Seokjin, kapının önünde beklerken harabeden bir farkı yoktu. Üzüntüden ve bilhassa utançtan midesi bulanıyordu. Gözleri kendisi sayesinde gülen adamın, gözlerinin içine bakarak "seni aylarca öldürdüm ve sessiz kaldım," diyecek olmanın verdiği sancıyla savaşıyordu.
Yine de kaybedeceği savaştan daha fazla kaçamazdı. Yumruk yaptığı elini kapıya sertçe vurduğunda, cebindeki anahtarı umursamadı. Burası onun eviydi ve ilk kez evine kapıyı çalarak girecekti. Aksini yapmaya yüzü yoktu. Bu yüzden bir süre, sevgilisinin gelip açmasını bekledi.
"Anahtarını mı unuttun?" Kapının açılmasıyla yüzleştiği soru komikti. Anahtarı unutmamıştı ama kapıda kalmıştı. Kendisi yüzünden bu haldeydi. Ne yaptıysa kendisi yapmıştı. Taehyung elbette şaşırmıştı kapı çaldığında. Açtığı an karşısındaki bedenin yüzü, içine kuşku düşürmüştü. Solgun duruyordu.
Seokjin içeri çekip, montunu çıkardı. Ama belindeki silahı çıkarmadı. Öylece karanlık salona ilerledi. Sevgilisi belli ki dinlenmek istemişti. Pike, koltuğun üzerindeydi. Onu kapıyı çalarak uykusundan uyandırmış olmalıydı. Bir şey demeden koltuğa oturdu.
Taehyung anlam veremediği bir sakinlikle boğuşuyordu. Bir şeyler vardı. Seokjin böyle sakin biri değildi. En azından eve böyle girmezdi. Onunla kaldığı günlerde, sürekli kendisine çiçekler alarak gelirdi. Şimdi elinde bir şey yoktu ve oldukça sakindi.
Yavaşça yeri izleyen adamın yanına oturdu. Kalbi, korkudan çok hızlı atmaya başlamıştı. Konuşsun istemedi. Taehyung, Seokjin tüm gece sussun istedi. Biliyordu. İçine doğmuştu. "Taehyung," Seokjin'in sesini duyduğu gibi çaresizce kapattı gözlerini.
Canı yanacaktı.
"Sevgilim," diyebildi sadece. Sonrasında yanında oturan Seokjin, belindeki silahı çıkartıp avuçlarına bıraktı. Taehyung anlam veremezken, Seokjin olacak her şeye hazırdı. "Nasıl konuya girsem diye düşünüyorum." Taehyung aniden dolan gözlerini umursamadı. Acaba ayrılmak mı isteyecekti? Bilmiyordu.
"Direkt söyle." Merak ediyordu elbette. Daha dün gece muhteşem şeyler yaşadıktan sonra ne olmuş olabilirdi? "Sana hayatımı veriyorum. Verebileceğim bir tek hayatım var çünkü. Elimde var olan, senden sonra bende kalan tek şeyi veriyorum. Hayatım üzerine yemin ederim ki, en baştan olan bir durumdu."
Taehyung anlamazca kaşlarını çattı. Ayrılık konuşması değil daha çok itiraf gibi olan konuşması, onun oldukça garipsemesine neden olmuştu. "Neden bahsediyorsun?" Seokjin onun gözlerine bakmadan konuşmak için oldukça çaba vermişti. Hemen şimdi itiraf etmekten vazgeçip, bebeğine sarılarak uyumak istiyordu.
Eğer kalkıp evden giderse, Seokjin biterdi. Ona duyduğu bu tutkunun ve bağlılığın yeni yeni farkına varıyordu. Kopabilme ihtimalleri yokmuş gibi yaşamıştı aylarca. Şimdi onun kendisinden gitme fikri bile, aklını yitirmesine neden olabilirdi.
Sonunda yüzüne bakacak cesareti bulduğunda, sanki aylarca hiç bu durumu hatırlamamış gibi... Taehyung'a doğru döndü. Kendisine anlamazca bakan gözlerinin güzelliğini izledi bir süre. Yavaşça elini yanağına çıkartıp severek okşadı. Sanki son kez dokunuyormuş gibi, nazikçe sevdi.
"Beni affetmeni istiyorum." Taehyung gerçekten endişeleniyordu. "Neden? Korkutuyorsun beni." Seokjin derin bir nefes aldı. Korkudan konuşamıyordu. Her gelen cümleyi yutuyordu adeta. "Ben çok üzgünüm ve pişmanım. Ama seni çok seviyorum. Senin elinden ölecek kadar seviyorum." Taehyung elindeki silahı unutmuştu bile.
Teninin sıcaklığı demirine öyle bir işlemişti ki, farkında değildi. "Seninle tanışmamız tesadüf değildi." İşte ortamdaki tüm nefesleri bıçak gibi kesen cümle, kurulmuştu. Taehyung dakikalar içinde kuruyan dudaklarında oluşan acıya inat, kuru boğazına rağmen güçlükle konuştu. Tabii buna konuşabilmek denilebilirse.
"Nasıl?" Bu cümle fazla sade bir cevaptı lakin, dili anca bu kadarına izin vermişti. "Baban, uyuşturucu baronu. Benden ona ulaşmamı istediler. Aylarca adamı araştırıp, sonucunda seni bulduk. Senden ve annenden onunla ilgili bilgiler getirmemi istediler." Taehyung beyninden vurulmuşcasına ürpermişti.
Şaşkındı. Elbette kırgındı Seokjin'e ama babasının durumu şu an onu korkunç bir duruma sokmuştu. Sevdiği adam onunla oynamış ve onu kullanmış mıydı? "Beni kandırdın." Seokjin telaşla yere oturup, Taehyung'un ayaklarının ucuna çömeldi. Yalvaracak, gerekirse ayaklarına kapanacaktı.
"Yemin ederim hayır. Evet iş için yaklaştım ama sana yalvarıyorum bana inan. Çok seviyorum seni. Çok aşığım. Beni öldür." Hızla Taehyung'un elindeki silahı parmaklarına sarıp, kalbinin üzerine getirdi. "Üzülmem. Beni sen öldürürsen üzülmem. Seni öylesine seviyorum ki, canım yanmaz."
Taehyung'un sessiz ağlayışları, büyük hıçkırıklara dönüşmüştü. "Yalvarıyorum Taehyung inanmak zorundasın. Seni seviyorum. Seni severken bir kere bile kandırmadım. Ben işi, görevi sana aşık olduğumdan beri umursamıyorum. Sana sarıldığım ilk gün, evine geldiğimde her şey bitti ben de. Beni bırakamazsın."
Taehyung tek kelime edemiyordu. Ellerine sarılmış ellerden kurtulup, silahı yere fırlattı. Seokjin öylece yere atılan silahı izlediğinde, Taehyung hışımla kalktı yerinden. "Biliyordum. Hepsi birer oyundu. Benimle eğlendin, kandırdın." Aksine inanamıyordu. Gerçek gelmiyordu ona.
Kapıya doğru ilerlerken, Seokjin bir sürü kelimeler yağdırıyordu. Üzerini giyinen Taehyung'u kollarından sertçe tuttu. "Gidemezsin. Konuşmadan olmaz." Taehyung ellerinden kurtulmak için sertçe çekti kendini. "Sen iğrenç bir adamsın." Resmen tiksinircesine bakıyordu yüzüne.
"Sana dedim, güvenmiyorum dedim. Beni inandırdın, şimdi de o rüyadan aniden uyandırıyorsun." Sinirliydi. İçinde biriken, aklında dönen tonlarca olay vardı. Hepsini acımadan yüzüne vurmak istiyordu. "Seni aldatmam dedin, bu ne? Bu da aldatmak değil mi? O kadar alçak değilim demiştin ama daha da beteriymişsin."
Düşünmeden konuşuyordu. Kendince elbette haklıydı. Hatta Seokjin için bile oldukça haklıydı. Bir şey diyemiyordu. Diyecek durumda değildi. Dinlemek istedi sadece. Minik surat, içini döksün istedi. "Aptal gibi inandım sana. Resmen kullanmış ve eğlenmişsin benimle." Taehyung akan gözyaşlarını sertçe sildi.
Tahriş olmuştu elmacık kemiklerinin biraz üstü. "Ben ilk kez bir erkekle beraber oldum. Bana dokunmasına izin verdim. Ben şimdi seni nasıl affedeceğim?" Seokjin akan gözyaşlarına engel olamazken, boğazından hıçkırık koptu. Bu cümlenin altında kalmıştı adeta.
Cevap veremeyeceğini anladığında, Taehyung'u kaybedeceğini de anlamıştı. Sustu. Sadece acıyla baktı gözlerine. Taehyung bir şeyler desin istedi. Ama baktı ki, ne söylerse söylesin kalbindeki boşluğu hiçbir şey doldurmayacaktı. Kapıya elini attığında, son kez bu eve baktı. Seokjin'in gözlerine son kez baktı.
Şiir yazma vakti gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü ozanlar, şiir yazarlar ✓
FanficTaehyung, kendisini kötü hissettiren asabi Başkomiser Kim Seokjin'e mesaj atar.