İclal • Onbirinci Bölüm •

3 0 0
                                    

İclal

Onbirinci Bölüm

Lütfiye, son kez işini yaptı bugün. Bende son kez, onun yanına geldim. Selim abi, karısını gördükten sonra yine Depo'ya gitmişti. Lütfiye, bugün sessizdi. İçten içe üzgün olduğunu biliyordum. Burada senelerdir çalışıyor, emek verip zaman geçiyorduk.

"Yarın sabahtan geleceğim." Dedi. Bana doğru döndü: "Yarın beraber gelelim mi? Ben seni alırım kapıdan." Dedi. "Olur," dedim. İkimiz de sessizleşik: "Artık çok yorulduğumu biliyorsun değil mi? Onbir yaşımdan beridir, çalışıyorum. Ve, çok yoruldum.

Yorulmaya... Hakkım var değil mi?" Dalgın gözleri bana doğru döndü: "Git, ve dinlen. Bundan sonra, sadece kendin için devam et, çalış. Yalnız değilsin ve artık koşmak zorunda da değilsin."

Gözleri doldu, hızla başını salladı. "Biliyorum, yalnız olmadığımı. Sen varsın, Selim var, bebeğim var," eli karnında konuşmaya devam etti: "Ailem var." Dedi. Yeniden başını salladı.

"Biliyorum. Biliyorum, İclal. Bundan sonra, daha çok mutlu olacağım çünkü ben... Çok çalıştım, şimdi emeklerimin karşılığını alacağım." Ona doğru bir adım attım, sıkıca sarıldım. Sırtında ki elimle, onu sevmeye başladım. Uzun saçlarının üstüne attım elimi.

" Alacaksın, hak ediyorsun." Dedim. Bana daha da sıkı sarıldı. "Ne kadar gidişim beni üzüyor olsa da... Kalmak için de bir sebebim yok artık. En iyisi durup, gitmek değil mi?" Yeniden konuştu. Kendimi çekip, ellerimi yüzüne koydum. İnce ince, akan gözyaşlarını silerken: "Bazen, dinlenmek için gitmek gerekiyor. Hayatı tekrar kazanıp, yaşamak için...

Bu hayat benim, demek... Diyebilmek için. Sende öyle yapacaksın, duracaksın. Sonra sakince, gideceksin. Bir şeyden kaçtığın yok, sen hayatını yeniden yaşamak için, kazanmak için... Bundan sonra yoluna, ben diyebilmek için gideceksin.

Yalnız olmayacaksın, ailen de... Ben de, sıpa da..." Güldük ikimiz de. "Yanındayız. Biz buradayız. Ve, seninle gurur duyuyoruz." Bir hıçkırık kaçtı boğazından. Beni kendine sıkıca çekti ve sarılırken, ağlayarak: "Teşekkür ederim... İyi ki varsın." Dedi.

Lütfiye'nin yanından ayrıldım. Muhtemelen yarın, arabayla gelmezdi. Selim abi onu getirirdi. İşe geçmek için, yürürken Kübra yanıma geldi: "Günaydın." Dedi. "Günaydın." Dedim. Ağzında, sakızla enerjik bir hâlde patlatarak: "Bu hafta sonu bil bakalım kimlerle tanışıyorum?"

Ona doğru döndüm: "Serhat abinin ailesi?" Dedim. Heyecanla başını salladı. "Evet!" Dedi. "Bugün dört de çıkıyoruz ya, ben merkeze gideceğim. Kıyafet alacağım. Yarın da Salihli'ye gideceğim. Serhat benim çoktan ailemle tanışmıştı zaten." Enerjik bir hâlde yerinde kıpır kıpır kıpırdanırken.

Onun haline, mutlu bir halde: "Çok sevindim. Hayırlısı olsun o zaman." Dedim. Başını salladı. Biraz bana doğru yaklaşıp, sesini kısarak: "Ümmühan'ı çıkarmıştlar. Neşe 'nin oraya geçeceğini söylüyorlar. Sen öyle bir şey duydun mu?" Sessiz kaldım, eğer böyle bir şey olursa demek oluyordu ki... Nisa ile yan yana çalışacaktım artık...

"Hayır, hiç duymadım. Sağlık olsun." Dedim. Etrafa bakındım, Nisa da, İlhan Bey de ortalıkta yoktu. Nisa'nın, yerinde ki süpürgemi aldım. Süpürmeye başlarken: "Keşke benim yanıma gelsen..." Dedi, Kübra. Bir şey söylemedim. Sessizce, çalışacağım yeri temizlemeyi devam ettim.


İCLALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin