22 Mayıs 1992
Handan, çok neşeliydi.
Yerinde duramıyor, vefat edebilir dedikleri evladının yaşayarak ona bahşettiği mutluluğa şükrediyordu.
4 çocuk doğurmak, onu yormuştu, hem de fiziki olarak. Embriyonun bu yorulmuş, yıpranmış rahme tutunup hayatta kalması mucize olurdu. Ona söylenen buydu.
Erken doğarsa, gelişimini tamamlamadan dünyaya gelirse, vefat eder demişlerdi.
9 ayını tamamlamadan dışarı çıkmaya heveslenen kızı doğmuştu, korktuğu olmamış, doğumhanede onun ağlamasını duyabilmişti. Bebeği, nefes alıyordu.
"Emin misin bundan güzelim?"
Dizlerinin üstünde büzüşüp uyuyan oğlunun saçlarını okşayan Handan kafasını kaldırıp hayat arkadaşıyla göz teması kurdu.
"Hayatım," yamacına pat pat vurup onu yanına çağırdı.
Yanına yarım yamalak oturup eşine rahatsızlık vermemeye çalıştı Ferhat. Handan nihayet oturan eşine tebessüm etti, ikna edici sözcükleri hazırdaydı.
"Bak, evlatlarımızın doğumlarında bize eşlik eden iki doktorumuz var. Güvendiğimiz tanıdığımız iki doktor. Biri Derya Hanım, diğeri Samet Bey. Özel hastanemizde çalışan Samet Bey eşi dışında hamile hanımlarla şu anlık ilgilenmiyor, yani izinli."
Erkeklerin düz varlıklar olduğuna inanan Handan, eşi onu anladı mı diye bakınıp ona anlaması için süre verdi.
Devam etti, "Derya Hanım ise bu devlet hastanesinde çalışıyor. Samet Bey gibi güvenip tanıdığımız biri Derya Hanım. Üstelik özel bir hastaneden iyi bir amaç uğruna ayrılıp daha kısıtlı şartlar altında çalışmayı göze almış fedakar bir doktor. Bizim hastanemizden ayrılırken verdiği dilekçeyi anımsa. Bense bu doğum için sadece iki insana güvenebilirdim. O yüzden bu hastanede doğum yaptım ve şartlarımız kısıtlı. Lütfen doktorlara tek kişilik oda için ısrar etme. Bebeğini kaybeden hanımlar için özellikle o odaları boş bıraktıklarını söylediler. Hiç kimsenin hakkını yemeyelim."
Ellerini kocasının yanaklarına koydu, "Tamam mı? Lütfen?"
Kabullenen eşiyle rahatladı, yanındaki yatağa baktı.
Saatlerdir uyuyan bir hanımefendi vardı burda, onu hiç görmemişti. Neden burda olduğunu bilmiyordu.
Ayaklanmaya çalıştı, dizindeki oğlunu rahatsız etmeden yatağa koyup bacaklarını sarkıttı. Sıradaki engel ise eşiydi.
"Napıyosun güzelim? Kalkma, ne istiyorsan söyle ben yapayım."
"Ay aşkım," nefeslendi, "Artık hamile değilim, bu kadar üstüme düşmesen mi?"
Ferhat alındı, kaşlarını çatıp "Memnun edemiyoruz kadın milletini..." diye söylendi, kolları tekrar eşine uzandı. Bu sefer durdurmak yerine yardım etti, onu ayağa kaldırdı.
Handan kadına yanaştı, aralarındaki mesafaden görememişti ama yaklaşınca gözü ilk pamuklar kadar yumuşak gözüken saçlarına takıldı. Çok güzel saçları var diye düşündü. Simsiyahtı. Aynı eşi gibi.
Sonra yüzünü gördü, yorgundu. Yine de yüzü çok güzeldi hanımefendinin.
Görevlilerin kapıyı açmasıyla arkasına dönüp baktı, personeller hanımefendiye ilerledi, dosyaları incelendi, hasta yatağınn tekerinin kilidi kaldırıldı, bir personel diğerine 103. odanın hazır olduğunu söyledi. Hanımefendiyi almaya gelmişlerdi.
Merakla sordu, "Nesi var onun? Niye alıyorsunuz?"
Aralarından biri gözleri dolu dolu döndü Handan Hanım'a. Doğumda yer alan hemşireydi, olanları atlatamamıştı daha. İlk kez ölü bebek görmüştü, haftalarca etkisinde kalacaktı. İçini burkan diğer detay annenin çırpınışlarıydı.
"Doğumda bebeğini kaybetti, sinir krizi geçirdi. Uyutuyoruz maalesef."
Handan dondu kaldı, bir an kendisinin de bebeğini kaybettiğini hayal etti.
Empati kurdu.
Tüyleri ürpermişti, gözleri dolmuştu. Gerisin geri hanımefendiye döndü.
Ellerini açtı; simsiyah saçlarının zıddı bir baht, yüzünün güzelliği gibi bir hayat diledi onun için. Acil şifalar dilemeyi unutmadı, onu bu hastanede yalnız başına saatlerce uyutan çaresizliğinin şifasını bulmasını diledi. Dua ettiği avuçlarını yüzüne sürüp acıyla bakındı.
Elleriyle omzunu okşadı, "Çok mutlu ol." dedi kendi kendine.
"Bundan sonraki hayatında bir daha asla sakinleştiriciyle gözyaşları anca duracak kadar ağlama."
Sağlık personelleri yatağı hareket ettirdiler.
23 Mayıs 1992
Handan dün duyduklarının etkisinden çıkmamıştı, "Bebeğimi görmek istiyorum." dedi gözleri dolu dolu.
"Niye izin vermiyorsunuz? Ayağa kalabiliyorum."
"Doktor hanıma sormak için haber yolladım cevap gelmedi daha. Sonra kalksanız?"
Hemşire Handan Hanım'ın ısrarıyla nasıl başa çıkacağını şaşırmıştı.
Handan bu kez eşine döndü.
"Bebeğimi göreceğim!"
Ferhat sıkkın bir nefes verdi, hemşireye döndü.
"Sorumluluğu ben alıyorum. Eşim bebeğini görmeden rahat edemeyecek belli ki. Onu kırmayalım."
Hemşire üstünden kalkan sorumlulukla derin bir nefes aldı, kafasını salladı olumlu şekilde.
Ferit güldü, kucağındaki bebeklere baktı.
"Şanslı veletler sizi. Hadi yine iyisiniz. Sizi bugün getirmesem anca evde görürdünüz kardeşinizi."
"Hemşire hanım, siz eşime eşlik edin lütfen."
En küçük iki oğlunu Ferit'ten alıp kucakladı, Baybars ile Dinçer en büyükleri olarak en heycanlılarıydi.
Dinçer "Hadi." dedi babasının paçasına asılarak. "Gidelim kardeşimi görcem."
Kaşları çatık gözleri çakmak çakmaktı.
Baybars hemşire ile annesinin arasında "Ben büyüdüm, abi oldum." konuşması yapıyordu.
Cümbür cemaat hemşirenin yönlendirmesiyle hepsi bebeklerini görmüşlerdi.
Handan, büyülenmişti.
"Çok güzel..." ded kendi kendine.
Etrafa kendini kapatmıştı. Eşiyle çocuklarının arasındaki diyalogları duydu ama anlamlandırmaya uğraşmadı.
Sonunda hemşirenin talimatıyla yerinden ayrıldı, odasına doğru yürürken aklına bir isim gelmişti.
Kızı için, Aslansoy'un tek prensesi için bir sürü isim düşünmüşler ama bir türlü karara varamamışlardı. Evde kıyametler kopmuştu. Oğulları, eşi, kayınbiraderleri, yengesi... Hepsi toplaşıp bir isim düşünmüştü ama hiç bir isme evet dememişti Handan.
Oysa şimdi kızına vereceği isim ve anlamı kafasında kalın harflerle parlıyordu.
Ahsen: Çok güzel, en güzel.
Arkasına döndü, kızı Ahsen'i görmek istedi.
Şaşırdı, camın önünde ağlayan kadını tanıyordu.
İçi ezildi, ilerleyip sarılmak istedi. Hemşirenin nazik hareketle onu ilerletmesiyle önüne döndü.
Bir kaç saat sonra kızının, Ahsen'in ölüm haberini alınca aklında unutamadığı iki sima kalmıştı.
Biri bir kere görebildiği kızı Ahsen'di.
Diğeri de artık aynı yükü taşıdıklarına inandığı onu en iyi anlayacak insan olan, ismini bile bilmediği güzel yüzlü hanımefendiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nevra
Action❀ Gerçek Aile/Kadın Asker Kurgusu ❀ Tanıtım Nevra için mesleği, ekibi ve kendiyle beraber 3 kişilik minik ailesi yeterliydi. Gerçek ailesi karşısına çıktığında o sırada meslekten ihraç edilen Nevra bir yandan mesleğini geri almaya çalışırken bir yan...