Bu kitap sanırım hepimizin canını okuyacak çok fena bir şeyler planladım kqjwbdkejbdk---
KuzeyÇikolatamdan biri ısırık daha alıp merdivenlerde aşağı indim.
Yolda sofraya tabak taşıyan annemi gördüğümde çikolatamı arkama saklayıp sırıttım. Annemde beni fark ettiğinde kaşlarını çattı. "Kuzey beş yüz kere dedim yemekten önce yeme şu çikolatayı diye." Diyerek söylendi.
Gözlerimi büyütüp tam nasıl anladığını soracaktım ki, yaklaşıp dudağımın kenarını sildi. "Pasaklı çocuğum benim çikolatanı saklamadan önce bir aynaya baksaydın keşke." Dedi alay ile.
Yakalanmanın verdiği mahçupluk ile gülerek son lokmamı ağzıma attım ve yemek odasına girdim.
Babam bilgisayarında işleri ile uğraşırken, Halil abi ve Karan eski araba kayıtlarını izleyip yorumluyorlardı.
Adımlarımı yavaşlatıp bende sandalyelerden birine geçtim. Halil abi beni fark ettiğinde, "Kuzey, gel sende katıl bize." Dedi televizyonu işaret etti.
Zaten yapacak daha iyi bir şeyim olmadığından kabul ettim ve biraz onların tarafına yaklaştım fakat Karan'dan yediğim ciddi bakışlar ile duraksadım. Bu gün yüzündeki sargıların çoğu çıkmıştı ve bazı yanık yerler görünüyordu. Gözünün çevresi kırmızı lekeler almıştı fakat doktorun dediğine göre zamanla çoğunluğu geçecekti.
Bana ise neden böyle baktığını hala çözememiştim. Ne zaman yemek sofrasına otursak, veya göz göze gelsek ödüm kopuyordu.
"Bak bak burda sorun yarışçıda değil pistte bozukluk var." Dedi Halil abi televizyonu işaret edip. Daha yeni kazadan çıkmış biri, Karan, ile yarış kazaları izlemek ne kadar mantıklıydı bilemiyordum.
"Hayatım rahat bırak çocukları, hadi sofraya." Dedi Melis abla servisleri açarken. Herkes sırayla sofraya geçerken Karan'a dönüp, "Sandalyeni masaya yaklaştırmamış ister misin?" Diye sordum. Bu korkunç bakışların bir an önce yok olmasını istiyordum.
Bir kaç saniye düşünüp kafasını salladı. Yaptığı en zor işlerde bile kimsenin yardımını kabul etmediği için şimdi en kolay şeylerde yardım teklifi almak ona garip geliyor olmalıydı. Rahatsız olduğu yüzünden bile belliydi.
Ona yardımcı olduktan sonra bende hemen karşısındaki boş yere geçtim. Yemeklere başlanırken Melis abla, "Yekta ve bir arkadaşı akşam geçmiş olsun'a geliyorlarmış." Dediğinde çok da oralı olmadım. Tanımıyordum.
Fakat Karan "Öyle mi?" Diye sorduğunda dikkatimi çekti. Çok heyecanlanmıştı, hatta hafif bir gülümsemenin bile ortaya çıktığına yemin edebilirdim. Kimdi bu Yekta?
Annem, "Aa, ne kadar iyi oldu. Uzun zaman olmuştu görüşmemiştik." Dediğinde şaşkınlıkla kaşlarım havalandı ve daha fazla kendimi tutamayıp, "Yekta kim?" Diye sordum.
"Hatırlamıyor musun? Senden beş-altı yaş kadar büyük geçen yaz görüşmüştük." Dedi Babam çorbasını yudumlarken. Kafamı iki yana salladım, gerçekten hiç hatırlamıyordum.
Annem babama dönüp, "Hayatım Kuzey o sırada okul gezisindeydi, görmedi ki hiç Yekta'yı." Dediğinde her şey daha mantıklı gelmişti. Tam tekrar konuşacakken Karan'ın ortaya atlaması ile bölünüp sustum. "Burada kalacak mı?" Diye sordu
"Nasıl kalsın oğlum, işleri var. Bir kaç saat için geliyor sonra gidecek." Dedi Melis abla çorbası bitenlere ana yemeği doldururken.
Karan kafasını sallayıp önüne dönerken, bende yemeğe devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY GÜZELİ-BXB|Yarı Texting|
Novela JuvenilÖlene dek sorumlusun gönül bağı kurduğun her şeyden Eşcinsel bir kurgudur. Childhood friends to strangers to lovers 🥂