─ Parayı verip çocuğu aldık. Aldıktan sonra bir arabayla geri döneriz diye düşünmüştük...
─ Noldu? Kaza mı yaptınız?
─ Bir kamyon önümüze kırdı. Son anda direksiyonu çevirdiğim için kurtulduğumuzu sanmıştım. Araç çok sallandığı için Edip kafasını arabadaki eski püskü çeliğe çarpmış. Araba da hurdaya dönmüştü. Doktora gitmek için çok geçti. Bizde koşa koşa gelebildik buraya anca.
─ Onların işi mi dersin şu kamyon olayı?
─ Sanmam. Parayı istemişlerdi. Biz de verdik. Sadece dikkatsiz sürüşümün bedeli bu.
Herkes Ensar'ın önüne oturmuş, sorulara verdiği cevapları dinliyorlardı. Eğer bu işte bir iş varsa adımlarını buna göre atmak istiyorlardı. Berceste'yse sadece dinliyordu. Belki de yaşadıklarından dolayı şoktaydı. Ensar Bey ona bakıp seslendi.
─ Berceste!
─ ...
─ BERCESTE!
─ Ha? Bir şey mi oldu?
─ Git de duş falan al. Benden daha kötü görünüyosun.
Berceste, "peki, peki.." diye diye merdivenlerden indi. Önce lavaboya gidip elini yıkamaya çalıştı. Aynadaki yansımasını görünce elini unuttu. Saçlarının yarısı toz ve kandan ibaretti. Yüzü de aynı şekilde. Bir gözü yine mavi mavi bakarken, diğeri kızıla bürünmüş ve tam olarak açılmıyordu bile. Berceste aniden kafasını çevirip yıkanmaya gitti.
Biraz sonra duştan çıkınca aynanın karşısına dikildi yeniden. Gözü dışında iyi görünüyordu. Gözünde de kalıcı bir sorun olacağını sanmıyorum. Sadece içine biraz kan girdi ne de olsa..
Geri dönünce Ensar Bey'in, Edip ve Levent ile yeniden dışarı çıktığını söyledi Funda. Berceste de akşam olduğu için yatağına girdi. Uzun süre yatağının yanındaki pencerede Ay ve yıldızları izledi. Bulundukları konumda gece vakti ışıklar pek açılmadığı için gökyüzü çok hoş görünüyordu. Gözü sürekli acıyor olmalı ki içindeki az kalan kanı da yaşararak atıyordu. Berceste için bir gün daha acı ve bilinmezlik içinde bitmişti.
Erken saatte uyanıp hazırlandı. Herkes uyuduğu için işlerini sessizce halletmeye çalışıyordu. Bir leğen alıp kanlar içindeki kıyafetini kanlardan kurtarmaya çalıştı. Kanlar inatçıydı ama Berceste tecrübeliydi. Kıyafetini temizledikten sonra kurumaya bıraktı. Ardından dolaptaki yemekleri hesaplayıp güzel bir kahvaltı hazırladı.
Her şey hazırlandıktan sonra asıl yapmak istediği şeye geldi sıra. Çocuk odasının kapısını tereddüt ile yavaşça araladı. Orada sadece iki kız yoktu. Bir erkek çocuk ve yaşlı, horuldayan bir adam da vardı.
Berceste kapıyı açtığı gibi kapatıp yüzündeki tebessüm ile hazırladığı masada buraya ilk geldiği zamanki oturduğu yere oturdu. Kimse kullanmamasına rağmen masada çatal bıçak ve fazladan tabaklar vardı. Berceste bekledi... bekledi... be-
"Günaydın sarı süpü- Kahvaltı mı hazırladın sen?" diyerek odasından çıktı Funda Hanım.
"Size de günaydın. Böyle şeyler yapmaya alışkın olduğum için heralde. Yapmayınca kendimi kötü hissediyorum." dedi Berceste.
Funda tamam işareti yapıp çocuk odasına yöneldi. Berceste'yle aynı ritüeli yapıp masadaki yerine oturdu. Sonra Arjen odadan sessizce çıkıp masadaki yerine oturdu. Orbey, Levent derken bir bağırma sesi duyuldu.
"EDİP GELMİŞ!!! EDİP GELMİŞ!!'"
Bu ses Ensar'dan gelemeyeceği için tek bir seçenek kalıyor geriye. Odadan bağıra çağıra çıkan Arjin, herkese teker teker mutlu haberi verdikten sonra masadaki yerine oturdu.
"Çok bağırıyosun Arjin. Uyandıracaksın Edip'i." diye uyardı Arjen.
"Uyanmazsa nasıl yemek yiyecek akıllım? Hatta dur ben uyandırayım onu." diye kapıya koştu Arjin.
Tam kapıya ulaştım derken kapı açıldı. Ensar Bey Edip'i yavaşça odadan çıkarıp masaya yaklaştırdı.
"Arjen, birdaha böyle bağırırsa benim için kafasına vur bi tane." dedi Ensar Bey.
"Kendim için de vurabilir miyim Ensar Abi?" dedi Arjen.
Berceste bütün konuşmayı kıkırdayarak izliyordu. Belki de her şeyi bu an için hazırlamıştı.
Sonuçta Edip ve Diğer grup üyeleri sonunda yeniden bir araya gelmişlerdi. Edip yorulmasın diye pek soru falan sormuyorlardı ona. Ama Arjin soruyordu. Ardı ardına ciddi sorular soruyordu.
─ Ee Edip, dövdüler mi seni?
─ Ha? Yok dövmediler.
─ Niye gözlüğünü takmıyorsun o zaman?
─ Kaçırmaya çalıştıklarında çok hızlı koştuğum için düştüm. Biraz yaralandım ama nazik davrandılar bana. Kafama silah doğrultmalarını falan saymazsak.
─ Heee, korktun mu peki?
─ Yok canım, niye korkayım ki?
─ Bilmem? Beş parasız olduğumuzu sen de biliyodun, yani..
─ Ben korkmam. kendimi feda etmeye hazırdım.
Minik çocukların böyle konuştuklarını ilk defa gören Berceste, yemek yemeyi bırakıp merakla konuşmaya dalmıştı. Edip'in sesini de ilk defa duymuştu hem. Oyuncak arabayla kaza yapıp ölmesi dışında...
Güzel bir kahvaltıdan sonra, Ensar ve Berceste önemli bir konuşmaya başlamışlardı.
"Gitmeyi hâlâ düşünüyor musun?" dedi Ensar.
"Belki de birkaç gün daha kalırım. Dünya'nın bir yere kaçtığı yok."
"İyi dedin."
MS-22/10/29

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERCESTE-KAVGAN
ChickLitBir köle kızın sol kolu kesildiğinde, hayatı tamamen değişir. Ancak Berceste'nin hikayesi, bu acı dolu anla başlamaz. Fiziki varlığı olmayan bir gizemli varlık tarafından gözlenen Berceste, kendisini hayatta kalmak için savaşan bir grup insanın için...