Ezberimde olmayan 'baba' sözcüğü
Yaraladı beni her bir sözü
Kaybolan çocukluğumun dönüşü
Dünya değil, annemin yanı
~~~Sarsılıyordum ve dünyam yıkılıyordu. Sallanıyordum ve yok oluyordum. Düşmesem bile ayaklarım yaralanıyordu, kanıyordum ama beni saran yoktu. Ben kendi kendimi saramazdım ki, o kadar güçlü değildim. Yumuşak inişlere alışmıştım. Ama şimdi, adeta mahvoluyordum.
Şu anda bir uçaktaydım. Uçağa ilk defa binmiştim ama korkmamıştım. Daha önce bu metal parçalarıyla ilgili bir deneyimim olmamasına rağmen hep ön yargılı yaklaşırdım. Bu yolculuğu da annemle yapacağımızı düşünürdüm ama yanımdaki o değil, bir başkasıydı.
Hemen yanımdaki adama döndürdüm bakışlarımı. Korkmuyordum ama bunun sebebi cesaretten çok, babam olmalıydı. Onun yanında duygularımı gösteremezdim. Bundan sonra zayıf olamazdım. Babam olabilirdi ama nasıl biri olduğunu kestiremiyordum. Sonuçta onu tanımıyordum.
Öğrendiğime göre babam beni görmeden önce, hatta daha gelmeden önce biletlerimizi ayarlamıştı. Benim için bir bilet almıştı. Verebileceğim olumsuz cevaplara rağmen beni yanında götürmeye kararlı gibi görünüyordu. Fazla gözü kara gibi görünüyordu.
Babam, bütün güzel anlarımı işgal eden bir yabancıydı. Ve şimdi karşıma geçmiş, güzel anılar yaratmak istediğini mi söylüyordu?
Belki inanmak istemiyordu ama içten içe onun da bildiğini biliyordum. Böyle bir şey mümkün değildi. Dünya yerinden oynasa, her şeyi değiştirse bile mümkün değildi.
Yapılan anonsla birlikte kendime geldim. Gelmiş sayılırdık. İstanbul'dan İzmir'e uçtuğumuz sırada, yolun ortasında girdiğimiz türbülanstan sonrası bende yoktu. Bedenim, bütün herkesle birlikte titrerken, yaşadığım sarsıntıyla birlikte düşüncelere dalmıştım. Sadece bir türbülansı bile kendi hayatımla eşleştirmiştim. Kafayı yemek üzereydim.
Beni kurtarabilecek tek şey annemdi. Şu anda, tam da bu anda yanımda olmasını en çok istediğim ve isteyebileceğim kişi. Buna rağmen şu anda, tam da bu anda bana en uzak olan ve olabilecek kişi.
O sırada uçak indi ve çoktan ayaklanmak için hazırlanmaya başlayan babama döndüm. Gözleri üzerimdeydi, beni bekliyor gibiydi ki bunu düşündüğüm anda baş hareketi yaptı. Ardından koltuğundan kalktığını gördüğümde onu taklit ederek ayak uydurdum.
Sonunda ikimiz de o koca uçaktan indik ve saatlerdir beklediğimiz yolun sonuna ulaştık. İzmir'e ilk adımımı attım. O bilinmezliğe doğru ilk adımı attım. Böylece, her şeyin bittiğini düşünmeme rağmen yeni bir başlangıcı da beraberinde getirdim.
Daha fazla düşünmek istemeyerek etrafa baktım ve bilinmezliğin içindeyken İzmir'in havasını derince soludum. Gerçekten de bahsettikleri kadar güzeldi. İstanbul'un havasına tezat oluşturuyordu çünkü ayrılmadan hemen önce şiddetli bir yağmurun ortasındaydık. Ama şimdi, güneşin ısısını tenimde ve tenimin de altında hissedebiliyordum.
Saate baktığımda, 16.21 yazdığını gördüm. Sabah çok erken saatte kalkmak zorunda kalmıştım ve o zamandan beri yaşamadığım şey kalmamıştı.
Hiç beklemeden ilerlemiş, etrafı dikkatle inceliyorken arkamdan gelen adımların yanına eklenen tekerlek sesleri ve ardından ismimin de seslenilmesi sonucu topuklarımın üzerinde döndüm. Babam, elinde valizlerimizle bana doğru geliyordu. Daha doğrusu benim valizlerimle. Bana bir şey söylemeden yanımdan ayrılmıştı, dakikalardır valizleri almak için bekliyordu ve hiç caymamıştı. Ne kadar da ilgili duruyordu. Elimde olmadan, istemediğim şeyler düşünüyordum. Belki de düşündüğüm gibi biri değildi. Ya da fazla iyi rol yapıyordu. Onu çözemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GERÇEĞİN GÖLGESİNDE
AcakNefes alıyorduk ve veriyorduk. Bu süreç devam ettikçe hepimiz yaşıyorduk. Yaşadıkça çoğalan anılarımız, her birimize farklı seçenekler sunuyordu ama hiçbirinin sonunu öngöremiyorduk. Her bir seçenek, bize birer nokta oluyordu. Birer dönüm noktası. B...