8

403 42 139
                                    

10/04/2024

Heyecandan dizlerim titriyordu. "Kızlar güzelim değil mi? Bak sıkıntı yok." Ablam kafama vurdu. "Onuncu kez sordun. Onuncu kez harikasın diyorum, yetmedi mi?" Jen'e baktım. "Sence?" dedi tavırla. Elimi yüzüme götürdüm. "Yok, yok ben ciddili yapamam. Anksiyetem tutar benim panik atak manik atak, valla gebertirim nikah masasında." Son dakka işler böyle oluyordu demekti. Ne yani bende hayatımda bir kez evleniyorum.

Jennie göz devirdi. "Hiçbirşey olmayacak Lis. Ne güzel evleniyorsun işte. Yemini edicen gidicek biticek, nikahta var. Hop evli, mutlu-" Sözünü kestim. "Mümkünse çocuksuz." dedim. "O sizin ne kadar rahat durabileceğinize bağlı canım. Ağzımı açtırtma şimdi benim." Gözlerim fal taşı gibi açıldı.

Elimin tersiyle karnına vurdum. "Sapık şey." Karnını tutarak geri çekildi. "Elin ağır aptal! Vurup durma bana!" Acıyla inlerken aynaya dönüp saçlarımı düzelttim. Masadan kalktım. Jennie kendine gelmişti. Bitkin bir ifadeyle beni süzdü. "Ben yedi yirmi dört senin için çırpınayım sende gel beni döv, ben böyle işin-"

"Jen iki dakika sus lütfen ya." dedim gelinliğimi düzeltirken. Şaka gibi. Ben evleniyorum. Başkasından duysam inanmazdım. Ay ben iyice kafayı yiyorum...

Ablam koltuğundan kalktı. "Hiç çekilmiyorsunuz." dedi. Yanımdan geçip kapıya yürüdü. "Ben çıkıyorum. Bi aşağıya bakayım. İnsanlar gelmiştir şimdi, karşılayayım."

"Jiss, Allah aşkına inmişken yakışıklı var mı diye bi baksana. Sen anlarsın. Yemin ederim koşturmaktan kafamı kaldıramıyorum." dedi Jennie. Daha geçen gün sevgilisinden ayrılmamış gibi yeni manita aramaya başlamıştı. Bıraksak bi tane bulup benim yerime evlenicekti salak.

Ablam derin bir nefes verdi. "Jennie." dedi bastırarak. "İşim gücüm yok sana görücü mü arayayım ya. Git kendin bul, bana ne senin kısmetinden."

Jennie'nin suratı bozuldu. "Sanki canını istedik Jis. Kurbanın olayım bi bak ya. Hem ben başka kimin düğünde kısmet bulacağım?" dedi kendini acındırarak.

Ablam odanın kapısını açtı. "Tamam, bakarım." dedi başından salmak isterce. Jennie tekrar gülümserken ablam umursamadan kapıyı kapattı.
Ablamı dışarıdan görseler cenazeme gelmiş sanıcaklardı. Hatta siyah giyinmek istemişti ve ben izin vermemiştim. Belkide bu yüzden somurtuyordu. Sürekli somurtuyordu.

Jennie ayağa kalktı. Diğer boy aynasının karşısına geçti. "O değilde, ben nasıl oldum? Zorla giydirdin bunu bana. Mis gibi elbisem vardı benim." Onu ben giydirmiştim. Üzerinde yere kadar uzanan, vücud hatlarını belli eden kırmızı bir elbise vardı. Dudaklarına kırmızı bir ruj sürmüş. Beline kadar uzanan saçlarını açık bırakmıştı. Adeta bir prenses gibiydi. "Ne dememi bekliyorsun?" Gülümsedi.

Yanıma yaklaşıp gelinliğimin askılarını düzeltti. Omzumdan sarkan parçayı biraz yukarı çekti. Elbisemin eteğini eliyle düzleştirdi. Ellerini omuzlarıma koyup beni baştan aşağıya süzdü. Gülümsedi. "Sende taş gibi oldun ha. Beyaz yakışıyor sana gelin hanım." Gülümsedim. "Darısı başına diyelim kedicik."

Jennie'ye sımsıkı sarıldım. Sarılmama karşılık verdi. Ellerini belimden geçirdi. "Sen evlendiğin zaman gelinliğini ben seçip seni ben hazırlayacağım." Saçlarımı kokladı. Derin bir nefes çekti. Bir süre öyle kaldık. Burası huzurluydu. Hep huzurlu olmuştu.

Jennie benim herşeyimdi. O benim sadece arkadaşım değil, annem gibiydi. Onun veremediği sevgiyi vermişti bana. Yıkıldığım zaman kaldırmış, kaldırdığı zaman ise dimdik arkamda durmuştu. Bu insanlar benim evim...

Ev dediğin dört duvar bir çatı altı değildi. Ev dediğin insanlardı.

Onların yanında her daim güvende hissettiğin insanlardır ev, asla yıkılmayan.

cartier, liskook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin