BÖLÜM 4 Doğru kişi yanlış zaman

40 7 4
                                    

İnsan bazen akan zamanın içinde zamansızlığın içine düşer ve kalır...
 
Genç adam kafeye girdiğinde onun yanına gelen garson “Nergis hanım bankada yarım saate kadar burada olur” dedi. Nazik ,hürmetkar bir tavırla. Kays aslında tam da konuştukları saatte gelmişti ,acaba erken mi diye kolundaki gümüş rengi seiko marka saatine baktı. Evet tam vaktinde gelmişti. Hatta bunun için de son dersine girmemişti. Ama yapacak bir şey yoktu. Bir kahve içeyim, o zamana kadar gelir diye düşündü ,tezgaha yanaştı ,hep istediği gibi bir filtre kahve aldı ,gözleri ise neredeyse dolu olan mekanda bir yer aradı ,başı yavaşça dönüyor, boş uygun bir yer bakıyordu ama bir an duraksadı orada en dip tarafta en göz ardı yerde gördü onu. Kız o kadar masum ,o kadar saf görünüyordu ki istemsizce baktı. Kızın koyu kestane rengi dalgalı saçları vardı ,ama teni bembeyazdı berrak bir havada tüm ihtişamıyla parlayan bir dolunay gibiydi ,parlıyordu, çok zayıf narin duruyordu. Genç kız belli ki 17 belki 18 yaşındaydı, anlaşılıyordu,  aralarındaki mesafeye rağmen kendini belirgin bir şekilde ortaya koyan iri ela gözleri Işıl ışıl parlamaktaydı. Kız çok ama çok güzeldi ve Kays 25 yıllık ömründe böyle bir güzel varlık görmediğinden emindi.
 Kays aslında bir kızdan Nergisden çok hoşlanıyordu ,onunla 5 aydan fazladır ilişkisi vardı, Ilişkileri artık sevgili olmaktan öteye geçmişti. Artık onun eşi bile sayılabilirdi ama elinde olmadan bakıyordu genç kıza ,çünkü daha önce hiç bu kadar etkilendiğini hatırlamıyordu Evet Nergis sarışın ama çok hafif esmer ve de en az o kız kadar güzeldi, fakat bu en dipte camın dibinde oturan genç kızda başka bir şey vardı. Kız öyle saf öyle temiz öyle bir dış güzelliğe sahipti ki dünyanın en salt mücevheri bile ona kıyasla kirli sayılabilirdi. “Allah’ım bu nasıl bir şey” dedi. Başını çevirmek istedi ,çünkü biraz daha baksa belki aklı çekinecek, artık geri dönüşü olmayan bir yola girecekti,  istemesede Nergis e haksızlık yapacaktı ve buna hakkı yoktu. Çünkü Nergis tanıdığı en iyi kadınlardan birisiydi, Nergis ona deli gibi aşıktı ve Kays aynı aşk duygusunu taşımıyor olsa da nergiz i seviyor, önemsiyordu zaten ikisi için de ilk olan o gecede bunun sonucu değil miydi?
 Yeliz ise sabah onda gelmiş, kahvaltıyıda burada kafede yapmıştı , Ablasıyla beraber ,ama 20 dakika önce bir mesaj gelmiş ve” ablam sen otur 45 dakikaya dönerim acil bankaya gitmeliyim.” Demiş. Ona da bir çay yollamıştım. Nergis acele ediyor aşık olduğu adam gelmeden dönmek istiyordu. Yeliz ise hâlâ alışmak istediği bu yeni yaşamda oraya en sığ ve en uç noktaya geçmiş onu beklemeye koyulmuştu. Çayı bitmek üzereydi. Orada camdan dışarı bakıp klimanın serinlettiği kafede derin düşüncelere dalmış , akşam şaşkınlıkla dinlediği haberi düşünüyordu. Ablası deli gibi aşıktı mutlu olmayı hak ediyordu hatta hak ediyorlardı. Tabii bu durum yeni soru işaretleri doğurmuştu. Mesela onlar evlenince Yeliz de ne olacağı gibi ama şu an bunlar için erkendi bunlar yerine nergisin mutluluğunu paylaşacaktı.
 Tam o anda fark etti içeri giren esmer genç adamı. Adam 1, 80 boylarında 75 kg civarında kısa saçlı esmer bir delikanlıydı. Omuzları genişti, belli oluyordu çok yakışıklı biriydi. Aynı hep okuduğu masallardaki prensesler gibiydi. En azından Yeliz e öyle gelmişti. Garsonla bir şeyler konuştu ardından ise yanaştı tezgaha bir kahve aldı. Sipariş vermişti belli ki Yeliz’in başı hem eğik hem dışa dönüktü ama elinde olmadan ona bakıyordu. Hem nasıl bakmasındı adam resmen bir cazibe merkezi gibiydi. Işte o anda adamın bakışlarını fark etti ve çok utandı. Başı biraz daha eğilmiş, az daha  Dışa dönmüştü. Hatta elleri masanın altında birbirine kavuşmuştu bu onun başına ilk kez geliyordu. Hem ömründe ilk kez toplumun bu kadar içindeydi. Yine ilk kez bir erkekten bu kadar etkilenmişti. Belki ondan hoşlanmıştır. Nereden biliyordu? Çünkü saf kalbi o kadar hızlı güçlü atıyordu ki göğüs kafesini saran kaburgaların sarsıldığını hissediyor, nefes almakta zorluk çekiyordu.
 Bir ara göz ucuyla yine baktı o yöne ve hâlâ genç adamın ona baktığını gördü ama belki de o yönde başkasına belki bir okul arkadaşına bakıyordu. Evet öyle olmalıydı ,lakin hisleri o cahil , saf hisleri hayır bariz sana bakıyor diyordu. Genç adam çok yakışıklıydı. Aslında yurttan gittiği lisede birkaç erkek ona yanaşmak arkadaş olmak istemişti. Fakat Yeliz hep terslemişti onları belki de böyle biri olmadıkları için terslemişti. Çünkü okuldaki gençler bu adam gibi olsa kesinlikle öyle yapmazdım diyordu ama yine de utanıyor gözlerini kaçırıyordu. Sanki yurtta o vazoyu kırdığı gün gibi hisler vardı aklında hem korkuyor hem utanıyordu ama bildiği tek şey ise böyle bir duygu hiç yaşamamıştı. Bu duyguyla onu kimse tanıştırmamıştı.
 Nergis resmen koşar adım gidip lazım olan imzaları atıp gelmişti. Aslında gitmezdi ama patrona o gün yoktu. Banka onu arayınca hemen dergisi dönmüş “kızım acil git atıver imzayı” demişti. Çünkü vekaleti Nergis teidi son 2 yıldır, ama nefes nefese de kalsa Bornova vilayette taksiyle gitmiş ,tam da heykelin karşısındaki bankaya girerken” abi bekle geliyorum” deyip 8 dakikada taksiye dönmüştü ve işte buradaydı. Tam önünde de o vardı,aşkı sevdiği geçen hafta erkeği olan adam vardı, kays gelmişti.
 Aslında O geçen haftaki birliktelik planlı değildi. Kays Katarlı bir lisans öğrencisiydi ,burada müşteri olarak tanışmış ,kırık türkçesiyle çok sevimli gelmişti. Tabii adam her gün gelip onunla konuşup şakalaşıyordu ki bu durum bir ay içinde Birlikteliğe dönüşmüş sonra Nergis Için ilk ve büyük aşk olmuştu. Geçen hafta da Nagihan evde hakanı ve ailesini ağırlarken onlar sinemaya gitmiş, oradan da ilk kez kaysın rezidansında geçmişlerdi. Ev muhteşemdi amcası yeğenini almıştı daireyi. Tam sormamıştı ama Kays'ın ailesi en azından amcası varlıklıydı.
 Işte ne olduysa o akşam olmuştu. Saat artık 11 olmuştu, Nergis bira içerken bademi ağzına atan kays’a “ onu ben yiyecektim” dedi sıcak em sevimli ,masum haliyle Genç kız ki , beklemediği kaysın o bademi bir anda dudaklarının ucunda tutuşu olmuştu. Nergis bir an muhteşem gözlerle baktı ,yavaşça yanaşıp o dudaklardan kendi dudaklarıyla aldı bademi. Evet, badem artık nergisin ağzındaydı ama dudakları orada Kays’ın dudaklarında kalmış ,dakikalar sonra ise o harika dudakların şehvet ile birbirlerinin lezzetini taktıktan sonra Kays'ın dudakları Nergisin küçük göğüslerine doğru inmiş ve Nergis göğüs uçlarındaki kaysın dudaklarını hissetmişti. Içinden bir his dur dese de, Arzu ile şehvet bir olmuş, kalbi bırak diyordu, ona  teslim ol diyordu. Kalbi aklına galip gelmiş o gece o koltukta onun kadını olmuştu. Bu ikisi için de büyülü bir andı. Çünkü çıplak bedenleriyle o koltuğun üstünde duran adam içinde bu bir ilkti .Kays Nergis'in gözünden yaşlar dökülenler  sarılıyor onu öpüp kulağına aşk sözcükleri fısıldıyordu. Hala ikisi birleşik ve tek bedendi.
 “Ben geldim aşkım”. Bu ses onun sesiydi Kays gözlerine esir alan güzel kızdan bir anda döndü ve tam ardında duran genç kadına  şefkatle bakmış, sarılıyordu.” Çok bekletmedim umarım diyordu”  Nergis sevdiği adamın kulağına ama Sarılmaktan da huzurluydu. Tabii ses tonuda özür diler bir ton daydı ama kays tatlı bir şiveyle “yok hayatım şimdi geldim “dedi , aslında kaç dakikadır orada durduğunun farkında bile değildi. O ela gözlü kız zamanı durdurmuştu ,Kays akıp giden zamanın içerisinde zamansızlık ta hapis kalmıştı. Tabi bunu Nergis e söyleyemezdi ,gerekte yoktu. O kız tüm cazibesine rağmen rastgele gördüğü bir sima olsa da kollarındaki güzellik onun geleceği onu seven kadındı hem dedesi kays'a ne diyordu “seni seven bir kadın bul o zaten kendini sana sevdirir”. Bu yaşlı ve 3 eşli bir adamın uzun yaşanmışlık  tecrübesiyle.
 Kays Nergisi seviyordu, çünkü o da aslında Nergis gibi babasız büyümüştü ama Kays'ın büyük bir avantajı vardı tüm yaşamı boyunca onu seven bir ailesi olmuş ,dedesi genç yaşta ölen babasının yokluğunu hiç aratmamış ,belki de kendi evlatlarına vermeyip biriktirdiği şefkati, sevgiyi komple kaysa vermişti. Tabii ki amcasının da hakkını hiç ödeyemezdi, hoş para sıkıntıları da yoktu dedesinin doğalgaz çıkan geniş bir arazisi vardı. Katar devletinden yüklü bir geliri vardı. Ayrıca amcası da Türkiye ile ithalât, ihracat yapan büyük bir grubun başındaydı , zaten onun türkiye’de ege Üniversitesinde yüksek lisans yapıyor olma nedenide buydu. Asıl amaç türkçesini geliştirmek ve derin ticaret yaptıkları bu liman şehriyle ,İzmir’in  toplum ve insanı ile kaynaşmaktı , zaten okulun yanında şirketin izmir ofisinde çalışıyordu. “Tecrübe başarmanın ilk adımıdır yeğenim “derdi amcası, babasıyla aynı anneden olan tek amcası oydu zaten.
 Yeliz kaçırdığı ela gözleriyle bir kaçamak bakış daha atmayı düşündü. O etkilendiği genç adama hala orada mı, ona bakıyor mu merak ediyor bu Duyguya mani olamıyordu. Esasen 14 yıllık yurt yaşamında merakın çok zarar veren bir duygu olduğunu öğrenmişti. Onu karanlık bir odaya kapatmış merakını oradan bir daha çıkarmamıştı. Ama bu 14 yıldır gün ışığı bile görmeyen merak nasıl olduysa o kapalı durduğu karanlık odadan çıkmış ilk gördüğü gün pırıltısında gözünü kırpıp onun bu tehlikeli olduğunu bildiği eyleme gelişmesine sebep olmuştu. “Hadi bak ne duruyorsun bir bakıştan ne olacak “diyor onu işten işe tahrik ediyordu insan böylesine bir hisle nasıl baş edebilirdi ,merak bir katre damladan dalga dalga bir sele dönüşmüş, onu sakin, çekingen ve ürkek aklını sanki bir dal parçası gibi önüne katıp sürükler olmuştu.
 Yeliz artık kendi ile daha doğrusu merakıyla baş Edemiyordu. Onunla o kadar uzun zaman diyalog kurmamıştı ki, nasıl mücadele edeceğini belki de unutmuştu. Bir anda olsa narin başını kaldırdı ,salık dalgalı koyu kestane rengi saçlarını araladı,artık yüzünün büyük ölçüde kapatan saçları biraz açılmış yüzü ortaya çıkmıştı Ve de ela güzel gözleri saç bukleleri arasından gördü onu , ardı dönük bir kadına sarılmış halini farketti,  tabii ki bu bir hüsrandır. Kısa da sürse artık çatışma başlamıştı. “salak ne sanıyordun ki” dedi. Hâlâ saflığına kızıyordu. Daha gerçek dünyaya adım attığı ilk anlarda büyük bir şeyi düşünmek bile ona Aptalca geliyordu. O birkaç saniyede nefes alan, bilinçli bir varlığın bir başkasına söyleyebileceği tüm kötü sözleri kendine sıralamıştı.Bu Yeliz'e ilk ders olmalıydı lakin kendinede mani olamamıştı. Genç adam harika denecek türden müthiş bir canlıydı, ister istemez iç geçirmiş, belki de onda hoşlanmıştır. Hoş, bunun ne demek olduğunu bilmiyordu ya gene de bir anda olsa beğendiğini düşünmek hoşuna gitmişti.
 Ancak işte o an dünyanın bir anlık da olsa deviliimini bıraktığını ,o an gözleri donmuş ,narin göz kapakları işlevini yitirmiş, o minicik kalbi hâlâ 3 yaşında ve yurda girdiği gün gibi olan kalbi durmuştu. Genç adamın sarıldığı kızdan ayrıldığını gördü, O kız ablasıydı Nergis tam da o anda idrak etti. O ablasının akşam anlattığı, anlatırken gözünün parlayıp göğüs kafesinin olağandan fazla şişmesine sebep olduğu adam olmalıydı. Neydi adı diye düşündü söylemişti aslında onun ismini ama hatırlamıyordu belki beyni durmuş. Beyin lobları arasındaki o elektrik akımı kesilmişti. Hatta ve hatta tüm bedeni işlevini yitirmiş gibi hissediyordu. Ama toparlamalıydı, Çünkü ablası genç adamın elini tutmuştu doğruca metal cam karışımı dağınık masaların arasında yanıa doğru geliyordu. Bunun tek nedeni olmalıydı. Yeliz kendini toplamak son 20 dakikayı yaşanmamış saymak zorundaydı, buna mecburdu.
Artık üçlü o masada oturmuştu. Tanışma faslının ardından konuşuyorlardı. Gerçi daha çok Nergis konuşuyordu çünkü Yeliz söyleyecek söz bulamıyor aklındaki raslantısal harfler bir kombinasyon  oluşturup cümle kuramıyordu. Hani aciz düşerdiya insan işte aynen öyle olmuştu. O sadece ablasının şevkle kurduğu cümlelere baş sallıyor. Onaylı yordu. Hem ne yapabilirdi ki? Biraz önce hayranlıkla baktığı adamı anlatamazdı çünkü o ablasının , dünyadaki tek yakını, Yeliz’i kayıtsız şartsız seven ablasının sevdiği adamdı ama bir an hani kısa bir an bile olsa onun yani Kays'ında  ondan hoşlandığını, Yeliz le aynı gözlerle baktığını söyleyebilir buna tüm o saf kalbiyle yemin bile edebilirdi. Bu düşünceler nafileydi hatta çok tehlikeliydi. Yeliz , ablasının ikisi kaynaşsın diye sarf ettiği çabanın farkındaydı, Yeliz sadece porselen fincanı. 2 avcı arasında tutup öylece onu izliyor, gerektiği yerde başını sallamakla yetiniyor.
 Ya kays o ne durumdaydı ki? Genç adam utancı çekinti ile bir yaşıyordu. Biraz önce bu genç kızdan öylesine çok etkilenmişti ki bunu bırakın söyleyip tarif etmeyi kendi aklından bile geçiremiyordu. Kız onun daha bir hafta önce plansız zca sadece saf güdüleri ile arzulu ve istekli bir olduğu eş olduğu artık erkeği olduğu kadının kız kardeşiydi. Kays aslında utanıyordu biliyordu ,o kızın ela gözlerini onlarca masa ötesinden görecek kadar dikkatli bakmış , kendine mani olamamıştı. Ama şu an başını kaldırıp 60 cm ilerisindeki gözlere bakamıyor ,onun bembeyaz yüzüne ve bukleli koyu kestane rengi saçlarına bakamıyordu, utanıyordu. Utanmalı mıydı. Evet, kızdan çok etkilenmişti Hatta Nergis ten etkilendiğinden kat kat fazla etkilenmişti. Yeliz, evet adını da biliyordu artık Yeliz ,onu efsunla almıştı ama bu yasak bölgeydi, O kadının kız kardeşiydi o kadar.
 Kays dakikalardır konuşan, onları kaynaştırmak isteyen, söylediği birsürü Sözlerin yarısının bile farkında değildi. Dalıp gitmişti. Düşünceleri yine karanlık ve bilinmez sulardaydı , bu kaysın alışık olduğu bir durum da değildi aslında. Ancak bir şeyin de farkındaydı. Göz ucu ile de olsa utangaç masum bakışlarla da olsa Yeliz de onunla bakışmış, gözleri orada , boşlukta birleşmişti. O enerjiyi, masumiyeti gözleri ile de olsa hissetmişti. Bu bir erkeğin yaşamak isteyeceği en son şey olmalıydı. En azından Kays gibi bir erkek için öyleydi.
 Bir an masanın altında elinin Nergis tarafından tutulduğunu hissetti. Yaşadı ve bir an kendine geldi. Evet, genç kadını onun elini kavramıştı. Sıcak tenleri birbirine temas etmiş hissetmişti. Lakin kays kendine kızmasına sebep olan başka bir düşünceyle mücadeleye başladı tekrardan bu temasla ilk aklına nergisin sıcak elleri değildi, az önce tanışırken tokalaştığı anda Yelizin elinde hissettikleri olmuştu. Kızın yüzünde ve gözlerinde hissettiği o masumiyet ellerinde sirayet etmiş, onu yumuşacık teni pürüzsüz elleri tüm hücrelerine oradan tüm bedenine mesaj yollamıştı sanki ve işte bu olgu Kays'ın kendini lanetlemesine kendine kızmasına sebep oluyordu. Şu an yeliz’in değil elini tutan kadının, onun ablası nergisi düşünmeli idi. Artık biliyordu, Kays ‘ı o andan itibaren ömür boyu sürecek çetin bir mücadele bekliyordu.
 

BEYAZ LALEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin