Herkese merhaba! Çok özledim sizi. Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Üniversite başladı ondan dolayı bölüm biraz gecikti. Sizi bölümle baş başa bırakıyorum. Satır arası yorum yaparsanız sevinirim. Hadi, iyi okumalar!!!
-
Bir insan hayatta bu kadar mı darbe alır? Hem de en yakınlarından? İşte Süsen yine ve yine çok sevdiği ve yeniden koşulsuz güvenmeye başladığı birinden darbe aldı. Şimdi ise Süreyya ve Yaman'ın karşısında şaşkın şaşkın duruyordu."Ben doğru mu duydum?" diye sordu Süsen, gözlerinden hâlâ yaşlar akıyordu.
Kimseden bir cevap alamayınca daha yüksek bir ses tonuyla sordu "Bakmayın bana öyle! Anne sana bir soru sordum, benim az önce duyduğum şey neydi?"
Süreyya ayağa kalkıp Süsen'in titreyen ellerini tutmaya çalıştı ama Süsen hemen elini çekip geriye gitti.
"Kızım" dedi Süreyya kısık sesle.
"Bana kızım deme! Bana doğruları söyle. Ya ben sana hiç güvenemeyecek miyim?" dedi Süsen öfkeyle.
"Ne olur öyle deme. Böyle öğrenmeni asla istemezdim. İnan bana sana anlatacaktım Süsen" dedi Süreyya.
Süsen alayla güldü sonra Yaman'a dönüp baktı "Ne zaman evlendiniz siz?" diye sordu.
"Dört aydır evliyiz" dedi Yaman gözlerini kaçırarak.
"Dört ay" diye yeniledi Süsen ve sinirden gülmeye başladı "Vay be!" diye de ekledi ve alkışlamaya başladı.
"Ne olur böyle yapma Süsen. Sana da Lidya'ya da anlatacaktık. Özür dileriz" dedi Yaman.
"Anlatmak isteseydiniz bunu çoktan yapardınız Yaman bey, birbirimizi kandırmayalım şimdi" dedi Süsen.
"Gerçekten anneciğim, yemin ederim her şeyi anlatacaktım sana" dedi Süreyya.
"Yeter! Anlatacaktım da söyleyecektim diyip durma bana. Sonuçta ben bunu tesadüfen sizi konuşurken duymasaydım belki de hiç bir zaman öğrenmeyecektim bu sırrınızı. Böylelikle beni ne kadar önemsemediğini bir kez daha anlamama sebep oldun anne. Çok sağ ol gerçekten" dedi Süsen, gözünden akan yaşı hızlıca sildi ve çalışma odasından bir hışımla çıktı.
"Süsen!" dedi Süreyya, arkasından gitmeye çalışırken ona Yaman engel oldu "Çok sinirli şu an, seni duymaz zaten. Sakinleştiğinde konuşuruz" dedi. Süreyya da onaylayıp koltuğa oturdu.
Süsen'in ağlayarak çıktığını gören Lydia hemen ona seslenip yanına gitti "Süsen! Ne oldu, sen neden ağlıyorsun?" diye sordu.
"Sonra konuşalım" dedi Süsen ve koşarak çıkışa yöneldi. Arkasından seslenseler de durmadı, ta ki bir bedene çarpana kadar.
Kime çarptığına bile bakmadan özür dileyip yanından uzaklaşacaktı ki çarptığı kişi kolunu tutup onu durdurdu. Yüzünü kaldırdığında çarptığı kişinin Ömer olduğunu görüp daha da sinirlendi.
"Çekil önümden!" dedi ciddiyetle.
"Ne oldu sana?" diye sordu Ömer endişeyle.
"Sana ne!" diye bağırdı Süsen. Bağırmasıyla birlikte tüm grup dışarıya çıktı.
"Burada kalın, konuşsunlar" dedi Asiye diğerlere bakarak. Sadece durup izliyorlardı.
"Ömer! Sana çekil önümden dedim" dedi Süsen daha da öfkelenirken.
"Ben de çekilmiyorum. Ne olduğunu öğrenmeden şuradan şuraya gitmiyorum. Ne oldu sana, neden ağlıyorsun?" dedi Ömer.
"İyi ben senin nasıl çekileceğini biliyorum" dedi Süsen ve Ömer'in göğsüne vurmaya başladı. Ömer yerinden hareket etmezken, Süsen'in öfkesinin dinmesini bekledi. Süsen Ömer'e vururken gözlerinden daha fazla yaşlar aktı. Sinirlerini Ömer'den çıkardı. Ömer de onu durdurmak için hiç bir harekette bulunmadı. Sonra da Ömer onun bu haline daha fazla dayanamadı, onu durdurup kendine çekip sarıldı. Süsen yerinde durmazken Ömer ona sımsıkı sarılıyordu. Biraz sonra da ağlaması hıçkırıklara döndü. Daha fazla ayakta duramayıp Ömer'in kollarının arasında dizlerinin üstüne düştü, Ömer de onunla birlikte yere oturdu. Onu sakinleştirmeye çalışıp, saçlarını okşadı.