Hepsi masanın etrafında toplanmış, Beomgyu'ya öpücük bırakıyorlardı. Beomgyu'nun 19. yaşını kutluyorlardı. Beomgyu herkesin öpüşüne karşılık o da onları öpüyor, sarılıyordu. Herkesi tamamlamıştı sanırım.
Yerinden kalktı ve her zamanki gibi merdivenlere oturup kamerasına bakan Taehyun'ın yanına gitti. "Pasta yemeyecek misin?" Gülümseyerek yanına oturdu. İki yana kafa salladı Taehyun. Şu an pasta yemekten daha mühim işleri vardı. "İstemiyorum." Gülümsüyordu Taehyun. Anlaşılan bu gün mutluydu, onu üzecek herhangi bir şey olmamasını umuyordu Beomgyu.
"Neye bakıyorsun böyle?" Kameraya doğru eğildi Beomgyu. Kendisinin habersizce çekilmiş fotoğraflarını görmesiyle Taehyun'ın kafasını kollarının arasına aldı. "Çok şekersin!" Taehyun nefessiz kalıp Beomgyu'nun koluna birkaç kere vurdu. "Ölüyorum!" Beomgyu gülerek geri çekildi.
"Seni çekiyordum, hiç mi fark etmedin?" İki yana kafa salladı Beomgyu. "Hayır, hiç." Gülümsedi Taehyun. Beomgyu elindeki kamerayı aldı ve odak noktasını Taehyun belirledi. "Çektim." Taehyun Beomgyu'nun elinden kamerayı aldığı sıra gülümsedi. "Sen de gel, yalnız hissediyorum." Taehyun ayağa kalkıp üzerini çırptıktan sonra yanındaki çocuğa baktı ve gülümsedi.
Beomgyu kolundan çekiştirip herkesin toplandığı yere tamamen girip onu ön plana çıkartmaya çalıştı. Yanağından öptükten sonra kendi kafasındaki tacı Taehyun'ın kafasına taktı. Yanakları yanıyordu şu an, onun da burada olduğunu bilse belki de utançtan kıpkırmızı olacaktı. Ama haberi yoktu ki onun onu izlediğinden.
~
"Taehyun geldi mi?" Kai iki yana kafa salladı. "Görmedim." Soobin büyük bir telaşla Beomgyu'yu aramaya başladı. Bulduğundaysa aynı soruyu ona da sordu. Beomgyu sadece gözlerinin içine baktı Soobin'in. "Cevap versene." Beomgyu kollarını birbirine bağladı. Şu an onu umursuyor olması sinirine dokunuyordu.
"Niye? Daha yeni mi aklına gelebildi Taehyun." Soobin iyice sinirlenmeye başlamıştı. "Beomgyu gördün mü görmedin mi?" Kaşlarını kaldırdı Beomgyu, birkaç saniye sessiz durduktan sonra Soobin'in anlamsız sorusuna cevap verdi.
"Evde. Okula gelmedi." Soobin niye gelmediğini sorduğunda Beomgyu ilk başta söylemek istemese de büyük ısrarı sebebiyle açıklamak zorunda kaldı. "Dün eve dönerken ayağı takıldı, kaykaydan düştü. Kolunu incitti yanii bu yüzden gelmedi.
"Aldıysan cevabını gidiyorum ben." Soobin birkaç adım attıktan sonra Beomgyu'nun kolunu tuttu sıkıca. Aklına bir şey gelmemesiyle tekrar bıraktı. Dün Beomgyu tacı Taehyun'a taktığında o çok güzel görünmüştü. Soobin'in gözüne bir hoş gelmişti.
Belki sadece ona değil kendine de yapıyordu. İçten içe onu merak ediyordu ama dışa yansıtmamaya çalışıyordu. Ama bu düşünceleri geçenki kombiniyle koluna giren kızla gitmişti.
"Ne düşünüyorsun acaba?" Kız dudaklarını Soobin'in yanaklarına bastırdığında Soobin gülümsedi. "Hiç." Kız gülümseyip kafasını Soobin'in omzuna yasladığında Soobin sanki az önce hiçbir şey olmamış gibi ne ile ilgileniyorsa bırakmıştı. Yanında sevdiği kız olduktan sonra diğerleri şimdilik onun için önemli değildi.
"Üç gün önce Taehyun'ı gördüm." Soobin Soa'nın bunu demesiyle kafasını eğdi. "Bizim binanın merdivenlerine oturmuştu, saçma saçma şeyler söyledi.
"Soobin az çok niçin gittiğini tahmin edebiliyordu. "Ağlamıştı sanırım, sana anlattı mı?" Onun yüzünden ağladığını söyleyemezdi ya.
Sessiz kalmayı seçmişti o. "Hayır anlatmadı." Soa iyice Soobin'e sokulduktan sonra yürümeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mono no aware, taebin
AcakSana ait her şey bir gün şeklini kaybederse, Sen her zaman burada, içimde yaşayacaksın. Veda dahi edemesem de yolumu aldıkça, Sen hep burada, benimle birlikte olacaksın. -given.