05/07/2024
İnsanlar yaşama umutlarını kaybettikleri gün ölürler.
Bende yaşama umudumu kaybettim ama bu beni ölmekten çok daha beter bir hale getirdi.
Çocukluğum her saniye yakalarıma yapışıp beni boğuyor. Ve ben ondan hiç kurtulamıyorum. Benim kurtulamadığım tek şey çocukluğum.
İnsanlar acı çekerek öğrenirler herşeyi, acı çekerek yaşarlar. Ve acı çekmeyen insan yoktur, ne kadar inkar edilsede...
Kitaplar çoğu insanın kaçış yeridir, satırları arasında kaybolursun. Bu mürekkepli kağıtlar çocukluğumdan beri çok hoşuma giderdi.
Annemde okumayı ve yazmayı severdi. Taslak olarak her yazıp bitirdiği kitabı aile üyelerine sevinçle anlatırken ben orada yoktum çünkü gelmeme izin verilmemişti. O kitabı okuyamasamda ablam ve kardeşimin bana anlattıklarıyla bile etkilenirdim ondan. "Sen asla benim kitabımda yer alamazsın." derdi. Ben yinede hep ümitliydim. Boşu boşunaymış. O dokundurtmadığı kitaplarında hiç yer alamadım. Bende annemin nefret ettiklerini denedim. Belki bunu başarabilirim diye düşündüm. Ajansa ilk başvurduğum günü dün gibi hatırlıyorum. Modelliğe seçildiğim ve ilk ödülümü aldığım an gözlerimin dolduğunu ama ağlayamadığımı... Ağlamanın güçsüzlük göstergesi olduğunu bilerek büyütüldüm, öyle inandırıldım.
Sonuçta, yatağının altında canavar olduğunu söyleyerek büyüttülerse seni, büyüyünce de o canavardan korkarsın.
Ve canavarlar hep oradadır. Ölmezler. Rüyalarımıza sinip bizi yavaşça öldürmeye devam ederler. Uyanınca gidecek yerin yoktur çünkü o yataktan adımını attığın ilk an bir el bileğini kavrar ve seni yatağın altına çekerek kabuslarına sürükler. O yataktan çıkmasanda yardım isteyecek gücün yoktur, istesende asla gelmez.
Şu birkaç gecedir uyuyamıyorum. Neden bilmiyorum. Nefes kesen ıslıklar, siyah silüetlerle karşılaşıyorum. Onlara o kadar alıştım ki normal görüyorum. Yinede korkuyorum. Onlardan da, kendimden de. Çocukluğumdan ve o siyah duvarlı evden, kapalı kapılar ve arkasındaki entrikalardan korkuyorum. Çok korkuyorum.
Elimdeki fotoğrafta baş parmağımı gezdirdim. Bu bir sanat eseri, imkansız bir aşkın tebessüm izleri. Bu bir düğün fotoğrafı. Beyaz tenini tamamlayan gelinliği onu adeta bir meleğe çevirmiş. Siyah saçları arkadan sıkıca topuz yapılmış. Üzerinde en pahalı mücevherleri var, süslü bir kadındı. Ama bu fotoğrafı özel yapan güzelliği değildi. Gülmesiydi. Onu hayatımda ilk defa gülerken gördüm, bu bana acı veriyor. Gülmesi değil, bana hiç gülmemesiydi. Elleri bir adamın elini tutuyor. Kısa saçları arkaya doğdu taranmış. Beyaz bir damatlık giymiş üzerine. O hiç siyah takım elbise giymezdi. İkiside gülüyorlar. Ama bu fotoğrafta bir sorun var. Annem gülerek babama bakarken babam bana bakıyordu. İşte sorun buydu. Tam olarak buydu. Böyle ilerlemişti. Annem babama bakmayı bırakınca herşey bitmişti. Ve annem bana bakmamıştı, hiç bir zaman...
Banyonun kapısı açıldı. Jungkook banyodan dışarıya çıktı. Elindeki havluyla saçlarını kurutuyordu. Saçlarını kurutmayı bitirdiği zaman havluyu yanındaki koltuğun üzerine fırlattı. Saçlarını yüzünden çektiğinde onu daha rahat görebilmiştim. "Banyoyu kullanabilirsin." Başımı salladım. Banyoyu şimdi kullanmayacaktım.
Jungkook yatağa doğru birkaç adım atıp yatağın başına oturdu. Elimde duran kitaba baktı. Kapağı görünmüyordu. "Hangi kitap?" diye sordu. "Bilinmeyen bir kadının mektubu." dedim mırıldanır bir şekilde. ", ben ki seni ömrüm boyunca sevmekten hiç bıkmadım."
"Okumuştum." dedi. "Güzel bir kitap." Bu ince kitap annemindi. Ondan bir kereliğine okumak için alsamda o kitabı tekrar aynı rafa koyamamıştım, senelerdir bendeydi. Kitabın kapağı eski basımdı. Tek bir sayfası bile buruşmamış, üstünden seneler geçmesine rağmen sararmamıştı. Her eşyası gibi bunada özenle bakmıştı. En sevdiği kitaptı. Bu yüzden bu kitap benim değildi. Bir daha kabul etmeyeceğini bilsemde. Elime değene elimi sürmezdi.
![](https://img.wattpad.com/cover/361392465-288-k105191.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cartier, liskook
Teen Fictionünlü model lalisa, kariyeri için kendisine gelen beklenmedik bir evlilik teklifini kabul eder. "Sana bir teklifim var Manobal, evlen benimle." lalisa manobal×jeon jungkook ★ 27/01/2024