Alessi uyandığında güneş daha doğmamıştı. Tüm köleler uyuyordu. O da bunu görünce gözlerini tekrar kapattı. Sonuçta erkenden kalkıp işe başlamanın bir anlamı yoktu. Gözlerini tekrar kapatıp uykuya daldı. Vücudunu hızlı bir şekilde uyumaya alıştırmıştı. Gözlerini kapattığında bir iki dakika içinde uyuyabiliyordu. Ne de olsa şatoda zamanında kalkmayı buna borçluydu. Uyudu ve kendine iki saat sonra uyanması gerektiğini telkin etti. Güneş iki saat sonra doğacaktı ve o saatlerde uyanamaması onun için pek iyi olmazdı.
İki saat sonra tekrar uyandı. O uyandıktan iki saat sonra da biri kölelerin uyanması için bir şeye vurmaya başlamıştı. Gerçekten çok ses çıkarıyordu bu şey. Bu sesle uyanmadığına şükretti çünkü sesli bir şekilde uyandırılmaktan nefret ederdi. Ses git gide artıyordu. Büyük ihtimalle ses çıkaran kişi yaklaşıyordu. İçeri ilk gün tanıştığı erkek çocuk girdi. Bir elinde bakır kase diğer elinde kaşık ses çıkarmaya devam ediyordu. İçeri girdiğinde herkesin kalktığından emin olunca çalmayı bıraktı ve bağırarak konuşmaya başladı. "HERKES DÜNKÜ GÖREV YERLERİNE DÖNECEK BİR KİŞİ HARİÇ." çocuk susup Alessi'ye sırıtarak bakmaya başlamıştı.
O bir kişinin Alessi olduğunu herkes anladığında köleler yavaş yavaş görev yerlerine ilerlemeye başladılar. Alessi dün ekmek yerken çocuğun isminin Brendon olduğunu öğrenmişti. Brendon herkesin gitmeye başladığını görünce yüzündeki gülümseyi silmeden Alessi'ye yaklaştı. "Sen bu gün su kuyusu karıştırmaya gidiyorsun. Peşimden gel." dedi Brendon. Alessi bu çocuğu sevmese de bir şey yapamıyordu. Zaten ilk gün yaptıkları nedeniyle çocuk onunla yeterince uğraşıyordu.
Alessi su kuyusu karıştırmaya gidiyorsun denince pek önemsememişti ama iş yapılacak yere geldiğinde olayı kavramıştı. Bu iş büyük ihtimalle bu kalede ki en zor işti. Aslında görevin temel amacı kuyunun içindeki suyun donmasını engellemekti ama bunun için -4 derece havada 10 kilo bir tahta itilmesi gerekiyordu. Zor kısmı da tam olarak buydu. Fark ettiği ilk şey burada sadece erkek köleler vardı yani buradaki tek kız köle oydu. Bu büyük ihtimalle yine Brendon'un işiydi ama işi halletmekten başka bir seçeneği yoktu.
Fark ettiği ikinci şey ise tahtaları iten kölelerin hepsinin kukla gibi durmasıydı. Gözlerinde ne bir duygu ne bir his vardı, tamamen boş bakıyorlardı. O bunları izlerken köleler ara vermek için durmuştu. Kölelerden biri cebinden aldığı bir ot parçasını ağzına attı. Sonra da arkadaşlarını takip ederek su içmeye gitti. Alessi'nin dikkatini çeken ilk şey kölenin otu ağzına attığı an titremesinin durması olmuştu. Bu soğuk hava da bu pek mümkün değildi. Alessi otun ne olduğunu öğrenmeye karar verdi ve işi yapmak için kölelerin başındaki çocuğa doğru ilerledi.
Çocuk Alessi'yi ilk gördüğünde şaşırmıştı. Büyük ihtimalle böyle bir yerde bir kız görmeyi beklemiyordu. "Senin burada ne işin var? Kayboldun galiba?" dedi çocuk. "Hayır kaybolmadım. Beni Brendon gönderdi bugün burada çalışacakmışım." dedi Alessi.
Çocuk Alessi'yi gözleriyle süzdü , aklından bir şey geçirip kafasını aşağı yukarı salladı. Sonra da "Gel." dedi. Alessi çocuğu takip etmeye başladı ve kuyunun önünde durdular. "Yapman gereken tek şey bu tahtayı diğerleriyle aynı anda itmek. Bu sayede ortadaki ana tahta parçası aşağıdaki diğer parçalarla birlikte dönüyor ve kuyu karışmış oluyor" dedi.
Alessi "Anladım." dedi. Çocuk Alessi'nin cevabını duyduktan sonra eski yerine gitti. O sırada kuyuyu karıştırmak için su içmeye giden köleler geri geldi. Hep birlikte tahtayı itmeye başladılar.Tahtayı itme işi pek zor değildi ancak havanın soğukluğu işi çok zorlaştırıyordu. Bu soğukta on kilo bir şey itmek tahmin ettiğinden daha zordu. Bunu bütün gün yapmak onu çok zorlayacak gibi duruyordu.
____
Neredeyse hava kararmak üzereydi. Alessi tahminlerine göre dokuz saattir o şeyi itiyordu. Artık vücudunun hiç bir kısmını hissetmiyordu. Tahtayı ittirirken erkek kölelere acımamış değildi. O akşam olduğunda o kavurucu sıcak yere gidip ısınabilecekti belki ama erkek köleler geceleri de soğuk bir yerde kalıyordu. Bu arada gün boyunca burada bulunması sayesinde o çocuğun yediği otun ne olduğunu ve ne işe yaradığını bulmuştu.
İsmi sıcak otu olan bu ot köleleri soğukta ısınmış hissetmelerini sağlayan bir uyuşturucuymuş aslında. Bunun sayesinde köleler sadece sıcak otu düşünen kuklalara dönüşüyor ve verilen tüm işleri yapacak hale geliyorlarmış.
Alessi'nin bunu öğrenmesi gerçekten zor olmuştu. Başlarındaki çocuğu manipüle etmek kolay olmamıştı. Bunun nedeni çocuğun zeki olması bile değildi, sadece Alessi soğuk ve uyuşmuş uzuvlarıyla dikkatini toplayamamış ve birkaç hata yapmıştı. Bunu öğrenmesi iyi olmuştu onun için, onu kısıtlayacak veya düşünmesini engelleyecek hiçbir şeyi vücuduna sokmazdı. Buna içki de dahildi; şatoda bile sadece bir kez tadına bakmak için içmişti. Onun sonrasında da ağzına bir daha dokundurmamıştı. Onun yerine bilincini açık tutacak bir içecek olan kahveyi tercih ederdi. Bağımlılık derecesinde değil belki ama kahveyi balla içmek Alessi'nin en büyük zevkiydi.
İş sonunda bitmiş dünkü gibi yemek verilme kısmına geçilmişti. Ama Alessi'nin dün korktuğu olay bugün gerçekleşmişti. Brendon ona bugünkü ağır işi yapmasına rağmen ekmek verirken onu atlamış ekmek vermemişti. Alessi olay çıkarmak istrmiyordu ama Brendon sınırları çok zorluyordu. Brendon arkasından geçerken hızlıca kalktı ve Brendon'ın önünde durmaya başladı. Brendon yanındakilere güvenerek Alessi'ye dik dik bakarken Alessie Brendon'un kolunu sıkıca tuttu. Elindeki ekmek sepetinden kendine ekmek aldı ve çocuğun kolunu bırakıp yerine geri oturdu.
Brendon şok olmuştu. Kız belki kendisi ile aynı yaşlardaydı ama zayıf birine göre çok güçlüydü. Hele ki bir kıza göre sıradışı bir güçtü bu onun için. Şoku atlattıktan sonra Alessi'ye döndü, tam ona bağıracakken Alessi kafasını sağa sola salladı. "Konuşmanı pek tavsiye etmem." dedi Alessi ilk Skandiya'ya geldiği gün kullanığı ses tonu ile. Alessi diğer kölelerin yanında normalde hiç konuşmazdı. Bu da ilk ve son konuşmasıydı zaten. Brendon o ürkütücü sesle biraz tırsmış ve yerine sinmişti. Yarın bu kızı kesinlikle su kuyusuna göndermeyecekti.
Alessi yemeğini daha doğrusu ekmek parçasını yedikten sonra çuvalının bulunduğu yere geçti. Soğuktan bir anda sıcağa geçtiği için her yeri sızlıyordu ama sıcaklık ona iyi gelmişti. Bütün gün o soğukta durmak ve o ağır işi yapmak akıl kârı değildi gerçekten. Ama oradaki köleler bunu her gün yapıyordu. Kendini bunu düşünmekten alıkoyamıyordu. Ama yapabileceği tek şey onlar için üzülmekti, daha kendisini bile kurtaramazken başkalarına acımanın pek bir anlamı yoktu. Zaten eğer Brendon ondan biraz korkmasaydı o da büyük ihtimalle artık orada çalışmaya başlayacaktı.
Brendon'ın onu bugünkü olaydan sonra bir daha oraya göndereceğini sanmıyordu. Hatta büyük ihtimalle bir daha Alessi ile uğraşmaya bile kalkmazdı. Alessi'nin sesi onu belki o kadar korkutmamış olabilirdi ancak Brendon eğer bir daha Alessi ile uğraşırsa kötü şeyler yaşayacağını hissetmiş olmalıydı. Alessi vücudundaki sızı biraz azalınca yere yattı ve tavanı izlemeye başladı. Gerçekten buradan kaçabilecek miydi? Daha umudunu yitirmemişti ama kendisine gerçekleri göstermekte çekinmezdi ve gerçekler onun kaçabilme ihtimalinin çok da fazla olmadığını söylüyordu. Şuandan itibaren yapacağı tek şey beklemek olacaktı. Kaçmak için fırsat kollayacak ve uygun zamanı bekleyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Kızın İzi (Gilan X Alessi -OC-)
ספרות חובבים!!Gölgelerin Efendisi hayran kurgusudur. Kurgu, 4. kitap olan Skandiya'yı Kurtarmak adlı kitapta geçmektedir. Gilan x Alessi (Oc) kurgusudur!! • ~ • Galya'nın kuralsız topraklarında acımasız bir lordun yanındaki kız. Yaşamasının tek nedeni zamanı ge...