Alarm ötmeye başladığında Tae battaniyesini kafasına kadar çekerek kulaklarını kapatmaya çalışıyordu. Alarm ötmeye devam ettiğinde Tae oflayarak yataktan kalktı, komodinde duran telefonu eline aldı ve ekranı kırarcasına "Alarmı kapat"a dokundu.
Kollarını iki yana açtı, vücudunu iyice gerdikten sonra esneyerek sersem adımlarla banyosuna yöneldi. Banyoya girdiğinde ilk iş yüzüne soğuk su çarptı. Dişini fırçalamaya başladığında elini lavabonun kenarına yerleştirdi ve gözlerini kapatarak dişlerini fırçalamaya başladı. Kafası yana doğru düşünce hızla doğruldu. "Pastanede benden başka iki garson olmasına rağmen neden erkenden kalkıp pastaneyi ben açıyorum? resmen haksızlık!"
Huysuzca söylenirken duşakabine yaklaştı, tişörtünü tek bir hareketle üzerinden sıyırdı ve içeri girdi. Sıcak suyu açtığında her yeri duman sarmaya başladı. Sıcak suyun rahatlatıcı etkisiyle kısa bir duşun ardından hızla mutfağa yöneldi. Saate baktığında zamanının çok dar olduğunu fark etti, kahvaltı yaparsa işe yetişemeyebilirdi. Tae kahvaltı meselesini sonraya bırakarak telaşla hırkasını giydi ve evden çıktı.
Güneş ışıkları çoktan etrafı aydınlatmaya başlamıştı, Tae kafasını yukarı kaldırarak turuncu gökyüzüne baktı. Dudakları yavaşça yukarı kıvrılırken derin bir nefes aldı ve hızlı adımlarla yürümeye başladı.
Birkaç dakika yürümüştü ki arkasından gelen siyah bir araba fark etti. "Beni mi takip ediyor? yoksa sabah sabah delirdim mi?" Tae adımlarını hızlandırırken bir yandan çaktırmadan arabaya bakıyordu. Ama yanılmıyordu. Araba direkt olarak onun arkasından geliyordu. Araba aniden hızlanıp Tae'nin yanında bittiğinde camı açıldı ve Jungkook kafasını dışarı çıkararak konuşmaya başladı.
"Atla arabaya, hızlı hızlı yürüdüğüne göre geç kalıyorsun?" Jungkook son cümlesini soru sorar gibi söylediğinde Tae hafifçe kafasını salladı. Arka kapıya yöneldiği sırada Jungkook onun bileğini tuttu. "Arkaya mı oturacaksın cidden? öne geç." Ardından bileğindeki tutuşunu gevşeterek geri çekildi.
Tae kolunu geri çekti ve acele bir şekilde ön koltuğa yerleşti. Emniyet kemerini bağlarken mahçup bir sesle konuştu. "Şey... normalde kabul etmezdim ama tahmin ettiğiniz gibi işe geç kalıyorum. Teşekkür ederim, Bay Jeon."
Jungkook o kemerini bağlarken dikkatle onu izledi. Ardından alaycı bir şekilde konuşmaya başladı. "Yani kabul etmeyip naz yapardın, doğru mu anladım?" Sonrasında arabayı çalıştırdı ve Tae'nin iş yerine doğru sürmeye başladı.
Tae hızla kafasını kaldırıp ona bakarken yanaklarının ısındığını hissedebiliyordu. Jungkook direkt olarak önüne bakıyordu. Bu sayede yanaklarını göremezdi. Tae hızla konuşmaya başladı. "Hayır öyle demek istemedim, normalde de binerdim ama-"
Jungkook bakışlarını dikiz aynasından ona çevirdi, dudaklarında sinsi bir sırıtış vardı. Eskisine göre daha yaramaz bir şekilde konuştuğunda direkt olarak Tae'nin gözlerine bakıyordu. "Binersin yani?"
Tae utançla dolup taşarken hızla kafasını camdan dışarı çevirdi, nefesi düzensiz bir hâl alırken Jungkook'un ima ettiği şeyi gayet açık bir şekilde anlamıştı. Asıl şaşırtıcı olan şey, onun böyle bir şey söylemesiydi. Tae onu görmezden gelmeye çalışsa da Jungkook buna izin vermeyecek gibiydi.
"Utangaçsın da demek?" Alay edercesine konuşurken arada sırada dikiz aynasından ona bakıyor ve tepkisini görmeye çalışıyordu.
Tae telaşını karşısındaki adama göstermemek için onu görmezden gelmeye devam ederken Jungkook oldukça eğleniyor gibiydi. Küçücük bir imasında bile bu kadar utanıyorsa bunun tek bir açıklaması vardı: Tae bu konular hakkında konuşamayacak kadar çekingendi.
Yolun geri kalanında Tae, Jungkook'un yüzüne bile bakmayınca Jungkook da daha fazla üstelemedi. Araba yavaşça pastanenin önünde durduğunda Tae kafasını ona doğru çevirdi ve acele bir şekilde konuştu. "Tekrardan teşekkür ederim, Bay Jeon." Ardından arabadan inmek için elini arabanın koluna uzattı, tam bu sırada kapıların kilitlendiğine işaret eden "bip" sesi duyuldu.
"Cevabımı beklemeden nereye gidiyorsun? Sana yardım eden insanları her zaman böyle görmezden mi gelirsin?" Jungkook alaycı bir tavırla sordup hafifçe Tae'ye doğru eğildiğinde Tae dudağının içini ısırmaya başladı.
"Hayır sadece... haklısınız, üzgünüm." Tae utanç dolu bir şekilde konuştu. Şu anda çok absürt bir durum yaşanıyordu ve Tae buradan hızla kaçmak istiyordu. Yavaşça kolundaki saate baktı ve ardından tekrar konuştu. "Bay Jeon, gerçekten inmem gerekiyor. Saatim dolmak üzere."
Jungkook bir şey söylemedi, geriye çekildi ve yavaşça kapıyı açtı. Tae bir kez daha teşekkür edip arabadan indiğinde Jungkook o gitmeden önce son kez konuştu. "Akşam seni tekrar alacağım, unutma."
Tae başını salladı ve kapıyı kapatarak hızlı adımlarla pastaneye girdi. Jungkook onun içeri girdiğinden emin olduktan sonra arabasını çalıştırdı ve şirkete doğru sürmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lil bro
FanfictionGüney Kore'nin en ünlü mafyalarından birinin kardeşi olan Eunhwi arkadaşını görmek için evden gizlice kaçar ve onun evine gider.