XVII.

1.1K 117 24
                                    

Pantolonumun arka cebinde olan telefonum çalmaya başladığında müzik hâlâ devam ediyordu. İlk önce görmezden gelmeme rağmen telefon titremeye devam ettiğinde bir süreliğine dans etmeyi bırakarak telefonumu cebimden çıkardım ve daha sakin bir köşeye ilerledim.

Bu sırada kafam çatlayacak gibiydi. İçki yüzünden kafam da hafiften uçmuştu. Ekranda yazan "Taehyung kişisinden gelen arama" yazısını okumaya çalışırken gözlerimi kıstım. Elim zar zor aramayı yanıtladığında onun kadifemsi sesi hızla kulaklarıma ulaştı.

"Jungkook, şey..." Ardından bir süre bekledi, hafif bir rüzgar sesi hoparlörden duyulduğunda onun dışarıda olduğunu anladım. "Beni almaya gelebilir misin? Geçen geceki sahildeyim." Sonrasında susarak benim cevabımı bekledi. "Tamam, geliyorum."

Aramayı hızla kapatıp bardan çıktım. Tıpkı söylediğim gibi hafif rüzgar yüzümü yaladığında derin bir nefes aldım. Temiz hava iyi gelmişti. Sarsak adımlarla arabaya ilerlerken araba kullanıp kullanamayacağımdan emin değildim. Yine de koltuğa oturdum ve çalıştırdım.

Sahilin yakınlarına geldiğimde arabayı biraz uzakta durdurdum. Yürümek iyi gelir, diye düşündüm. Arabadan çıktığımda ceketimi de yanıma aldım ama giyinmedim. Taehyung'a verebilirdim. Yavaş adımlarla sahile yaklaşırken onun ay ışığının altındaki siyah silüetini gördüm. Kumların içinde bacaklarını kendine çekerek oturmuş, denizi izliyordu.

Sessizce ona yaklaştım ve tıpkı onun gibi eğilerek kumların üzerine oturdum. Beni fark ettiğinde gözlüklerinin ardındaki kızarmış gözlerini bana çevirdi. Yüzünde belli belirsiz bir gülümseme vardı. Sakin bir ifade takınarak yanıma aldığım ceketimi onun omuzlarına bıraktım.

Bu hareketim onu bozguna uğratmış olmalı ki cevap vermeden önce bir müddet sessiz kaldı. "Teşekkür ederim." Sıcacık sesi yüreğime dokunurken içimi tarifsiz bir sıcaklık kapladı ama bunu açıklayamıyordum. Yanıt olarak başımı sallayarak ellerimi saçlarımın arasına gömdüm ve yıldızları izlemek için gözlerimi gökyüzüne çevirdim.

Kopkoyu gökyüzünü izlemeye başladım. İnanılmaz renklere bürünmüş bulutlar hareketlendi, ardından durgunlaştı, yeniden ağır ağır süzülmeye başladı. Bu sırada hafifçe esen meltem yüzlerimizi okşuyordu. Göz ucuyla ona baktığımda yüzünde huzurlu bir ifade olduğunu gördüm. Neden olduğunu bilmesem de içim içime sığmıyordu.

Garip bir şekilde sakindim, hatta uzun zamandır böyle bir geceyi bekliyormuşum gibi hissettim. Ağır hareketlerle ayağa kalktığımda elimi ona uzatıp tutmasını bekledim. Taehyung önce kocaman gözleriyle bana baktı, ardından elime. Gülümsemesi genişlerken tam da istediğim gibi sıcak ellerini benim avucuma bıraktı ve ayağa kalktı.

Ayağa kalktıktan sonra elimi bıraktığında bana bakarak gülümsemeye devam etti. Çok zarifti ve utangaç, küçük gülümsemesi büyüleyiciydi. Yürümeye başladığında sesine yansıyan heyecanı bastıramayarak konuştu. "Yürüyelim, hadi!"  Taehyung'un söylediğini yaparak onun yanına yürümeye başladım. Bu sırada o, omuzlarına bıraktığım ceketimi kollarından geçirerek giyindi. Ona birkaç beden büyük olan ceketimin içinde küçük bir çocuk gibi görünüyordu. Gülümsedim.

İkimizin ayak bastığı kumdaki çıtırtılar, hoş bir şekilde kulaklarımızda yankılanıyordu. Bu sırada Taehyung ile omuzlarımız birbirine değiyordu. Bana baktığında, burnunun ucu kızarmıştı. Ona gülümsediğimde hızla önüne döndü ve her iki elinin parmak uçlarına beyaz soluğunu üfleyerek ısıtırken koşarcasına yürümeye başladı.

Hafifçe kıkırdayıp ben de hızlandım. Öyle bir heyecana kapılmıştım ki baş ağrımı bile unutmuştum. Taehyung sayesinde, kalbimdeki saf kristalin daha berrak bir hâle geldiğini hissettim.

lil broHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin