6. Bölüm: Gerçeklerin Duvarı

6 2 0
                                    

Sardı sarmaladı yüreğimi gerçekler
Bazı iyiliklerin yolu kötülükten geçer.
İnandığımız her şey gerçek olsaydı eğer;
Hangi hayat olurdu yaşanmaya değer?

~~~

2 ay sonra...

Buraya neden geldiğimi hatırlamamın üzerinden tam iki ay geçmişti. Zaman geçiyordu ve benim bugüne kadar öğrendiğim şeyler; babamın bir şirkette maliye işlerini yaptığı ve banka hesaplarında yüklü bir miktar para bulunduğuydu. Bunun dışında bildiklerimse sayılıydı.

Ama bunlar bahsettikleriydi. Kendi gözlerimle görmediğim sürece doğruluğuna inanacak değildim. Muhtemelen gerçekten bir şirkette çalışıyordu ama içinde daha fazlası döndüğünü tahmin edebiliyordum.

Geçtiğimiz haftalarda sınav sonucum açıklanmış ve gideceğim okul belli olmuştu. Aldığım sıralama beni mutlu etmiş ve rahatlatmıştı çünkü güzel gelen sınav sonucumun, emeklerimin karşılığı olduğunu düşünüyordum. Keşke bu haşarımı annem de görseydi ve duygularımı paylaşabilseydim.

Sınav sonucuma ilk baktığım an gözümden dökülen yaşlara engel olamamıştım. Bunu, etrafımdakiler mutluluk gözyaşları olduğunu sanırken asıl gerçeği sadece ben biliyordum.

Annem inandırmıştı beni başaracağıma. Başarmıştım da. Lakin bunu annemin göremiyor oluşu... Sevinç çığlıkları atıp anneme sarılamıyor oluşum ve dahası beni mahvediyordu.

Tercih listemi İzmir'deki çoğu okulu yazarak doldurmuştum. Babamın yoğun ısrarları üzerine ilk sıraya onun istediği bir okulu yazmıştım ve ne kadar prestijli bir okul olsa da tıpkı babamın umduğu gibi tutmuştu. Bugün ise özeldi çünkü gideceğim okulun ilk günüydü.

Tercihlerimi yazarken değil ama okul sonuçları açıklandığında babam, Ahmet Çınar'ın da aynı okulda fakat farklı bir bölümde olduğunu söylemişti ve benim okula Ahmet ile beraber gitmemin daha güvenli olacağını da belirtmişti. Bir nevi Ahmet'i korumam yapmaya çalışıyordu, en başından beri planı bu olmalıydı ki gerçekten de güvenliğimi umursadığından bile emin değildim ama sürekli dikkatli olmamı tembih etmesi tuhaf bir şekilde karnımı karıncalandırıyor, bütün duyguları aynı anda yaşamama sebebiyet veriyordu.

Ettiğim ısrarlar babama işlememişti bile. Sürekli, "Ben kendim gidebilirim," desem de inat bir adamdı, yeni fark ediyordum. O yüzden bugün ve diğer her gün okula Ahmet Çınar ile birlikte gitmek zorundaydım.

Yeşim'in sesini duyduğumda ve beni kahvaltıya çağırdığını fark ettiğimde yataktan doğrularak kapıya ilerledim. Hızlıca banyoya girip çıktım ve mutfağa girmeden önce odamdan telefonumu aldığımda bir bildirim olduğunu gördüm. Mesaj Ahmet'tendi.

Numarasını, dışarıda birkaç kere daha karşılaştıktan ve babam onu özel korumam yaptıktan sonra rahat iletişim kurmak amacıyla almıştım, daha doğrusu o benim numaramı almıştı. Çok da konuşmamıştık. Gelen bildirime dokunarak mesajları açmıştım.

Ahmet Çınar: Uyandın mı? :)

Uyandığımı söyleyebilirdim ama gıcıklık yapıyordu şu an. Attığı iki nokta, parantez yani kısaca gülen surat beni fazlasıyla gıcık edebiliyordu. Görüldü yemesini umursamadan mesajdan çıktım. Zaten uyanmamış olsam görüldü de yemezdi.

Gözüm saate çarptığında, 07.02 olduğunu gördüm. Telefonu, pijamamın cebine atarak mutfağa girdiğimdeyse adımlarım duraksadı. Masada her zamankinden farklı bir kişi daha oturuyordu ve bu kişi Ahmet Çınar'dı.

Gözlerim gözleriyle buluştuğunda bana bakmaya devam ederek içten içten güldüğünü fark ettim. Her delikten çıkmaya başlamıştı resmen. Aramızdaki bakışmayı bölen babamın sesi olduğunda ona minnetle döndüm. Yeşim'in yanındaki sandalyeyi göstererek, "Gel kızım, otur," dedi. Dediğine uyarak sandalyeye oturdum ve masanın üzerinde göz gezdirdiğimde, Ahmet'in bitmiş kahvaltı tabağı sayesinde çoktandır burada olduğunu anladım.

GERÇEĞİN GÖLGESİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin