5. Bölüm: Yeni Bir Gün

168 137 13
                                    

Bir gün ışığı sindi gözlerime
Gözlerimde binbir çeşit envare
Verdiğim nefes ulaşacak gökyüzüne
Kırılan dalım tutunacak onun ellerine.

~~~

Yorulmuştum. Söyleyebileceğim tek şey buydu çünkü hissettiğim tek şey buydu. Ayakta duramayacak, her an yıkılacak kadar yorulmuştum. Alışacak kadar yorulmuştum.

Tüm gece gördüğüm kabuslardan biriyle birlikte uyanarak yeni bir güne başladığım sırada uyandığımı kendime de belli etmek için gözlerimi açılmaya zorladım. Ne kadar zorlasam da gözlerim açılmak istemiyordular ama içindeki karanlıktan çıkacaklardan öyle çok korkuyordular ki buna devam etmek de istemiyorlardı.

Bilincim ilk açıldığında fark ettiğim tek şey, bu uykunun bana çok olduğuydu. Geçtiğimiz birkaç saat bana ne kadar yorgunluk verse de kısa uykum fazlasıyla yetmişti. Uyandıktan sonra aklıma düşen ilk hatıra ise, yatmadan hemen önce düşündüklerim oldu. Yanılmamıştım.

Hatırladığım her görünün, başrolü aynı kişiydi. Her seferinde, gördüğüm bütün rüyalar ve kabuslar annemle doluydu. Annem benim en iyi kabusumdu.

Gözkapaklarım, gözlerimi serbest bırakırken ilk hissettiğim duygu ise, suç olmuştu. Kendimi suçlu hissediyordum çünkü o beni suçluyordu. Onu hissedebiliyordum ama bu iyi değildi. Acı çekiyormuş gibiydi ve ben o acıyı iliklerime kadar yaşıyordum.

Yavaş yavaş kendime gelirken, aklımda onu gördüğüm son görüntüsü canlandı. Hastanedeyken, sadece tahminimle kalmayayım diye doktorlara sorarak annemin kalp krizi geçirdiğini tasdiklemiştim.

Bu düşüncelerimi Esma'nın beni kahvaltıya çağıran sesi böldüğünde terden ıslanmış kıyafetlerimi valizimden yeni çıkardığım mavi bir tişört ve siyah bir eşofman altı ile değiştirerek kapıya yöneldim. O sırada, odayı henüz incelemediğimi fark ettim. Hızlıca göz atmak amacıyla etrafa bakmaya başladığımda çok sade olduğunu gördüm.

Odanın çoğunu gri renk oluşturuyordu. Dekorların yanında hiçbir kişisel eşya olmadığı için de bomboştu. Sadeliği bundan kaynaklanıyor olmalıydı çünkü odaya bakılsa her yeri ayrı güzeldi. Belki de kendime göre düzenlemeye başlasam fena olmazdı, sonuçta ne zaman gideceğim belli değildi ama uzun bir süre burada konaklayacağım belliydi.

Daha fazla vakit kaybetmeden dışarı çıktığımda ise dün hiç bakmadığım, beyaz, siyah ve sarı desenleriyle büyük yer kaplayan bir halıya rastladım. Çok tuhaf desenleri vardı, adlandıramazdım ama değişik renk kombinasyonuna rağmen güzeldi. Sarının tonu, daha önce hiç gördüğümü hatırlamadığım kadar açık ama koyuydu. Sonbaharda, ağaçların yapraklarının aldığı renk gibiydi ki biraz daha ilerlediğimde aynı renklerdeki tabloyla karşılaştım.

Bu tablo; sararmış yapraklara sahip, baktığın anda bile adeta sonbaharı andıran koca bir ağaç tablosuydu. Yaprakları her yere saçılıyordu ve o kadar detaylı tasvir edilmişti ki gerçek bir fotoğraftan halliceydi. Belki de bir fotoğrafı, yağlı boya olarak çizdirmişlerdi, bilmiyordum. Yine de böyle bir işle uğraşacaklarını sanmıyordum ama zenginlerin parasını nereye yatırdıklarından emin değildim.

Tablo çok geniş sayılmazdı ama hatırı sayılır büyüklükteydi. Sanki sonbahar, evin temasıydı ve her eşyayı buna uygun şekilde yerleştirmeye çalışmışlardı. Uyumu ve düzeni seviyor olmalılardı. Onlar hakkındaki ilk çıkarımım buydu, şimdiden işi kapmış gibi hissediyordum.

Yerimde daha fazla durmadan ilerlemeye devam ederken kapısı açık odanın önüne geldim. Dün akşam yemek yediğimiz mutfaktı burası, yaşadıklarım ve Esma'nın soruları yüzünden nerede olduğumu çok inceleyememiştim ama şimdi kendime geldiğime göre bunu yapabilirdim. İçeri girdiğimde, ilk gördüğüm beyaz masa oldu. Üzeri, aynı dün olduğu gibi fazlasıyla donatılmıştı. Sanırım her yemek faslı böyle geçiyordu.

GERÇEĞİN GÖLGESİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin