İclal • Ondördüncü Bölüm •

6 0 0
                                    

İclal

Ondördüncü Bölüm

Nefes nefese, geldiğim pastaneye girdim hızlıca. İçerde ki çalışanlar, bana doğru döndü: "Can! Can yani... Nerde, o?" Diye sordum nefes nefese... İçerden bir kız: "Ofiste de... Ne yapacaksınız ki?" Diye sordu. Ona bir şey demeden: "Can! Can!" Diye seslendim. Araya, bir çocuk girdi: "Hanımefendi, lütfen sakin olun. Bir sıkıntı varsa-"

Onu ittim, yeniden: "Yine saklanıyor musun ha! Yine aynısını mı yapacaksın! Bak geldim işte! Konuşsana! Korkma! Çık dışarı! Karşıma gel! Yüzleş benimle! Can!" Yeniden bağırdım, içerden çıktı o da... Saklandığı yerden çıkıp, yanıma geldi.

"Siz, çıkın çocuklar hadi. Sağolun bugünkü emekleriniz için. Elinize sağlık." Benimle konuşan kız araya girip: "Abi-" dese de: "Dicle! Hadi abim, geç oldu. İyi akşamlar herkese!"

Kimseden ses çıkmadı, herkes saniyeler içinde eşyalarını alıp pastaneden çıktı. Can, dükkanı kapadı içten kilitleyerek. Anahtarı da bana verdi, içimin rahat olması adına. Bir elimden tutarak: "Hadi gel," dedi.

"Gidelim."

Onun ofisine geldik. İkimiz de yan yana oturduk. İkimiz de sessizdik. Bana her şeyi anlatmasını istiyordum. Elimde ki sıkıca tuttuğum anahtarı, cam masanın üstüne koydum: "Bana neden mesaj attın! Sen gerçekten kimsin ve ben seni neden bırakıp gitmişim! Ve sen niye aşçılık okumuşsun, otelcilik okuman gerekirken? Ve, gerçekten benim bununla bir ilgim var mı? Varsa... Nasıl?"

Tek nefeste sorularımı sordum. Bana doğru baktı: "Sen üç hafta öncesinde, ağlayarak pastaneye geldin ya hani. O gün dayanamadım...

Seni yıllar sonra öyle görüyordum. Ama yine ilk günkü gibi hissettim, İclal." Gözlerime, özlemle bakıyor gibiydi. Gerildim. "Kendime çok dedim," kendi kendine gülümsedi: "Oğlum! Kızı rahat bırak artık, zaten hayatını zindana çevirmiştin... Yeniden yapma, yaralama diye...

Çok söz verdim, yemin ettim ama olmadı. O gün, dayanamadım... Sen gözümün önünde öyle ağlarken... Sessizce, yine bir köşede... Bende sana yazdım. Niyetim hiçbir zaman ne seni rahatsız etmek ne de aklını bulandırmaktı." Sessizleşti.

"Sonra?" Dedim, dalgınca gözlerine bakarken... "Sonrası yok. Her şey bir anda oldu yemin ederim, sana sadece o gün mesaj attığımla kalacaktım ama..." Gözlerini kaçırarak: "Seninle konuşmayı o kadar çok özlemiştim ki..." Konuşmadı. İkimiz de yeniden sessiz kaldık.

"Ben seni nereden tanıyorum? Düşündükçe aklıma gelmiyor! Gerçekten... Kimsin sen?" Gözlerini kaçırdı hemen, vücudu gerildi. Yüzü kızardı. "Şey," dedi sessizce: "Gideceksin, yine." Dedi. Gözlerimin içine ağlayarak, döndü: "Gideceksin yine..." Diye fısıldadı.

"Anlatırsam," dedi. Hıçkırdı. "Gideceksin yine. Gözümün önünden kaybolacaksın! Yine," dedi zorlukla nefes alırken hıçkırıkları arttı: "Gideceksin." Dedi.

Ona, hiçbir hamle yapmadım. Karşımda tir tir titreyerek ağlamaya başladı. Hıçkırıkları o kadar güçlüydü ki, sanki içini döküyordu... Dakikalarca ağladı ve ben gitmedim. Onun yanında kaldım, bekledim... Her ne kadar, onu sakinleştirmek için... Elim kalkmasa da...

Gitmedim de. Bekledim onu.

Biraz sakinleşti. Kendini toparlamaya çalışarak, kızarık gözleriyle baktı yüzüme. Pişmanlığı, gözlerinden okunuyordu. Neden? Neden bu kadar pişmandı? Ben, nasıl bir yapmıştım ya da o bana nasıl bir şey yapmıştı? Kimdi o? Ve neden, yeniden gitmemem için yalvarıyordu?

"Can?" Dedim. "Sana gitmem diyemem, söz veremem ama... Denerim. Olmaz mı?" Başını salladı. Şiş kızarık, gözlerini elinin tersiyle ovdu. "İstersen," dedim: "Yüzünü yıka. Kendine gel." İç çekişleri vardı... Ben ayağa ona su doldurmak için kalkarken hemen el bileğimi sıkıca tuttu. "Gitme. Ben gideceğim." Dedi. Yerime geri oturdum.

"Beni bekle tamam mı?" Dedi. Bu deyişi, annesine bakan bir çocuk gibi masum olmuştu. Gülümsedim, başımı salladım.

O hemen odanın içinde ki küçük tuvalette gitti. Kapıyı aralıklı bırakarak, yüzüne su çarptı. Silmeden de geldi yanıma. Biraz daha yakınma oturarak, bacağımın üstünde ki elime uzandı.

Ona izin verdim.

Gözlerimin içine bakarken, ve elimi sımsıkı tutarken: "İclal." Dedi. Sessizce bekledim diyeceklerini: "Benim asıl ismim," dedi. Sessiz kaldı ama, ne elimi bıraktı ne de gözlerini benden çekti.

"Mehmet Can."

İCLALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin