0.7

158 19 30
                                    

OMFGGG çok soft bi bölüm oldu ağlicam... Anyway aşkolar kontrol etmeden atıyorum. Bir sonraki bölüm eric kabusu erkenden bitmesi için kaldığı yerden devam edecek. Sakin olmaya çalışalım... Bir ton söve söve yazarken ben... Anyway iyi okumalar bebeklerim✌️🤍🥂 bu arada bu medyadaki sufleden yiyin gebercem tadı efffsane... Günde 3 kere yiyorum resmen... Luppo lup ismi. O la la ya bin çeker bu arada💪

~~~~~~~~~~

Ertesi gün erken saatte uyanmış ve hazırlanmaya başlamışlardı. Wooyoung oldukça gergindi. Bu gerginliği vücudunu da etkilemişti. Teni bembeyaz kesilmiş ve elleri de titremeye başlamıştı gömleğinin düğmelerini iliklerken. Kafasında binbir düşünce ve titreyen elleriyle düğmelerini iliklerken San duştan çıkmış ve hızlıca kıyafetlerini giyinmişti banyoda. Banyodan çıkınca elinde kıravatı duran Wooyoung'a yaklaşmış ve kıravatını elinden alarak konuşmayı başlatmıştı.

"Hazır mısın?"

"Hangi açıdan soruyorsun?"

"Hazır olduğunu görüyorum ama bilmiyorum. Asıl sorum gerçekten hazır mısın?"

"Galiba. Kafam o kadar ağırlaştı ki artık düşünemiyorum bile."

"Sakin olmaya çalış. Gel bakalım, şu kıravatını bağlayalım."

Wooyoung'un yakalarını kaldırıp kıravatı boynundan geçirip düzgün hale getirmiş ve boynuna göre ayarlamıştı.

"Çok şık oldun. Bak bakalım."

Omuzlarından onu çevirip aynadan kendine bakmasını sağlamıştı.

"Ama o surat ne öyle? Böylesine yakışıklı olacaksın ve somurtacaksın? Kendine gel Jung Wooyoung."

Wooyoung San'ın güldürme çabalarına küçük kıkırtılarla yanıt vermişti. Ardından Yunho'nun aramasıyla pusetinde uyuyan Jiwoong'u da alarak aşağı inmişlerdi.

"Hadi gidelim."

İkilinin arabaya binmesinin ardından yola koyulmuşlardı. Çok geçmeden buluşmak için ayarladıkları lokasyona varmışlardı.

"Şuraya geçelim biz, o da gelir birazdan."

Cam kenarında bulunan masaya geçmiş ve oturmuşlardı. Sohbetlerini ederken garson gelmiş vw sipariş vermek isteyip istemeyeceklerini sormuştu. Misafirlerini beklediklerini belirtip garsonu göndermişlerdi.

"Mingi neden gelmedi?"

"Hongjoong ve Seonghwa'nın işleri vardı. Birinin bücüre bakması gerekiyordu."

"Ne işi bu haberin var mı?"

"Yok hayır, haberim yok."

"Yine bir işler çeviriyorlar gibi geliyor da neyse."

Sohbet ederlerken sonunda teşrif etmişti.

"Kusura bakmayın geç kaldım biraz. İsterseniz sizi daha fazla bekletmeden başlayalım."

"Tabii, buyrun."

Dean, neredeyse Yunho'nun dediklerini ona tekrar söylemişti. Ancak bu söyledikleri Wooyoung'un içini rahatlatıyordu. Çünkü çok güzel şeyler söylüyordu.

"Öncelikle korktuğun şeyin olması çok zor. Binde bir ihtimal var. Ancak korkunu anlıyorum. Tek dayanağın çocuğun. Yani o herif parasıyla hiçbir şey yapamaz. Ama senin parayla yapman gereken şeyler var. Senin de dediğin gibi Jiwoong'a iyi bir gelecek vaad etmen lazım."

"İyi de benim hiçbir şeyim yok ki. Ne yapmalıyım bilmiyorum."

"Açıkçası onu ben de bilmiyorum. Bir şekilde seni gelecek vaad eden bir hayat sunan babaya çevirmemiz lazım. Çok bir şeye gerek yok. İyi kötü bir ev bir araba ve bir de işe ihtiyacımız var. Onunki kadar büyük ev, sayısız araba veya paraya ihtiyacın yok senin çünkü elimizde onları geçersiz kılacak kanıtlarımız var."

Yan Benimle | WooSanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin