Hızla sohbetten çıktım çünkü aklım ona ne yazacağımı düşünemeyecek kadar meşguldü. Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken ellerimle onları siliyor, bir yandan da gülümsüyordum. Aynı anda binlerce duygu beni ele geçirmiş gibiydi. Jungkook'un yıpranmış kelimelerinin verdiği güven duygusu da bunların arasındaydı.
ad veremediğim duygularla bocalıyordum. Telefonu rastgele bir yere bırakarak elimi kalbimin üzerine bastırdım. Bir süre öyle bekledikten sonra kalktım ve açtığım pencereyi kapattım. Bu sırada ağlamayı keserek akan burnumu kazağımın koluna sildim. Ağlamamın sebebini ben bile tam olarak kestiremiyordum. Güven duygusu muydu? veya sonunda yaslanacak bir çift diz bulduğum için miydi? Ne olduğu pek de umrumda değildi.
Telefonumu elime aldım ve ayaklarımı sürüye sürüye odadan çıkarak mutfağa yöneldim. Adımımı soğuk mermere attığımda verdiği soğukluk hissiyle hafifçe irkildim. Hızla küçük yemek masama yönelerek oturdum ve Jungkook'la olan sohbetimize girdim. Onu cevapsız bırakmak istemiyordum ama aynı zamanda ne yazacağımı da bilmiyordum.
Parmaklarım hızla klavyede gezindi, birkaç şey yazdım ama hepsini sildim. Bunu kaç defa tekrarladım bilmiyorum. Sonunda pes ederek telefonu masaya bıraktım ve kendime atıştırmalık bir şeyler yapmaya karar verdim. Yavaşça buzdolabına yaklaşarak kenarda duran süt kutusunu aldım ve dolabın kapağını tekrar kapatarak tezgaha yöneldim. Üst dolaba bıraktığım mısır gevreği kutusunu da alıp boş bir kâseye doldurdum. Sadece gevrekler tabağa düştüğünde kutuyu kendime çevirdim ve çilek parçacıklarını seçip onları da kâseye attım, ardından yavaşça sütü üzerine döktüm. Bu sırada aklım hâlâ ona ne yazacağımı düşünmekle meşguldü.
Tabağı alıp tekrar masaya yerleştiğimde bacağımı kendime çekerek oturdum ve onunla olan sohbetimize bir kez daha girdim. Bu kez yazdığım mesajı ona göndermekte tereddüt etmedim.
***
Taehyung
Hayatın belirsizlikleriyle uğraşmak
içimdeki korkuları ve acıları son zamanlarda
daha da arttırmıştı ama
şu an sayende
daha cesur hissediyorum
teşekkür ederim, Jungkook
13.57Kaba adam
Acılarımız geçmez Taehyung
Acılarımızın bizde bıraktıklarıyla
yaşamayı öğreniriz sadece
ve sen de öğreneceksin
14.05Kaba adam
Ve ben, sen öğrenene kadar
yanında olacağım
14.09***
Aldığım mesaj sonrasında hıçkırıklara boğularak ağlamaya başladım ve bu sırada vücudum birden hafifledi, zihnimin dinginleştiğini ve netleştiğini hissettim. Çevremin baskısından biraz olsun kurtulmanın rahatlığını hissediyordum. Bugün ne kadar da çok ağlamıştım böyle.
Hıçkırıklarım yavaşça yok olup yerini sessiz nefeslere bırakırken burnumu çektim. Önümde duran peçetelikten hızla bir peçete alarak burnumu sildim.
Birkaç dakika oturduğum yerde durup düşündükten sonra yerimden kalkarak koca bir bardak su içtim.Ani ve amansız bir mutluluk bedenimi ele geçirmiş gibiydi. Ağladıktan sonra her defasında sebepsiz bir şekilde bu duyguyu yaşıyordum ve bu gittikçe sık olmaya başlıyordu. Gözlerimi pencereden dışarıya, gökyüzünde parlayan Güneş'e çevirdim. Derin bir nefes alırken gözlerimi sıkıca kapattım.
***
(Jungkook'un ağzından)Garip bir şekilde onu korumak istiyordum. Bir güç beni bunu düşünmeye itiyor, daha da önemlisi bunu yapmamı sağlıyordu ki ona yazdığım mesaj bunun kanıtıydı.
Dün gece yaşananlardan beri kendimi yeni yapılmış, kocaman bir geminin içindeymişim gibi hissediyordum ve bu geminin nereye gittiğini bilmiyordum. Gemi usulca kıyıdan ayrılıyor ve beni bilmediğim bir yere götürüyordu. Bir şeylerin yanlış olduğunu seziyordum ama yanlış olanın tam olarak ne olduğunu anlamıyordum. Bu düşünceler beni afallatıyordu.
Düşündükçe bunun işin içinden çıkılmaz bir hâl alacağını bildiğimden sesli bir nefes bırakarak ayağa kalktım ve ofisten çıktım. Şirket neredeyse boştu, bunu fırsat bilerek kendime kahve almak için ağır adımlarla çay ocağına yürümeye başladım. Bu sırada Taehyung'a tekrar yazmayı düşündüm, mesajıma hâlâ yanıt vermemişti. Ama bu fikirden hızla vazgeçerek karton bardaklardan birini elime aldım ve makinede hazır bekleyen kahveyi bardağa döktüm.
Sıcak buhar yükselirken bardağı dudaklarıma yaklaştırdım ve büyük bir yudum aldım. Eunhwi aklıma geldiğinde telefonumu çıkararak öğretmenine durumun nasıl olduğunu soran bir mesaj gönderdim. Bir haftalığına okulun düzenlediği kamp etkinliğine katılmıştı, gittiğinde bu etkinlik için oldukça hevesli görünüyordu. İlk başta karşı çıkmak istesem de onun heyecanını gördüğümde bundan vazgeçmiştim.
Boş bardağı çöpe atıp tekrar ofise yöneldiğim sırada arkamdan birinin seslendiğini duyarak o yöne döndüm. Sekreterim Jia bana doğru yaklaşıyordu. Önümde bittiğinde ciddi bir ifade takınarak konuşmaya başladım. "Bir sorun mu var, Bayan Jia?"
Saçını kulağının arkasına sıkıştırırken gülümseyerek bana yanıt verdiğinde kollarımı birleştirerek onun yüzüne ifadesiz bir şekilde bakmaya başladım. Neşeli tutmaya çalıştı ses tonuyla konuştuğunda kafamı hafifçe yana eğdim. "Hayır, efendim. İşlerin bittiğini size haber vermek için geldim. Dilerseniz şirketten şimdi ayrılabilirsiniz."
Kafamı sallayarak onu onayladığımda bir adım geri gittim. "Tamam, sağ ol." Düz bir şekilde onu yanıtladıktan sonra ofisin tam tersi yöne dönerek şirketten çıktım. Gözlerimi kolumdaki saatime çevirdiğimde, saatin 21.30 civarları olduğunu gördüm. Zamanın bu kadar hızlı geçmesine şaşırmıştım. Bu sırada otoparka doğru yürüyordum.
Arabaya yaklaştığımda hızla koltuğuma yerleştim ve arabayı çalıştırdım. Bara gidecektim. Arabayı X barına son sürat sürerken camı açarak cebimden sigara paketini çıkardım.
***
Adımımı içeriye attığımda ağır içki kokusu burnuma dolarken yüzümü buruşturdum. Her zaman oturduğum yere doğru ilerlerken dans eden insanların arasına girdiğimde birkaç kişinin bana çarpmasıyla adımlarımı hızlandırdım. Barın en arkasında yer alan ve bar tezgahının da burada bulunduğu sakin köşeye geldiğimde hızla tezgaha yönelerek bir kolumu tezgaha yasladım.
Bu sırada bana yaklaşan barmeni fark ettiğimde tekdüze bir sesle sadece bir kelime söyledim. "Absent." Barmen kafasını sallayıp tezgah altında yer alan yeşil içkiyle dolu şişeyi çıkarıp önüme koyduğunda parmaklarımı sabırsızca sert tezgaha vurmaya başladım.
Barmen içkiyi hızlı bir hareket ile kısa ve kalın ayaklı bardağa döktü ve delikli kaşığı bardağın üzerine koyup şekeri eritmeye başladı. Bu sırada dikkatle onu izliyordum. Genelde bu kadar sert içkiler tercih etmezdim ama bugün nedensizce içmek istiyordum. Barmen işini bitirip içkiyi önüme bıraktığında hızla bardağı alarak dudaklarıma götürdüm. Küçük bir yudum aldığımda ağır nane aroması ağzımda yayılmaya başlarken yüzümü içkinin acı tadıyla buruşturarak boş masalardan birine yöneldim.
Gözlerim bardaki insanların üzerinde ağır ağır gezinirken içkimi yarılamıştım bile. Yarısından çoğu su olmasına rağmen hızla etkisini gösterdiğinde bardağı masaya bıraktım. Su bardağını alıp kafama diktim ve ardından kendimi dans edenlerin arasına attım.
Yüksek sesli bağırışlar, aynı şekilde yüksek sesli bir müzik ve kargaşa. Kendimi insanların arasına bırakıp dans etmeye başlarken aklımı meşgul eden Taehyung'un görüntüsü ile dudaklarımın hafifçe yukarı kıvrıldığını hissettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lil bro
FanfictionGüney Kore'nin en ünlü mafyalarından birinin kardeşi olan Eunhwi arkadaşını görmek için evden gizlice kaçar ve onun evine gider.