2. HAYAL KIRIKLIĞI

66.8K 4.1K 2.2K
                                    







instagram & x/twitter: cordeleima



mavera adlı kurguma da bekliyorum hepinizi. onda da desteğinizi esirgemezseniz çok mutlu edersiniz beni ^^ kocaman öpüp sizi bölümle baş başa bırakıyorum.





2. HAYAL KIRIKLIĞI


Hayat, insana ikinci bir şansı her zaman verir miydi?

Her zaman kendinize, yalnızca kendiniz olma şansını verebilecek bir hayata sahip olabilir ve bu sayede kendi istediğiniz o hayatı kurabilir miydiniz?

Ben böyle bir şansın beni hiçbir zaman bulmayacağını düşünürdüm. Hayatımın hiçbir döneminde şanslı bir insan olmamıştım zaten. Aksine, oldukça şanssız bir insandım. Ama hayat, ilk defa yüzüme gülmüştü.

Bana ikinci bir şans, yeni bir hayat fırsatı vermişti.

Hiçbir şey hakkında tam bir bilgim yoktu. Nereye gittiğimizi söylemişti aslında Selim Bey ama tabi ki de neresi olduğunu tam olarak bildiğim söylenemezdi. Evden çıkalı ve havalimanına ilerlemeye başlayalı çok olmamıştı. Selim Bey ile birlikte onun siyah arabasının arka koltuğunda yan yana oturuyorduk. Arabayı süren ve onun yanında oturan iki kişi daha vardı arabanın içinde. Onların kim olduğunu söylememişti, Selim Bey. Ben de sormamıştım. Sormaya utanmıştım.

Hatta onunla yan yana oturmaya da utanıyordum. Ve kendimi hiçbir zaman olmadığım kadar gergin hissediyordum.

Arabanın içindeki sessizlik kendimi daha da gergin hissetmeme neden oluyordu ama hislerimi söyleyebileceğimi de sanmıyordum. Yan tarafıma bile bakamıyordum ben tam olarak. Ama Selim Beyin ara sıra benden tarafa baktığını hissediyordum.

Acaba bir hata mı yapıyorum, diye kendimi sorguluyordum. Onunla gitmek mantıklı mıydı? Yani, babam ve abimi bırakıp nereye gidiyordum ben şu an? Ve onlar nasıl bu kadar basit şekilde buna onay vermişlerdi? Özellikle de abim... sözleri hala kulaklarımda çınlıyordu. En başta farklı davranan abim, neden sonrasında bu derece fikirleri tam tersine dönerek konuşmuştu?

Ben kendi kendime arabanın dışını izleyip aklımdaki sorularla uğraşırken Selim Bey konuştu. O halinden oldukça mutluydu ve bu sesine de yansıyordu.

"Melis, kahvaltıyı havalimanında mı yapmak istersin yoksa yakınlardaki güzel bir restoranda mı yapalım? Sen nasıl istersen öyle yapalım."

Ondan tarafa sadece kafamı çevirdim. Vücudum hala kapıdan tarafaydı ama bakışlarım, korku ile dolu olduğuna emin olduğum bakışlarım direkt onun üstüne mıhlandı. O benim aksime korkunun esamesi bile okunmayan gülen gözlerle bakıyordu.

Sorusunu yineledi. "Kahvaltıyı nerede yapmak istersin?"

Omuzlarımı kaldırıp indirdim. Hiç umurumda değildi.

Zihnim zaten bolca düşüncelerimi yemiş ve doymuştu. Midemi düşünmeye vaktim bile yoktu. Sadece kararımı sorguluyordum ben şu anda.

"Tamam, fark etmediğini düşünüyorsan güzel bir kahvaltı için Basri'nin Mekanına gidiyoruz," dedikten sonra gülümsedi, öndeki şoföre döndü. "Bizim her zamanki yere sür, Vedat. Özkan sen de Basri'yi ara, bize iki kişilik bir masa hazırlasın."

İkisi de kafalarını salladılar. Adının Özkan olduğunu anladığım ve yolcu koltuğunda oturan telefonunu çıkarttı ve sanırım Selim Beyin bahsettiği Basri denen kişiyi aradı. Şoför koltuğunda oturan ve adının Vedat olduğunu anladığım şoför ise sola sinyal verdi ve sola dönüp arabayı orta hızda sürmeye devam etti.

KARMAŞIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin