XV.

1.5K 133 115
                                    

Kalbim yakalanmanın verdiği panikle teklerken gözlerimi hızla onunkilere çevirdim. Merdivenlerde tam karşımda duruyor, ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu. Durumu kurtaracak hiçbir bahane yoktu. Aklıma gelen ilk şeyi söylediğimde bana bir aptalmışım gibi bakmaya başladı. "Ben mi? Bir şey yaptığım yok. Basamakları görmek için flaşı açtım."

Taehyung bana inanmayan gözlerle bakmaya devam ederken dudaklarım benden istemsiz aralandı. "Neden öyle bakıyorsun? Ciddiyim. Fotoğrafını çekecek hâlim yok ya sonuçta." Telefonu ona doğru uzattığımda aslında Taehyung'un telefonu yerine kendi telefonumu ona verdiğimin farkında bile değildim.

Taehyung telefonu eline alıp ekrana baktığında ilk önce kaşları çatıldı ve ardından ses tellerine yansıttığı merakla fısıldadı. "Benim duvar kağıdımı çekmişsin... Yani benim fotoğrafım?"

Panikle ona doğru uzanıp telefonu alacakken Taehyung geri adım atarak benden uzaklaştı. Şimdi farkına varmıştım. Benim telefonumdu. Ben de adım atarak ona yaklaştığımda telefonu sıkıca tutarak elini arkasına koydu. "Taehyung, telefonu ver. Yanlışlıkla çekmişimdir. Hadi, ver onu bana."

Taehyung beni hiç dinlemiyor gibiydi. Ellerini aynı şekilde arkasında tutarken dudaklarını aralayarak konuşmaya başladı. "Yanlışlıkla kamerayı açtın, flaşı ayarladın ve benim fotoğrafımın olduğu duvar kağıdımı çektin. Ama yanlışlıkla. Buna inanmamı mı bekliyorsun cidden?" Sesi bana kızmış veya sinirlenmiş gibi değildi. Bu az da olsa beni rahatlatıyordu.

"Jungkook?" sorusuna cevap vermem için beni dürttüğünde dudaklarımı birbirine bastırdım ve omuz silkerek geri çekildim. "Ne düşündüğünü tahmin edebiliyorum ama inan bana o yüzden değil. Demek istediğim senden hoşlandığım için falan çekmedim... sadece... öylesine işte. Ver şimdi telefonu, lütfen Taehyung, hadi."

Telefonu yavaşça arkasından çıkarıp bana uzattığında ben de aynı şeyi yaparak telefonunu ona uzattım. Neden çektiğimi kendim bile bilmiyorken ona açıklama yapamazdım. Aklımdan geçen şeyleri yerine oturtmam gerekiyordu. Saçma sapan davranarak onun da aklını karıştırıyordum ve bunun sonucunda olacakları az çok tahmin edebiliyordum.

Taehyung geri çekildiğinde gördüğüm tek şey dudaklarındaki belli belirsiz gülümsemeydi. Ardından hiçbir şey söylemeden arkasını dönüp uzaklaştı. Bense merdivenin ortasında öylece bekliyor, onun gidişini izliyordum.

Yaptığım şeyden pişman olarak odama çıktığımda yaptığım ilk şey kendimi yatağa atmak oldu. Utanıyordum. Yaptığım şeyden utanıyordum. Buna rağmen elim kontrolsüzce telefonuma gidip çektiğim fotoğrafı açtığında kendimi yatakta oturup onun fotoğrafını izlerken buldum. Güzeldi. Gereğinden fazla güzeldi. Fotoğrafa baktıkça daha çok anlıyordum.

Fotoğrafına ne kadar süre baktığımı kestiremiyorum ama Taehyung'un odasından sesler gelmeye başladığında sabah dörde yaklaşıyordu. İlk önce sesleri görmezden gelsem de gittikçe arttığını fark ettiğimde yataktan kalkarak onun kapısının önüne yaklaştım. Ses çıkarmamaya özen göstererek kulağımı kapıya yasladım ve dinlemeye başladım.

Sayıklıyor gibiydi. Birkaç kez seslenip cevap alamadığımda kapıyı tıklatmaya başladım ama boşunaydı. Odama gitmek için dönmüştüm ki dayanamayıp kapıyı açtım ve terler içinde uyuyan Taehyung'u gördüm. Kabus görüyor olmalıydı.

Hızla yanına yaklaştım ve yatağın kenarına oturarak onun kafasını dizlerime koydum. Eunhwi de annesini kaybettikten sonra sık sık kabus görmeye başladığından bu duruma alışıktım. Taehyung panikle gözlerini açıp kalkmaya çalıştığında parmaklarımı onun saçlarına geçirdim ve sakinleştirmeye çalıştım.

lil broHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin