13

247 22 0
                                    

Seokjin hyungun attığı konuma doğru gidiyordum. Tanrım... Jungkook gelmemi istemişti. O kadar heyecanlıydım ki, evden çıkmadan önce üzerimi iyice süzüp yola çıkmıştım.

Seokjin hyungu ve diğerlerini gördüğüm gibi el sallayıp gülümsedim. Bana doğru koşan hyunguma doğru koştum. Arkadaşlarım vardı... Artık onlarla beraber dertleşip, şakalaşacak, gülüp, ağlayacak arkadaşlarım oluyordu.

Seokjin hyung bana sarıldığında karşılık verdim. "ah, taehyungie." tatlı sesi ile daha fazla gülümsedim. "ah, hyungie..."

Benden ayrılıp şaçlarımı karıştırdı. "ah, ne kadar da yumuşak böyle." tatlı bir gülümseme sundum. Jungkooka doğru baktığımda sinir ile bizi izliyordu. Tepkisini gördükten sonra hyungdan biraz uzaklaştım. "ah, taehyungie geldi!"

Geçen gün gördüğüm hyungda buradaydı. "merhaba taetae!" dışarıdan ne kadar soğuk görünsede,bu davranışı aşırı tatlıydı. "merhaba!" dedim ve önünde eğildim. "ah, ah gerek yok. Arakadaşız sonuçta." gülümsedim. Jungkook sanki olabilecekmiş gibi kaşlarını daha çok çatmıştı.

"bu arada adım yoongi." dedi ve tatlı, aşırı derecede tatlı bir gülümseme sundu. "ah, zaten biliyorsunuz ama bende taehyung." yalandan kaşlarını çatıp bana yan gözler ile baktı (bombastic side eyes JFNDMSÖRKKT) "sizli, bizli konuşmada yok." gülümsedim. "ah, tamam."

Bu sefer jungkooka döndüm ve gülümseyerek el salladım. Bana bakan bakışları kaçıtıp denize doğru kaçırdı. Yüzümü astım ve yanına oturdum. İçki içiyorlardı. İçsem ne düşünürdü? "taehyungie?" elindeki içkiyi gösterdi. Onaylar anlamda kafamı salladım. Tam alacaktım ama jungkookun elimden kapması ile başarısız olmuştum. "zararlı." elinden almaya çalıştım. "sana zararlı ama bana değilmi?" ben almak isterken o vermek istemiyordu. Birbirimizi yiyorduk resmen.

Almaya çalışırken jungkookun üzerine düştüm. Bakışlarımız kenetlenmişti. Gözleri...

... Gözleri çok güzeldi. Kahvenin en güzel tonu. Tanrının yaratığı en güzel şaheser. Tüm insanlığın kıskanacağı türden bir şeydi.

"keşke kalksan?" tanrım hayır, yanaklarım kızarmayın, kızarmayın. "özür dilerim." sesizce mıraldığım şeyi duyduğunu bile düşünmüyordum. İçmeye iştahım kalmamıştı.

Etrafıma bakındığımda. Jin hyung ile yoongi hyung yoktu. Neredelerdi bunlar? Tanrım... Keşke seokjin hyung olsada beni bu utançdan kurtarsa.

İkimizde konuşmuyorduk. Sadece denizi izliyor, o içkisini yudumluyordu.

Sesizlikden sıkılmıştım. "kaç yaşındasın jungkook?"

"yüz doks- öhm..." birden öksürük tuttu. "yirmi beş sen?" ona baktım. "yirmi üç yaşındayım."dedim." ne iş yapıyors-" kahretsin o soru! hemen sözünü kestim. " seokjin hyung ile yoongi hyung nerede!" aşırı bağırmamdan dolayı şaşkın gözleri ile bana baktı.

Daha ne kadar utanacaktım bugün?

Daha ne kadar utanacaktım bugün?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Üzgünüm burada kesmem lazımdı!

Sunrise | Tk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin