4

441 40 31
                                    


01/02/2024

Dakikalardır oturduğum koltukta öylece duyuyordum. Sonucun ne olacağını bilsemde heyecan, benim için bir alışkınlıktı. Adamın saçma salak konuşmaları canımı sıkıyordu. Sahnede güya esprili bir tarzda uzun bir konuşma yapıyordu. Onlarca nefret ettiğim insanla aynı mekanda olmak benim canımı daha çok sıkıyordu. Başta Eunji.

Yanımda oturan Jungkook kolumu dürttü. "Kasma. Sonucun ne olduğu belli zaten." Onun için söylemesi kolaydı. Çok kolaydı. "Oraya çıkmak bile benim için baskı. Hergün on farklı kameraya bakmak zor iş." Dişlerimi dudağıma geçirdim.

Aslında olay sonuçta değildi. Ben şimdi elçi seçilsemde, sevgili olduğumuz açıklanacaktı. İnsanların ne tepki vereceğini bilmiyordum. Son günlerde yaptığımdan biraz bile olsa pişmanlık duyuyordum. Adımın fırsatçı veya sürtük olarak çıkması korkunçtu. Eminim buradaki yüzlerce insan benim, markaya girmek için, markanın sahibiyle sevgili olduğumu düşünecekti. Aslına bakarsak bu doğruydu. Hangi insanın ayağına böyle bir teklif gelse, ve herşeyden çok umduğu o markayı kaybetme olasılığı varsa, o teklifi reddederdi ki? Bu bir kariyer ilişkisiydi. İnsanlara sevgi gibi görünen.

Fotoğraflar magazinde boy boy dolaşıyordu ama ortada bir açıklama yoktu. Kısa sürede olucaktı. İnsanların beklediği buydu.

Jennie'ye baktım. Titreyen dizimi tuttu. "Senin için o altın konuşmayı sabahtan beri yapıyorum. Tekrar yapmayacağım." dedi sesini gittikçe bastırarak. "Mükemmelsin, sadece olgun dur."

Bir kere benim zaten burada heyecanlı gözükmem gerekiyordu. Gerçi Eunji aptalının çokta umrunda değil gibiydi.
Gülerek menajeriyle sohbet ediyordu. Arada küçümser gözlerle bana bakıyordu. Yüzünde ne bir heyecan ne de bir gerginlik vardı. Gayet rahattı. Sonuçlardan sonra bu rahatlığını koruyabileceğine emin değildim.

"Selam gençlik!" Karşımızda duran Jungkook'un abisi Taehyung'du. Siyah saçlarını dağınık bırakmıştı. Üzerinde lacivert bir takım vardı. Yüzünde samimi bir gülümseme yer alıyordu. Onunla tanışmamıştım ama iyi birine benziyordu."Hoşgeldin abi" dedi Jungkook gülümseyerek. "Hoşbuldum" Taehyung bakışlarını bana çevirdi. "Ah, Lisa değil mi? Ben Taehyung." Elini bana uzattı.

Elini sıktım. "Tanıştığıma memnun oldum. Evet, Lisa." Kaşları havaya kalktı. "Bende"

Elimi geri çektiğimde bakışlarını yanıma çevirdi. Jennie'ye. Önce baştan aşağıya onu süzdü. O kadar güzel bir arkadaşım vardı ki, gören ilk bakışta aşık oluyordu. Jennie isteseydi benden çok daha ünlü bir model olabilirdi. Üzerindeki yere kadar inen dar, ten rengi elbisesi, doğal pembe dudakları, düz, siyah, beline kadar uzanan saçları onu daha da mükemmel bir şekilde gösteriyordu. Onada elini uzattı. "Sanırım tanışmadık. Ben Taehyung, Jungkook'un abisiyim." Jen tavrını bozmadı. Elini uzattı. "Jennie. Ama bana Jen derler. Lisa'nın arkadaşı ve menajeriyim."

"Tanıştığımıza memnun oldum. Hayatımda ilk defa senin kadar güzelini gördüm. Güzelliğinin sırrı nedir?" Jen güldü. Yanakları kıpkırmızı olmuştu. İltifat almayı normalde sevmezdi. Şuan ise hoşuna gidiyordu. "Bende. Aslında bir sırrı yok. Teşekkür ederim" dedi gülümseyerek. Elini geri çekti.

Taehyung gidip Jungkook'un yanındaki koltuğa oturdu. Jennie'ye döndüm. "Domatese mi benziyorum?" Biraz öyleydi. Utanınca kızarıyordu. Yanakları al al olmuştu. "Yarı domates" dedim yanağından bir makas alırken.

"Bu adam sabahtan beri ne anlatıyor?" dedi Taehyung bıkkınlıkla. Çok ama çok haklıydı. "Markanın ana konuşmacısı gibi birşey. Özel törenlerde bazen, ben konuşmayı sevmediğim için o ve başkan yardımcısı konuşur. Çok konuşur ama sohbeti sarmaz."

cartier, liskook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin