Arabayı çalıştırmak için elini anahtara uzatan kardeşine bakıyordu.
"Hep ondan kaçtın ama onu hâlâ seviyorsun, özlüyorsun. Her şeyin zaten farkındasın ve Seungmin'e de anlatacaksın. Sen de zor zamanlar yaşadın abicim ama Seungmin'e anlatma vaktin gelmedi mi sence, daha ne kadar bekleyeceksin?"
"Bilmiyorum."
"Seungmin başkasının olunca mı anlatacaksın? Bu mu gerekiyor cesaretini toplaman için?"
Chan dinlerken iyice arkasına yaslanmıştı. Ağlamamak için kendiyle savaş veriyordu.
"Abi onu her gördüğümde diyorum ki Chan artık yeter anlat her şeyi,anlat rahatla artık. O seni yeniden kabul eder yeniden sever Chan diyorum ama bir yanım da diyor ki sen o çocuğa acı çektirdin, sen onu hak etmiyorsun,onu daha da üzmeye hakkın yok."
Dolan gözlerini kapattı. Elleri henüz anahtardan ayrılmamış olduğu yerde kalmıştı.
"Ben ne yapacağımı bilmiyorum ona anlatsam bana inanır mı beni kabul eder mi bilmiyorum. Ama kabul etmezse ve tamamen her şey biterse diye onunla konuşmaya cesaretim yok. Üzerinden yıllar geçti, hiç değilse nefret etmesin benden."
Gözlerini açıp abisine döndü.
"Biliyorum şu an zaten bitmiş durumdayız ama onun kafasını karıştırmaya,bana dönmesini düşündürmeye hakkım yok. Belki de gerçekten başkası ile olması onu daha mutlu edecek. Ben edemedim."
Young kardeşinin ilk kez kendini tutamadan konuşmasıyla ne kadar dolduğunu anlamış onu sakince dinlemişti. Kardeşinin o zamanlar ne yaşadığını en iyi bilen kişi kendisiydi. Ve bu kadar şey yaşayıp anlatmamasını yediremiyordu.
"Bence o da seni unutamadı abicim.Ara sıra sana kayan bakışlarını, sana baktığı an yüzünde oluşan belli belirsiz o ifadeyi gördüğümde bunu anlıyorum."
Seungmin'in ona baktığını abisinden duyan Chan üzülüyordu. Seungmin'in tamamen unutmuş olmasını tercih ediyordu bir yandan. Yalnızca gözlerini kapattığında görebildiği çocuğu şimdi yanında kendisi yüzünden üzgün bir şekilde görmek istediği son şeydi.
O hep mutlu olmalıydı Chan'a göre. Gülmeli, heyecanlı heyecanlı ilgi duymalıydı bir şeylere. Ya da zihninde düşünceler olmadan, gözleri dolmadan yaşamalıydı bu hayatı. Yaşayacağı her şeyi Chan'sız yaşamalıydı belki de. Canı yansa ve unutmamak için dirense de kalbi, Chan belki de tam olarak bu noktada yardımcı olmalıydı ona. Bir anda bırakıp gittiği Seungmin'e kendini unutturmalıydı... Onun için harcamalıydı kendini,hiç korkmadan.
Bu yüzden abisinin dediği cümleler hiçbir fark yaratmamıştı onda.
"Böyle birbirinizden kaçarak devam edemezsiniz, zaten 3 yıl zorlu bir ilişkiniz oldu daha birbirinizin gerçekliğine yeni alışıyorsunuz. Ona daha yakın olmaya, duygularını daha göstermeye çalış abicim. Korkarsan pişmanlıktan başka bir şey göremezsin."
Dinledi, dinledi ama çözemedi Chan.
Abisinin doğru söylediğini biliyordu elbette ama bazı şeylerden ödün vermeyecek bir kişiliğe sahipti. Uzatmamak için hafifçe başını sallayıp kemerine uzandı ve taktı.
"İyi değilsen ben sürebilirim."
Chan reddetti ve arabayı çalıştırtı. Bazen konuşmak her konuya çare olamazdı.
-
Tatil yine her zaman olduğu ışık hızında geçmiş, dinlenilen ve bol bol dizi film izlenen günlerin ardından çoktan 2.hafta başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cingulomania' |Chanmin
Fanfiction•Mpreg •Buna Cingulomania deniliyormuş biliyor musun? Yani bir kişiye sarılmak için çok fazla istek duymaya, özlediğimiz kişiyi kollarımız arasında sımsıkı sarma ihtiyacımıza verilen bir ad. Benim istediğim o kişi, sensin. Chanmin,