Tae içeri girer girmez pastanenin arkasında yer alan mutfak bölümüne yöneldi, gündelik kıyafetlerini dolabına yerleştirdi ve pastanenin çalışanların giymesi için verdiği önlüğü üzerine geçirdi.
İçeride kimse yoktu, Tae bunu fırsat bilerek hızla gerekli işleri yapmaya başladı. İlk olarak pastaları ve tatlıları tezgâha dizdi, ardından sandalyeleri masaların etrafına yerleştirdi. Kapı açılıp içeri ilk müşteri girdiğinde Tae elinden geldiğince neşeli görünmeye çalışarak konuştu. Bu sırada tezgâhın arkasına geçiyordu. "Hoş geldiniz efendim."
***
Saat öğle vaktini gösterdiğinde pastane oldukça yoğundu. Diğer garson da içeri girdiğinde Tae rahat bir nefes aldı. Dohyun tezgâha geçerken Tae ona gülümsedi ve müşterilerle ilgilenmek için içeri yöneldi. İş ile meşgulken zamanın nasıl geçtiğini fark etmedi bile. (BU KISMI UZATMIYORUM ÇÜNKÜ AÇIKLANACAK VEYA UZATILACAK BİR YANI YOK😔)
***
Son müşteri de çıktığında Tae sızlanarak Dohyun'un yanına gitti ve tatlı bir şekilde konuşmaya başladı. "Çok yoruldum, omuzlarım ağrıyor. Keşke biri olsa da iki dakika masaj falan yapsa... değil mi? Çok iyi olmaz mı?" Dohyun onu görmezden gelerek mutfağa girdiğinde Tae onun peşinden yürümeye başladı. "Değil mi? Çok iyi olmaz mıydı?"
Dohyun daha fazla dayanamayıp ona döndüğünde Tae'nin istediğini alabilmek için ona yavru köpek gözleriyle baktığını fark etti. "Oğlum her seferinde aynı şeyi yapıyorsun. İşin garibi bende sana kanıyorum. Bu sefer yapmayacağım, istediğin kadar öyle bakmaya devam et."
Tae hızla yüzünü asıp dolabına yönelirken önlüğünü çıkardı ve kendi kıyafetlerini giyerken konuşmaya başladı. "Ne olacak sanki? Narin ellerin mi kopacak? Pis adam."
Dohyun bıyık altından gülerken Tae'nin telefonu çalmaya başladı. Dohyun göz ucuyla baktığında ekranda beliren "Kaba adam adlı kişiden gelen sesli arama" yazısını gördü. "Bu ne lan? Şşşt, Kaba adamın arıyor he." İmâlı bir sırıtışla gülerken Tae hızla telefonu eline alarak açtı.
Jungkook'un sesi kulaklarına dolduğunda Dohyun sırıtarak ona bakıyordu. Tae kaşları çatık bir şekilde ona bakıyor ve işine bakmasını işaret ediyordu. "Çıkmayı düşünüyor musun yoksa beni bekletmeye devam mı edeceksin? Arabadayım, hızlı ol."
"Geliyorum Bay Jeon, kusura bakmayın son bir iş daha çıktı da..." Jungkook ona bir kez daha hızlı olmasını söyleyip telefonu kapattığında Dohyun, Tae'nin dibinde bitmişti. "Kimdi o? Fuckbuddy mi buldun lan? Bensiz böyle bir şey yaptıysan bir daha seni aff-"
Tae hızla mutfaktan çıkıp kapıya ilerlerken hafif sinirli ve telaşlı bir şekilde konuşmaya başladı. "Bugün neden herkes saçma sapan sorular soruyor, kafayı yedirtmeye mi çalışıyorsunuz?"
"Offf tamam sus! şaka yaptık be.. hemen de alındın." Dohyun göz devirip konuştuğunda Tae kapının önünde durmuş ona bakıyordu. "Neyse, hadi ben kaçtım!"
***
Tae arabayı görür görmez hızlı adımlarla arabaya yaklaştı. Kapıyı açarak içeri girdi ve ön koltuğa oturdu. Bu sırada Jungkook ona bakıyordu. "Her gün mü çalışıyorsun? Yoksa part-time falan mı?"
Tae olumsuz anlamda kafasını salladı ve konuşmaya başladı. "Hayır, pastanenin sahibi tanıdık bir arkadaş. İş yoğun olduğunda bazen rica ediyor. Bende geliyorum. Genelde bu kadar geç çıkmıyorum ama bugün gerçekten kalabalıktı." Tae, Jungkook'un ona bakmadığını fark ettiğinde sustu. Ardından mahçup bir tavırla konuştu. "Çok konuştum, değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lil bro
FanfictionGüney Kore'nin en ünlü mafyalarından birinin kardeşi olan Eunhwi arkadaşını görmek için evden gizlice kaçar ve onun evine gider.