Deniz: Baray.
Deniz: İki saat oldu mesajıma bak.
Deniz: Gördüğünü biliyorum.
Deniz: İyi geceler.
Baray: Ben özür dilerim.
Baray: Çok büyük bir hata yaptım.
Deniz: Ne hatası?
Baray: O eve Poyraz bile gelmemişken senin gelmen hataydı.
Baray: Mutlu aile tablomuzu parçaladım.
Deniz: Saçmalama Baray. Her ailede olan şeyler bunlar. Kendini suçlama.
Yazdığım son mesaj yine görüldüde kalmıştı. Ama en azından evden çıktıktan sonra da konuşmuştuk. Saatin geç olması ve içtiğim şarap yüzünden yatağımda uyuyakaldım.
Uyandığımda Baray'a attığım mesaj hala görüldüde kalmıştı. Okula gitmek için hazırlanıp kahvaltımı yaptım. Baray tahmin ettiğim gibi okula gelmemişti.
Deniz: Baray nerdesin?
Baray: Napıcaksın?
Deniz: Yanına geleceğim.
Baray: Okul yok mu?
-görüldü-
Baray: Yarış pistindeki bardayım.
Atlas'a gittiğimi haber verdikten sonra okuldan çıktım. Her seferinde taksiye binmekten param kalmamıştı. Şehrin dışında bir yer olması ulaşımını zorlaştırıyordu. Telefonumdan yol tarifine baktıktan sonra en yakın otobüs durağına yürüdüm.
Yarım saatlik yürüyüşün sonunda barın önündeydim. Etrafta kimse yoktu. İçeri girdiğimde bir koltukta oturan Baray'ı gördüm. "Baray."
Yanına oturduğumda aldığım yoğun alkol kokusuyla yüzümü buruşturdum. "İçtin mi sen?"
"Aaa kimler gelmiş." Ayağa kalkıp su almak için mutfağa gittim. Büyük bir bardağa doldurduğum suyla geri geldiğimde Baray hala bıraktığım yerdeydi.
Elini elime uzatıp bana yaklaştığında içinde buzlar da olan suyu başından aşağı döktüm. Aklımda böyle bir fikir asla yoktu. O da bana şaşırmış şekilde bakıyordu. "Deli misin?"
"Deliyim Baray. Delirttin beni. Ben neden sana ulaşamıyorum?"
"Bu bir sevgili tribi miydi?" Söylediği şeye sinirim bozulmuştu. Zoraki bir gülümseme kondurup "Bravo. Aklın yerine geldi senin. Biraz daha gelmesi için ne yapsak? Buldum kafanı komple suya gömelim biz."
Söylediklerime gülüyordu ama ben gerçekten sinir olmuştum. Ortamın sessizliği yine Baray bozmuştu.
"Babam. Siyaset dünyasında tanınan bir isim. O yüzden her hareketini planlı yapıyor. Mutlu bir aileymişiz gibi göstermek istiyor. Her ne kadar olmasak da." Son cümlesini sessiz söylemişti ama ben duymuştum.
"Neredeyse haftanın her günü davetler düzenleniyor. Onun bu hayatta önem verdiği iki şey var. İşi ve kıyafetleri." Sonrasını gözleri kapalı devam etti Baray.
"Net olmasa da hatırlıyorum. 7 yaşında falanım kreşte kavga etmiştim. Daha küçücük çocuğum aklım bile ermiyordu bir şeylere. Bana o kadar kızmıştı ki. Tabi o zamanlar annem de yaşıyordu."
Gözümden bir damla yaş düştüğünü hissettim.
"Annem koruyordu beni. Çocuk olduğumu biliyordu en azından. Ama o annemi de öldürdü. Şiddet sadece fiziksel olmuyor. Annem dışarıya mutlu görünüp mutsuz olmaktan bıkmıştı. Sonra bir gün bu mutsuz dünyadan ebedi mutluluğa gitti. Annem intihar edince babam daha da katı olmuştu. Nefes almama bile kızıyordu. Daha annem ilk ayını dolduramadan Seda ablayı getirdi eve. 12 yaşında bir çocuktum."
Baray gözlerini açtığında buluştuğu ilk şey benim ıslak gözlerim olmuştu. Koltukta dizlerini kendine çekip başını dizlerimin üstüne koydu Baray. Yan bir şekilde kucağıma yatmıştı. Ellerimi yavaşça saçına atıp okşamaya başladım.
"Keşke. Keşke böyle birisi olmasaydım."
Şu ana kadar taslaktakiler dahil 4-5 kitaba bölüm yazmışımdır beni şu son kısım kadar hiçbir yazı zorlamadı