Jeon, arabasını eve sürüyordu. Kardeşinin başına gelebilecek olayları düşündükçe sinirleniyor, hızlı hızlı nefesler alıyordu. Evinin önüne arabasını park ettiğinde arabanın içine fırlattığı telefonunu hiddetle eline aldı ve güvendiği adamlarından birine mesaj attı.
Jeon: Kardeşim ortalarda yok, Seo-jun. Ne yapıp ne edip onu bul. Gerekirse tüm adamlara haber ver, her yeri didik didik arasınlar. Parkın kamera kayıtlarına da göz atın. En küçük gelişmeden haberim olacak. Ve bu sorumsuzluğunuzun cezasını sonra keseceğim.
Seo-jun: Anladım efendim, en küçük gelişmeden sizi anında haberdar edeceğimden emin olabilirsiniz.
Jeon mesajı okuduktan sonra telefonu ceketinin cebine koyarak arabadan indi. Kendisi de bu sırada boş durmayacaktı. Eve doğru yürümeye başladığında birkaç korumanın ona doğru yürüdüğünü gördü.
"Efendim, açıklayabiliriz. Bir saniye bekley-"
Jeon lafını yarıda kestiği adamın yüzüne bile bakmadan yürümeye devam ederken alçak ve sert bir sesle konuştu. "Evin önünde bekleyip işinizi yapın, küçük bir çocuğa sahip çıkamamanın bahanesi olamaz."
Ardından eve girer girmez ceketini koltuklardan birinin üzerine savurdu, hızlı adımlarla merdivenleri çıkarak 2. katın sonundaki odasına yürümeye başladı.
Odaya adımını attığında ilk iş ışıkları yaktı, ardından kapıyı kilitledi ve masasına yerleşti. Jeon'un aklına gelen en kötü ihtimal, düşmanlarından birinin Eunwhi'yi kaçırmış olabileceğiydi.
Çocukluğunu yaşayamamış bir adamın parkta yalnız takılırken denk geldiği çocukla arkadaş olup onu evine davet ettiği düşüncesi zihninin köşesinden bile geçemezdi.
Jeon, her ihtimale karşı en kısa sürede kardeşine ulaşmalıydı. Ulaşmak zorundaydı. Geriye kalan tek kardeşini de kaybedemezdi.
Bunun düşüncesi ile uzun ve kemikli parmakları hızla klavyenin üzerinde geziniyor, ulaşabildiği her bilgiyi kontrol ediyordu. Sonunda parkın son kamera kayıtlarına ulaşabildiğinde derin ve rahat bir nefes aldı.
Kamera kaydını açtı ve gözlerini bilgisayar ekranından bir saniye bile ayırmadan izlemeye koyuldu.
İşte, Eunhwi oradaydı. Kaydıraktan kaymak için yürürken bir adam ona yaklaşıyordu. Ardından Eunhwi gülümseyerek kafasını sallıyor ve adamın elini tutarak yürümeye başlıyordu. Adam yürümek için arkasını döndüğünde, yüzü net bir şekilde belli oluyordu. Jeon, adamın yüzünü gördüğünde birkaç saniye duraksadı. Ardından hızla telefonunu çıkararak Seo-jun'a kamera kayıtlarını gönderdi.
Jeon: Adam bu olmalı, hemen araştırın. Bana numarasını gönderin. En geç 30 dakika içinde elimde olmasını istiyorum.
Jeon gördüğü bu adamı tanımıyordu, gizli düşmanlarından olabilirdi. Gardını çabuk indirmemesi gerekiyordu. Gergince, gelecek olan numarayı beklerken aklında binlerce senaryo dolaşıyordu. Kardeşinin zarar görmemiş olmasını umarak odasında beklemeye başladı.
Sandalyesinde geriye yaslandı, ellerini birleştirerek kafasının arkasına koydu ve gözlerini kapattı. Nefesi ağırlaşmıştı. Ne kadar süre böyle durduğunu bilmiyordu, ama aniden gelen mesaj sesiyle hızla doğrularak telefonunu eline aldı.
Mesaj Seo-jun'dan gelmişti. Adamın numarasıydı. Jeon bir saniye bile beklemeden hızla numarayı aldı ve bir mesaj gönderdi. Yazarken elleri telefonu kıracak gibi harflere basıyordu.
———————————————————————————
+82 10-46*****: Kardeşimin seninle olduğunu biliyorum, eğer ona en ufak bir zarar gelirse sorumlusu sen olacaksın. En kısa sürede adresine geleceğim ve Eunhwi'yi alacağım. Kaçmaya çalışmayı deneme bile, adamlarım seni yakalayacak ve yine bana getirecek. Jeon Jungkook'un kardeşini kaçırmaya cesaret etmenin sonuçlarına kendini hazırlasan iyi edersin çünkü gram acımayacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lil bro
FanfictionGüney Kore'nin en ünlü mafyalarından birinin kardeşi olan Eunhwi arkadaşını görmek için evden gizlice kaçar ve onun evine gider.