Tekniksel bir arıza sebebiyle bölümü geç attım kusra bakmayın .
(Tekniksel arıza: farketmeden çok uzun yazmışım ikiye böldüm)
Fakat iyi yönünden bakacak olursak diğer bölüm erken gelecek. Yarın yada diğer gün olabilir. Bunun dışında yorum atalım attıralım beaa. Yorum olmayınca yazasım kaçıyor. Yani bu ne demekk erken bölüm atmam yorumlarınıza bağlı demek :) Her neyse yeni bölümle başbaşa bırakıyorum sizleriiiiii
"Aşk ipliğiyle dikileeeen dikiş bir ömür boyuuu sökülmezimiiiiiiş."
Omuzlarını kıvırtarak, masada oturan İsmail'e serenat yapar gibi eğildi Emre."Beni diktiler de ne oldu sankiii her tarafım yamaaaa yama yama yama. Beni diktiler de ne oldu sankiiii her tarafım yamaaa yama yama yama."
Elindeki kalemi kenera atıp Emre'nin ağzını kapattı İsmail.
"Yeter ulan yeter, dikicem şimdi seni! Küçükken ezan yerine oyun havası mı okudular lan kulağına! Sabah ayrı dertsin akşam ayrı dert."Emre İsmail'in elini ağzından çekip sandalyesine geri oturdu. Azıcık keyif çok görülüyordu.
İsmail, şikayetvari bir üslupla Cengiz'e döndü.
"Abi sen söyle, bir insan borazan gibi ötebilir mi yaa! Bu ötüyor. Burnunda et... pardon etinde burun mu var kardeşim senin?"Emre'nin cevaplamasına müsaade etmeden devam etti. "Bu gece de ayrı bir horladı ha. 3 kere kabuslardan uyandım, karabasan bastı sandım. Meğerse basan bunun burnuymuş."
"Hay götüm! Sanki senin çok çekilebilir bir yanın var!" Dedi Emre çirkef bir sesle. Bu sefer şikayet etme sırası ona geçmişti.
"Asıl bir insan evladının ayağı bu kadar kokabilir mi!"
Dedi abartılı bir şekilde.
İsmail'in ne diyeceğini bildiği için hiç fırsat vermeden devam etti."Tamam kardeşim bizim ayağımızda postalların içerisinde gün boyu ama en azından arada bir suya sabuna dokunduruyoruz. Haksız mıyım sofi?"
Sırtını sandalyeye yasladı, ellerini koynunda birleştirdi Hikmet.
"Valla imkan buldukça 5 vakit. Temizlik imandan gelir" Dedi kendinden emin bir şekilde.Abartılı ifadesini devam ettirerek İsmail'e döndü Emre.
"Bu gavur o zaman.""Düzgün konuş şopaaar!"
"Ulan ayakların buruş buruş olmuş. Harry pooter' daki yaratık varya."
Hatırlamaya çalışarak elini şıklattığında araya girdi Kerem.
"Dooby?"
"Heh ağzın bal yesin. Dobby'e dönmüş ayakların.
Su sabun görse, "Efendimissss" diye dile gelecekler." Bir kaç saniye duraksayıp kınayıcı bir bakış attı İsmail'e."Gerçi konuşmayı başarsalar ilk yapacakları şey İsmail'e ana bacı sövmek olur."
Aynı kınayıcı bakışlarla karşılık verdi İsmail. Gözlerini kısıp burnunu kırıştırdı.
"Hadi lan oradan!""Yalan mı?"
"Tamam sus konsantrasyonumu bozma!"
Elindeki kağıt ve kalemi göstererek sırtını döndü."Vay anasını başımıza Nazım Hikmet olacak!"
Sandalyeye oturdu, bir dizini karnına çekti, elini ise çenesinin altına yerleştirdi. Arkasını İsmail'e doğru dönüp geleneksel kınayıcı pozisyonuna geçiş yaptı.Bir kaç dakika sonra ayağı kalktı.
"Çay ister misin gardaşım?"
Hızla arkasını döndü İsmail.
"Demli olsun reis."Yüzünde anlamsız bir gülümsemeyle izledi Cengiz ikisini.
"İki deli bir araya gelmemeliydiniz ya!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Süngü
Roman d'amourDibine kadar yaşanılan acıların yaraları, kabuk tutardı. İzi kalırdı belki ama kabuk tutardı. Yoksayılan yaralarsa her an kanardı...