İclal • İkinci Bölüm •

11 0 0
                                    

İclal

İkinci Bölüm

Sıcak havanın, tenimde ki hissini biliyorum. Şikayet etmiyorum çünkü sıcağı, güneşi, yazı çok seviyorum. Her yer ışıl ışıl, parıl parıl... Geceleyin bile. Beni içine çeken o karanlığı hissetmiyorum. Ben, hiçbir şey hissetmiyorum. Yaz sıcağı beni, yumuşak yapıyor.

Sıcak beni bir başka hissizleştiriyor ama felaketim değil çünkü ben sıcakla da soğukla da barıştım. Her ne olursa olsun, o soğuk gece... Sıcak gece, geliyor ve beni içine hapsediyor.

Aşağı balkondan, Feride teyze seslendi: "İclal! İclal kızım!" Aşağı balkona bakarak: "Efendim Feride Sultan?" Dedim. Güldü dediğime. Bende güldüm.

"Kızım bugün hava çok güzel. Hadi getir battaniyelerini, çatıda yıkayalım. Kurur bir güne kalmaz. Yarın da yorgan yüzlerini, çarşaflarını hallederiz."

"Tamamdır." Dedim. İçeriye girdim. Yatak odasına doğru geçtim. Yatağımın altında ki battaniyemi çıkarmak için kaldırdım. Açık balkon kapısı, birden kapandı.

Çıkan ses, beni korkuttu. Yerimde korkuyla sıçradım. Battaniyeyi elime alıp yatağı indirdim. Ama... Şimdi oda... Neden karanlıktı? Oda çok karanlıktı ve sokak lambası bile yanmıyordu...

Dışarda... Fırtına vardı. Sesi öyle bir duyuluyordu ki... Evde olduğum halde, bende bu fırtınaya karşıp... Yok olabilirdim. Fırtına, perdeleri yerinden oynatırken... Balkon kapısından sesler geliyor kendi kendine bir açılıp bir kapanıyordu.

Önümü dahi göremiyordum. Çok korkuyordum. Hiçbir şey, hissetmiyordum. Elimde ki battaniye korkuyla elimden düşmüştü. Fırtınanın sesi daha da arttı. Ve benim, korkuyla attığım çığlıklarım da...

Nefes nefese uyandım. Hemen sağıma soluma bakındım. İnce ince yağan yağmurun sesini duydum. Elimi kalbimin üstüne koyup kendimi sakinleştirmeye çalıştım ama, başaramadım.

Başımı komidinin üstünde ki saatime çevirdim. Saat daha gece yarısı bile olmamıştı. Yarın sabah iş olacağı için, erken yatmıştım bugün.

Nefesim biraz düzene girdi. Gözlerimi sokak lambasına çevirdim. İnce ince yağan yağmuru gördüm. Gülümsedim. Çok güzel yağıyordu. Kabusumu, unutmayı deneyip yeniden sıcak yorganımın arasına girdim ve yağan yağmuru izleyerek... Uyuyakaldım.

Servis durdu. Bizi fabrikanın kapısına bıraktı. Ben cebimde ki kartımı çıkardım ve turnikelerden geçmek için ilerledim. Kartımı basıp, fabrikaya doğru yürürken arkamdan, Kübra seslendi: "İclal?"

Ona doğru dönüp, tebessümle: "Günaydın." Dedim. Kübra, benden üç yaş büyüktü. Boyu benden kısa olsa da, yüreği de yüzü de güzeldi. Kimse benim kadar çirkin olamazdı.

"Günaydın. Off! Bu hafta Neşe yok. İşler iyice bize girecek! Zaten benim yaptığım iş çok fazla!" Fabrikanın içine girdik. Sessiz kalsam da: "Bu hafta son. Sonra bakıma girecek ama fabrika. Öyle diyorlar."

"Kim dedi ki bunu sana? Ben de öyle duydum. Ali Osman abi, dedi bana da..." Yine sessiz kaldım. "Ben tuvalete gireceğim. Sende gel. Erken geldik ikimiz de, sıra yoktur."

"Yok... Ben, Lütfiye 'nin yanına uğrayacağım. Onlar birazdan bırakacak ya, ondan."

"İyi tamam. Selam söyle."

"Olur, söylerim."

O, tuvalete doğru ilerlerken ben yönümü Lütfiye'nin çalıştığı banta doğru ilerlettim. Lütfiye benim, arkadaşımdı. Hatta burada, iyi geçindiğim... Sevdiğim tek kişiydi. Ama, evlenmişti. Karşı vardiyaya geçmişti ve şimdi de işten çıkacaktı, bir aylık hamileydi.

Kocası, Selim abi onun daha fazla yorulmasını, hamile haliyle çalışmasını istemediğini söylese de.. Çıkmasını söylese de... Bende ona hemen çıkmamasını en azından doğum iznine ayrılmasını söylüyordum.

Ama işte, işten çıkacaktı. Karar onundu tabii.

Lütfiye'nin yanına geldim. "Günaydın, kolay gelsin." Diye gülümseyerek konuştum. Lütfiye de bana dönüp, gülümseyerek: "Günaydın, İclal'im!" Dedi. Güldüm haline. "İyi bari... Etrafta Selim abi yok!" Yüzü kızardı hemen, bana kızarak: "Sus kız! Dibimden ayrılmıyor! Bizim, Sefo'yu bile çıldırttı sen düşün yani!" Gülmeye devam ettim.

Biraz yaklaşarak, sessizce: "Karar verdin mi?" Diye sordum. İçten içe, işi bırakmamasını umut ederek... Biraz sessiz kaldı, gözlerini kaçırsa da: "Evet." Dedi.

"Ben, fabrika... Bakıma girince, çıkacağım işten."

Yutkunmadım. Sessiz kaldım... Gidiyordu, o da. Herkes, kendi yolunu çizmek için ayrılmıştı hayatımdan ben ise? Bakakalmıştım arkalarından, öylece.

"Hayırlısı..." Dedim kendi kendime... "Her şeyin hayırlısı..." Diye, yineledim sözlerimi.

İCLALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin