"Sonunda buradasın."
Karşısında gördüğü Baray'a ithafen kurmuştu cümlesini. Arabasının kaputuna yaslanmış sigara içen çocuğun yanına adımlayıp onun yaptığı gibi kaputa yaslandı Deniz.
"Sigara ister misin?"
"Hayır, içmiyorum." Uzattığı paketi tekrar cebine koydu Baray. "Neden geldin?"
"Bilmem." Deniz yüzünü Baray'a doğru çevirdi. "Ayaklarım beni buraya getirdi."
Başını öne eğip alaylı bir gülümseme kondurdu yüzüne Baray. "Neden sürekli bana baktığını, arkadaşlarıma beni sorduğunu, ben ortadan kaybolunca beni merak ettiği bilmiyorsun yani." Sigarasından bir duman daha aldı. "Yapma Deniz."
Nasıl bu kadar belli ediyorum diye oturup ağlayabilirdi Deniz. O insanlara bir şey demeden herkes her şeyi anlamıştı ve bu onun sinirini bozmuştu. Yaslandığı arabadan ayrılıp Baray'ın tam karşısına geçti. "Bir şansımız var mı?"
Şans, insanların yanında gibi gözüküp arkasından bıçaklayan şey. Olması imkansız olayların yapılıp en azından şansımı denedim denmesi. Bu sözün kırıklığı kalbe bir ok gibi saplanıyor.
Poyraz'ın dedikleri aklında dolaşırken karşısındaki ela gözlerden bir cevap bekliyordu.
Baray Deniz'in sorduğu soruya ne diyeceğini bilemiyordu. Cevapsız kalmayı tercih ederek elindeki sigara izmaritini yere atıp ezdi. Yerinde hareketlenip Deniz'den biraz uzaklaştı. "Sen neden geldin?"
Sorusunun cevapsız kalmasıyla süren sessizliği Baray'ın sesi bozduğunda irkildi Deniz. "Ben mi? Bana da yarışmayı öğretir misin diyecektim." Boğazını temizlemeye çalışarak konuştu Baray. İçtiği sigara boğazında kötü bir tat bırakmıştı. "Tabi. Tabi öğretirim."
Arabaya oturduklarında şoför koltuğunda Deniz vardı. "Kemerini tak." Baray'ın uyarısını dinleyip emniyet kemerini taktı Deniz. "Tamam şimdi sağdaki pedal gaz, soldaki de-" Baray'ın sözünü Deniz'in gaza basması yarım bırakmıştı.
"Ohaaa. Kaça kadar çıkıyor bu?"
"300ü rahat görüyor yavrum." Deniz Baray'ın son dediğiyle Baray'a döndü. "Yani sen değil. Arabam yavrum o anlamda." Tekrar başladıkları yere park ettiğinde hala "Çok iyiydi ya." diye söyleniyordu.
Onun hallerini gören Baray gülümseyemeden duramıyordu. Karşısında eline yeni oyuncak verilmiş gibi arabayı mutlulukla inceleyen bir çocuk vardı. "İlk yarışıma ne zaman çıkarım Baray?"
Yavru kedi gibi baktığının farkında olmayan gözlerle Baray'a bakıyordu Deniz. Deniz bugün bir ayrı mı tatlıydı Baray'a mı öyle geliyordu bilmiyordu.
"Hemen?"
Deniz koşarak kendinden uzun olan çocuğun boynuna atladı. Aldığı erkeksi kokuya kadar ne yaptığının farkında değildi. Yavaşça Baray'dan ayrılırken "Pardon." diyebildi sadece.
"Hadi piste inelim." Bu gece pistte kimse yoktu. Haftanın bir gün boş olurdu burası. Baray pistin arkasına doğru yürüdüğünde Deniz orada gizli bir garaj olduğunu gördü. Daha öncesinde fark etmemişti orayı. Baray cebinden çıkarttığı kumandaya bastığında garajın kepenkleri açılmaya başladı. İçerde sırayla dizilmiş marka arabaları gördüğünde gözleri büyüdü Deniz'in. Zengin olduğunu biliyordu ama bu kadarını bilmiyordu Deniz.
"Hangisiyle yarışmak istersin?"
Baray Deniz'e arabaları gösterirken Deniz aniden "Seninkiyle." dedi. "Demin bindiğim arabayı istiyorum."
"Tamam, kabul. Ama önce bir iddia koymamız lazım. Kaybeden ne yapıyor?"
Deniz biraz düşündükten sonra "Buldum." dedi. "Kaybeden kazanana pizza yapar." Garajından kırmızı bir araba seçip başlangıç çizgisine getirdi Baray. "Hazır mısın?" Deniz ona dönüp kafasını salladığında üçten geriye saydı.
Bitiş çizgisine arabalarını park ettiklerinde Deniz yine koşarak Baray'ın yanına geldi. Bu sefer isteyerek sarıldığında "Gördün mü? Yendim seni. Hem de ilk yarışımda." diyordu Deniz.
Baray ellerini ona sarılan çocuğun beline nazikçe getirdi. Belini sardığında sarıldığı bedenin gerildiğini hissetmişti. Beli kırılgan bir cam gibi sararken dudaklarını Deniz'in kulağına getirdi.
"Evet bebeğim. Yendin beni."
Aaaaa çok soft ve bi o kadar da tatlı olduu