sıcak ev, 10

270 51 66
                                    

Taehyung için ev önemli bir yerdi. Dışarda çok takılmayı sevmezdi. Evde olmayı, annesiyle saatlerce oturmayı oldukça severdi. Kış zamanları onun için, büyüleyici aylardı. Kar yağışını çok severdi. Balkonundan saatlerce beyaza bürünmüş sokakları izlerdi.

Yağmur sesini, rüzgar sesini oldukça seviyordu. Şimdi kalbinde değişik bir heyecan vardı. Evine elbette arkadaşları gelmişti ama... Çok uzun zamandır hayatında kimse yoktu. Şimdi yıllar sonra biriyle iletişim içinde olmak onu geriyordu. Kısa süre içinde Seokjin'i hayatına almış olmaktan, pişman olmak istemiyordu.

O bunları düşünürken, evin içine yayılan zil sesiyle yerinden kalktı. Adımları ürkek ve aynı zamanda oldukça heyecanlıydı. Elini kapının buz gibi koluna sardığında derin bir nefes aldı. Sabah sabah onu görecek olmak, heyecanlı kalbine pek iyi geleceğe benzemiyordu.

Yine de hevesle araladığında, saniyeler içinde bedeninin üzerinde, onun bedenini hissetmişti. Seokjin, hızla sokağa girdiğinde aklında sadece Taehyung ile daha kısa sürede yakınlaşmak vardı. Onun güvendiği, sevdiği insan olmak istiyordu. Buna kısa sürede sahip olması gerekiyordu.

İstiyordu çünkü onunla olmak.

Ayrıca minik suratın yaydığı enerjiden, tavrından hoşlanmıştı. Tabii ki büyük bir duygu yoğunluğu yoktu ama, yoldan geçen herkesin dönüp bakacağı biriydi bu adam. Bu yüzden Seokjin daha şimdiden büyük anlamlar yüklemek istemedi. Kollarını kapıyı açan adama sıkıca sardığında, elindeki kahveleri de sıkıca tutuyordu.

Taehyung kollarını ürkekçe geniş sırtına sardığında, boynuna sokulan soğuk yüzle olduğu yerde titredi. Sıcak tenine Seokjin'in yağmurdan dolayı ıslanmış ve soğuk yüzü değdiği an, ateşe değmiş gibi irkilmişti. Seokjin sırtına dolanan kollarla gülümsemiş, sıcak eve soğuk hava dolmaması için ayağıyla kapıyı kapatmıştı.

Yine de minik surata sarılmayı kesmemişti. Bir süre, yüzü iyice ısındığında, aslında yumuşak boynunu öpmek çok istemişti ama çok erken olacağını düşünmüştü. Halbuki kendisinden yükselen o odunsu kokusunda, kendinden geçmiş bir adam vardı. Seokjin şu an onu öpse, kesinlikle sesini çıkarmazdı...

Yine de Seokjin hafifçe çekildi. Taehyung'un bedeninden yayılan karamel kokusu, kahveden mi geliyordu çok anlamamıştı ama gerçekten çok güzel kokuyordu. Seokjin sanırım bundan sonra onun daha çok yakınına girecek ve o yayılan karamel kokusunu soluyacaktı.

Sol elini havaya kaldırıp, hafif ağrıyan boğazı yüzünden, çatallaşmış sesiyle konuştu. "Karamelli Latte." Taehyung sarılmanın ve burnuna dolan yoğun kokunun verdiği sersemlikle gülümsedi. Seokjin'in elinden kahveyi almadan önce yaklaşıp, yanağına öpücük bıraktı. Aniden içinden onu öpmek gelmişti.

"Teşekkür ederim Başkomiser." Seokjin bu hareketine şaşırsa dahi derin bir nefes alıp gülümsedi. Koca bedenine ufak bir öpücük ağır gelemezdi. Yavaşça balkona doğru ilerleyen çocuğu takip ettiğinde, o kısacık mesafede kaç kez yutkundu kendi bile bilmiyordu.

"Bunu al üzerine," büyük el örmesi pikeyi Seokjin'e uzattığında, kendisi yanındaki boşluğa oturmuştu. Uzun koltuğa oturan Seokjin gözlerini ona çevirdi. Hemen yanında, minik suratı vardı. Saatlerce yan profilini izleyebilecek kıvamda olduğunu fark ettiğinde öksürüp, kahvesinden yudum aldı.

"Kahve çok iyi geldi." Taehyung bir şey demedi. Bacaklarını kendine doğru çekip, karşıyı izledi. Yağmur artmış, şimdi toprağa değen sesi yankılanıyordu boş sokakta. Seokjin onun üzerindeki ince pijama takımını fark ettiğinde, sol kolunu yukarı kaldırıp, pikenin altında yer açmıştı.

"Üşüyeceksin, gel." Taehyung kendisine açılan alana baktığında, ona temas etmek istemişti. Bundan mahrum kalmak istemesi için hiçbir sebep yoktu ortada. Öyle de yaptı. Yavaşça kalçasını kaydırıp, açılan alana sokuldu. Sıcaktı. Başkomiserin kolunun altında duruyor olmak, oldukça sıcak hissetmesine neden olmuştu.

"Ailenle mi yaşıyorsun?" Taehyung kahvesinden bir yudum alıp, kafasını Seokjin'e doğru çevirdiğinde, böylesine bir yakınlık beklemiyordu. "Evet, annemle." Seokjin onun gözlerine baktığında, baba dememesinin sebebini az çok anlamıştı. Birçok suçlunun gözlerinde gördüğü o acıdan vardı.

"Baban?" Taehyung derin bir nefes alıp, kafasını çevirdi. Şimdi tekrar yağan yağmura bakıyordu. "Yok, öldü." Seokjin kaşlarını çatıp yeri bir süre izledi. Beyninde dönen birçok soru, havada asılı kalmıştı. "Özür dilerim." Seokjin'in mahçup sesi Taehyung'u rahatsız etmişti.

"Sorun değil." Kahvesini Seokjin'e doğru uzatıp, mırıldandı. Bu konunun kapanmasını istiyordu. "Denemek istemiştin." Seokjin bardağa baktıktan sonra, adamın dudaklarına baktı. Islak, karamelli latte süslü dudakları adım atmasına neden oluyordu. Yavaşça yaklaşıp, dudaklarını dudaklarına bastırdı.

Taehyung ani gelen hareketle şok olmuş bir şekilde, dudaklarının üzerindeki baskıya anlam vermeye çalışıyordu. Seokjin ise ağzına yayılan ve burnuna dolan karamelli kahveyle adeta kendinden geçmişti. Ne kadar dudakları öylece hareketsiz durmuştu ikisi de bilmiyordu.

Tek bilinen şey, rüyadan uyanmak o kadar da uzun sürmeyecekti.

Ölü ozanlar, şiir yazarlar ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin