3.Bölüm

3 0 0
                                    

Hepimiz korku içinde birbirimize bakarken, buraya geldiğimiz için hepimiz pişmandık. Ata'ya baktığımda yüzünde korku görmeyi umuyordum ama yüzünde hiç korku yoktu. Onun yerine sanki buradan kurtulacağımıza kendini inandırmış gibiydi. Robotik ses tekrar konuşmaya başladığında adeta nefesimi tutmuştum. Hayatımda hiç bu kadar korktuğumu hatırlamıyordum. Sanki ruhum uzaklara süzülmüş gibi hareket edemiyor, bedenim ise nefes almayı unutmuş gibiydi. başımı dik tuttum, ben burada onların öğretmenleri olarak onlara destek olmalıydım. Eğer biz düşersek onlar da düşerdi.

Ata, bana baktı ve kafasını salladı. 'Buradan kurtulacağız' der gibi. Bizi neyin beklediğini bilmiyorduk, zaten korkumuz da bu yüzdendi.

" Hepinizin bugün burada olmanızın sebebi işlediğiniz günahlar." Bu kişi neyden bahsediyordu böyle. Yıllar gözlerimin önünden geçip giderken, hala korkuyla kişini konuşmasını bekliyorduk.

"Burada şeytan yok, melek yok, sadece siz varsınız. Buradaki şeytan ve melekler aranızda. Buradaki meleklerin kanatları kopartılmış, şeytanın ise ateşi buzdan yaratılmış." konuşmasıyla aklıma geçen yıl okuduğum kitap aklıma geldi. Kitabın adı BU HİKAYEDE ŞEYTAN İLE MELEK DOST' du.

Bu kitabı bana okula yeni gelen bir öğretmen hediye etmişti. Okuldan çabuk ayrıldığı için çok tanımıyordum, gizemli birine benziyordu. Şimdi ise burayla bağlantılı olduğunu anladığımda bedenim beni daha fazla ayakta tutamadı. Yere düştüğümde Ata ve Banu yanımda olduğu için hemen beni tuttular. "İyi misin?" Ata bana bunu sorduğunda hiç de iyi değildim. Sadece transa geçmiş gibiydim. Ama yine de "İyiyim" demeyi başardım.

"Ahu, söylediğim sözler senin için çok önemli bunları unutma, Ahu, Ata, Banu, artık aramızda olmayan Ayaz, Aras, Bera, Melek, Tuğkan ve Çiçek hepiniz birer ölümlüsünüz ama ben size ölümsüzlüğü bahşediyorum, eğer buradan sağ çıkarsanız sizi sonsuz bir hayat bekliyor. Buradan sadece bir kişi sağ çıkacak. O kişi ise melek mi yoksa şeytan mı göreceğiz." Anladığım kadarıyla bu bir hayatta kalma oyunuydu. Oyunlar mı oynayacaktık yoksa başka bir şey mi? Bilemiyordum.

"Hepiniz Rahim Odasına gideceksiniz ve sizi orada sürprizler bekliyor. Anlatacaklarım bu kadar Çiçek ve Ata ise zaten burayı biliyorlar, size yolu göstereceklerdir." Melek kenara geçmiş ağlıyordu ve kimsey duymuyordu. Yanındaki Bera artık ağlamaması gerektiğini kafasının şiştiğini söylüyordu. Bera'dan çoğu kişi nefret ediyordu. Nedenini şimdi daha net anlayabiliyordum.

Ses kesilmişti ve biz o zamandan beri hiç konuşmamıştık. Özellikle beni vurgulamıştı. Dikkatli olmam gerektiğini anlatmıştı, böyle bir şey dememişti ama kendi çıkarımlarıma göre böyle anlamıştım. "Ahu hocam sizin bu işle ne alakanız var? Bu kişi size sanki bir şey anlatmaya çalıştı gibi" Bera bunları söylediğinde Çiçek'in kaşları çatılmıştı. Sanırım o da bir şeyler düşünmüştü. Ben daha konuşamadan Ata araya girdi. "Bera ne demeye çalışıyorsun? Emin ol ki o adam veya kadın her kimse bizi zaten Ahu'dan şüphelenmemizi istiyor. Ona bu fırsatı vermeyeceğiz değil mi?" Bera bunu hiç düşünmemiş olmalıydı, zaten her şeye direkt olarak atlayan bir çocuktu.

" O niye kendini savunmuyor? Hocam konuşsanıza" dediğinde gözlerimi sinirle açtım ve Bera'ya bağırmaya başladım. "Görmüyor musun?! Burada neler olduğundan hiç birimizin haberi yok! Üstüme gelmeyin lütfen, plan yapmaya çalışıyorum ki buradan kurtulalım." Tuğkan sanki bu konuşmalardan bıkmış gibi eskiden durduğumuz girişe yakın camekanın yanına ilerledi.

"Nereye gidiyorsun Tuğkan?" Tuğkan Melek'e eliyle gösterdi. "Bence az önce ayarladığımız gruplar dağılsın şimdilik bunu yapalım, sonra konuşalım" dedi. En mantıklısı buydu. Yanıma Ata'yı ve Çiçek'i alarak en üst kata çıkmaya başladık.

Kadavra Müzesi 📜Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin