklardan daha fazla olduğuna eminim." diye yapıştırdı cevabı Funda Hanım.
Arjen, Arjin'in kulaklarını kapattı. Küçük oğlansa yemek yemeğe devam ediyordu. Orbey işlerin kızışacağını anlamış olmalı ki araya girdi.
─ Sakin olun bakalım. Ensar abi kendine çeki düzen vermelisin. Öyle sokaktan bulduğun herhangi birini buraya getirmen çok saçma. Kız ajan bile olabilir.
─ Ne ajanı ya.. Tek emirle dümdüz ederlerdi bizi. Sakat bir kıza ihtiyaçları yok.
─ Nerde buldun bu kızı sen?
─ Neutrum civarında.. Kendince posterlere bakıyordu. Ben almasaydım başkası alacaktı.
─ Tamam. Berceste neden Neutrum'daydın?
─ Neutrum'un neresi olduğunu bilmiyorum. Sadece yürüyordum. Poster ve ilanlar ilgimi çekmişti sonra da buraya getirildim.
─ Oldukça kolay gelmişsin.. hiç direnmedin mi?
─ Bana bekçi olduğunu söyledi. Ben de yatacak bir yer bulurum düşüncesiyle buralara geldim. Pek bekçi yerine benzemiyor ama yatak var. Var değil mi?
Herkes Ensar'a baktı. Yaşlı adam zorunda olduğunu anlattı. Ardından Berceste konuştu:
"Size adımı bile söylememiştim. Anlamadığım şekilde hemen öğrendiniz. Kaç numaranız var daha.."
Arjen, Arjin'in cebini karıştırıp elindeki şekeri gösterdi.
"haa" dedi Berceste.
Yaklaşık beş dakikalık bir sessizlik oldu. Herkes sadece düşündü. Sonra sorular ve cevaplar geri döndü.
─ Buradaki gerçek işiniz ne?
─ Üzgünüm ama burda kalmayacak biri için saçma sorular soruyorsun.
─ Bir gün kalmayı düşündüğümü söylemiştim. Yatağımda boğazlanmayı istemiyorum.
─ O kadar kötü değiliz. Şu an sadece yaşamaya çalışıyoruz. Seni buraya almak istememin nedeni oldukça cahil görünmen.
─ Cahil değilim ki.
─ Neutrum'u bilmemen ne kadar 'cahil olmadığını' gösterdi.
─ Çok önemli bir şey mi?
─ Kalacak mısın?
─ Niye bu kadar istiyorsun kalmamı?
─ Hiç dışarı çıktın mı?
─ Anlamadım. Nereden çıktım mı?
─ O şatafatlı malikaneden. Hiç çıktın mı?
─ Nereden biliyorsun ki orada kaldığımı?
─ Üstündeki kanlı kıyafetten az olsa da anlaşılıyor.
─ Üstümde kan yok ki.
─ Arkana pek bakmayan birisin anlaşılan.
Ensar Bey bir ayna çıkarır ve Berceste'nin kıpkırmızı sırtını kendisine gösterir.
Berceste biraz baktıktan sonra ağzını tutup masadan kalkar ve doğruca merdivenlere yönelir.
"Oha kan mıymış o? Ben kıyafetin parçası falan sanmıştım. Orbeyin önlüğü gibi." der Levent.
"O da kan değil mi" diye sorar Arjin
"Öyle." der Orbey.
![](https://img.wattpad.com/cover/360682331-288-k471704.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERCESTE-KAVGAN
ChickLitBir köle kızın sol kolu kesildiğinde, hayatı tamamen değişir. Ancak Berceste'nin hikayesi, bu acı dolu anla başlamaz. Fiziki varlığı olmayan bir gizemli varlık tarafından gözlenen Berceste, kendisini hayatta kalmak için savaşan bir grup insanın için...