tarifsiz dokunuşlar ve uğultulu sesler, 19

231 31 58
                                    

4 ay sonra.

Korkular; insanları büyütür ve besler.

Seokjin midesinin bulanmasından ziyade, bu meslekte yıllarını deviriyor olmasına rağmen midesinin bulanmasına engel olamayışına şaşırıyordu. Gerçi gördükleri ceset, daha üst mevkideki adamların bile koşarak kusmasına neden olmuştu. Lakin yine, korkunç bir görüntüydü.

Elini cebine atacak ve anahtarı çıkaracak hali bile kalmamıştı. Çünkü gelene kadar kaç kez kusmuştu o bile bilmiyordu. Midesindeki boşluk daha kötü hissetmesine yetmişti. Yumruğunu son gücüyle kapıya vurduğunda, saniyeler sonra kapı açıldı. Baygın gözlerini, Taehyung'un gözlerine dikti.

Eskiden bu halleri daha sıkken, kendine gelene kadar hep kapıda kalıyordu. Çünkü ona kapıyı açacak biri yoktu. "İyi misin?" Taehyung telaşlanmış ve sevgilisinin kolunun altına girip, içeri girmesine yardımcı olmuştu. Kapıyı kapattıktan sonra, Seokjin'i koltuğa oturtmuş ve yanına geçmişti.

Adamın solgun yüzü içindeki telaşı daha çok harlıyordu. Lambayı yakmamış, pencereden içeri sızan sokak lambasının tatlı ışığında, yüz yüzelerdi şimdi. "Neyin var?" Seokjin yanağındaki yumuşak elin avucuna yüzünü yasladı. Resmen koca bir dağ hissi vermişti minik avuç içi.

"Bir ceset gördüm." Taehyung onun için çok üzülüyordu. "Diğerlerinden farklı. Her zerresi parçalanmış." O anlar aklına geldiğinde ağzı tükürükle dolmuştu. Bu bilmem kaçıncı kez kusma isteği veriyordu. Ama artık ağzından bir damla su çıkacak durumu bile yoktu. Bu yüzden gözlerini yumup, sıcaklıkta dinlendi.

"Duş almak ister misin?" O kadar isterdi ki bunu. Ormanlık alanda, arabaların bile giremeyeceği bir yerdeydi maktül. Bu yüzden çamurlu yerde düşe kalka çalışmışlardı. Ayrıca bedenine ceset kokusu sindiğine emindi. Yine de duş alacak hali yoktu. Yapabilecek durumda bile değildi.

"Kokusu hala burnumda. Ceset kokusuna alışmıştım ama bu bambaşka." Taehyung yavaşça kollarını boynuna doladı. Seokjin'in kafasını nazikçe kendi sıcak boynuna yasladı. "Birlikte duş alalım. Benim gibi kokmak ister misin?" Seokjin burnunu sevgilisinin boynuna sürtüp, derin bir nefes aldı.

"Senin kokun, tüm gerçekleri bastırır." Taehyung halsizce gülümsedi. Seokjin gibi birinden böyle iltifatlar almak hala kalbini hızlandırıyordu. "Sonra sana çorba yaparım." Seokjin bir şeyler yemek istemiyordu. Dinlenmek, biraz oturmak bile iyi gelmişti ona. O görüntüleri unutmadan bir şeyler atıştırmak imkansızdı.

Yine de bir şey demedi. Koltukta sırtını yastığa yaslayıp, Taehyung'u kucağına çekti. Ellerini tişörtünün içinden geçirip, sıcak tenini okşadı. "Beni böylesine düşünüyor olman, kalbimi hızlandırıyor." Taehyung gülümsedi ve ellerini sevgilisinin boynuna doladı. Ufak ama aynı zamanda yakıcı dokunuşlardı.

"Seni elbette düşüneceğim." Seokjin bir süre bebeğinin yüzünü izledi. Minik surat derken kesinlikle çok haklıydı. Yüzü gerçekten minicikti. "Öp beni," karanlık odada çıkan fısıltılı sesi, Taehyung'un kalbini hızlandırmıştı. Tonu çok şehvet verici ama aynı zamanda durgundu.

Yavaşça yüzünü yaklaştırıp, kuru dudaklarını Seokjin'in dolgun dudaklarına sürttü. "Zihnimdeki kötülükleri al bu gece." Taehyung o konuştukça dudaklarının birbirine utangaç bir şekilde değmesinden çok hoşlanmıştı. Kalbi öylesine hızlı atıyordu ki... Ne olacağını biliyor gibi, çırpınıyordu adeta.

Son beş aydır beraberlerdi ve Taehyung her gününde Seokjin'e daha çok bağlanıyordu. Seokjin ise fena halde aşık olmuştu bu adama. Hatta hiç hesapta yokken, işler bambaşka ilerlemesi gerekirken, Seokjin kalbini bu adama vermişti. Artık bu işin dönüşü olamazdı. İçlerindeki aşk, ikisini de yakacaktı.

Ölü ozanlar, şiir yazarlar ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin