Merhabalar canlarım!! Nasılsınız, umarım iyisinizdir. Yeni bölümle karşınızdayım. Daha önce atamadım, kusura bakmayın. Üniversite, sınavlar, ödevler derken yazmaya pek fırsatım olmuyordu. Yazdığım en uzun bölüm oldu. Neyse ben yine çok konuştum. Oy vermeyi, yorum yapmayı unutmayın. İyi okumlar diliyorum ve sizi bölümle baş başa bırakıyorum.
-
Acı neydi tam olarak? Bu kelimenin anlamı nedir acaba? Keşke hiç bilmeseydik. Keşke hiç acı yaşamasaydık. Ama şu an hem Süsen hem Ömer acı çekiyordu. Ömer'inki hem fiziksel hem de ruhsal bir acıydı, Süsen'in ise ruhsaldı. Ruhu acıyordu, kalbi acıyordu. Hayat neden hep en sevdiklerinden vuruyordu onu? Yetmedi mi çektikleri?Ömer korku dolu gözlerini Süsen'e çevirdi. Şu an canı çok yanıyordu ama Süsen'e söylemesi gerektiği bir şey vardı. Ne olur ne olmaz diye, bunu söylemeden yumamazdı gözlerini.
"S-Süsen" dedi Ömer kekeleyerek.
Ömer vurulduktan bir kaç saniye sonra başka bir silah sesi duyuldu. Tolga kaçmaya çalışmış ama polisler omu yakalamak için vurmak zorunda kaldılar. Ömer'in vurulmasından sonra dünya durdu Süsen için. Ömer'e fal taşı gibi açılan gözleriyle bakıp bir bir akıttı gözyaşlarını. Ömer onu itmeseydi, o vurulacaktı. Belki vurulsaydı daha az acı çekerdi Süsen diye düşündü. Ancak Ömer'in sesini duyduğunda kendine gelebildi.
"Ö-Ömer" diye bağırdı Süsen, transtan nihayet çıkabilmişti "S-Sakın hareket etme tamam mı?" dedi yarasına bastırmaya çalışarak.
"Ambulansı arayın çabuk" diye bağırdı Asiye ağlarken.
"B-bana b-bir ş-şey..." devam edemedi Ömer çünkü Süsen onun lafını kesti "Bir şey olmayacak sana. İzin vermem" dedi. Gözyaşları süzüm süzüm süzüldü gözlerinden.
"Nerede kaldı bu ambulans?" diye bağırdı Oğulcan bir yandan.
"Dayan Ömer, dayan ne olursun. Bak ben yanındayım, elini tutuyorum. Söz veriyorum sana hiç bir şey olmayacak" dedi Süsen, sonlara doğru dayanamayıp hıçkırdı. Canı çok yanıyordu.
"S-seni ç-çok s-seviyorum" dedi Ömer Süsen'in elini sıkarken.
"Ben de seni çok seviyorum" dedi Süsen gözyaşları arasında.
"B-bunu duymadan ö-önce ölmek i-istemedim" dedi Ömer, zar zor konuşuyordu. Gözleri kapanırken duyduğu son ses Süsen'in acı haykırışı oldu.
"Ömer! Hayır. Hayır. Uyan ne olursun uyan. Beni bırakamazsın sen!" diye bağırdı Süsen sonra da Ömer'in göğsüne kafasını koyup bir süreliğine ağlamaya devam etti.
Ambulans geldiğinde hızlıca Ömer'i yerden kaldırıp sedyeye yatırıp ambulansa bindiler. Süsen ve Asiye Ömer'in yanına binerken diğerleri de onu takip ettiler. Hastaneye ulaştığında koşarak ameliyathaneye doğru gidiyorlardı.
"Dayan olur mu? Sen çok güçlüsün, sağ salim çıkacaksın o ameliyattan" dedi Süsen Ömer'in elini tutarken. Ameliyata ulaştıklarında "Hanımefendi buraya giremezsiniz" dedi hemşire.
"Lütfen onu kurtarın" dedi Süsen çaresizce.
"Elimizden geleni yapacağız" dedi hemşire ve ameliyata girdi.
"Allah kahretsin" dedi Oğulcan sandalyelere tekme atarak.
"Oğulcan lütfen sakin ol" dedi Elif.
"Nasıl sakin olayım. Ya bu herif hapiste değil miydi? Manyak inşallah ömrünün sonuna kadar orada çürür" dedi Oğulcan öfkeyle sandalyeye oturarak.
Süsen için durum çok zordu. Tamam Ömer'e çok kırgındı ama kırgın olduğu sevmediği anlamına gelmiyor. Aksine Süsen Ömer'i çok seviyordu. Canından bile çok seviyordu. O yüzden çok kırılmıştı ama şu an bunu düşünmeyecekti. Düşündüğü tek şey Ömer'in içereden sağ salim çıkacağıydı. Onsuz yaşama düşüncesine dayanamıyordu. Kafasının içindeki dönen düşünceler onu kötü etkiledi.