Selamlar arkadaşlar selamlar... Kavuşturdum bizimkileri ancak tekrar ayrı düşecekler... Merak etmeyin halledeceğim sanırım. Üstesinden gelebilirsem ne ala jfspjdosjşdsjf anyway çok tatlı bir çift olacaklar merak etmeyin. 20 bölümde belki bi angstla bitiririm gibi. İyi okumalar şimdiden.....
~~~~~
Ertesi gün olduğunda San gözlerini yeni yeni açabilmişken hızla yerinden kalkıp odasına ilerlemişti. Mingi'nin verdiği sözü tutup tutamadığına bakmak için odaya hışımla girdiğinde Wooyoung balkonda sandalyede oturuyor, Jiwoong yatağında uyuyordu. İlk kez derin bir nefes alabilmişti dünden beri. Gözlerinin dolmasını engelleyememişti. İçeri sessizce girip Jiwoong'a kısaca gözünü değdirerek balkondaki Wooyoung'un yanına gelmişti. Ne diyeceğini, ne konuşacağını ya da nasıl bakması gerektiğini bile bilmiyorken karşısına çıkmıştı.
"Dönmüşsün."
Wooyoung lapalı tuttuğu gözlerini açıp San'a dönmüş ve ayaklanmıştı.
"Evet, dün Mingi zorla da olsa getirdi beni."
Wooyoung San'ın gözlerine bakamıyordu. Hala araftaydı. Ona zarar verecek olma ihtimali gerçekten çok korkunçtu. Her ne kadar arkadaşları da destek çıkacak olsa da içindeki korku asla bitecek gibi görünmüyordu.
"Ne düşünüyorsun?"
"Hiç öyle kendi kendime düşünüyordum."
"Gidecek misin?"
Wooyoung sorduğu soruyla oynadığı parmaklarından ayırdı gözünü. Hala bakmıyordu San'ın yüzüne. Aklındaki ikileme bir son vermeliydi artık.
"Dün Yunho ve Mingi ile konuştuk uzunca. Senden bahsettiler. Bana hislerinden bahsettiler. Uzun ama beni ikna eden bir konuşma oldu. Korkularım hala var ve bunları nasıl yeneceğim bilmiyorum ama..."
Kafasını kaldırıp San'a dolu gözleriyle bakabilmişti sonunda. Ve cümlesini tamamlamıştı.
"Tüm bu zorkukları tek başıma aşamayacağım ortada, bu yüzden sırtımı sana yaslamak ve beraber üstesinden gelmeyi diğer her şeye tercih ederim."
San rahatlamışlık hissine kapılırken gözünde akmayı bekleyen gözyaşları akmıştı bile. Yavaş adımlarla Wooyoung'a ilerlemiş ve kolları rasına almıştı onu. Saçlarını okşuyor, minik öpücükler bırakıyordu. San'ı seçtiği için çok mutluydu. Wooyoung ise bir süreliğine bu korkularını sineye çekmeyi tercih etmiş ve mutluluk kapılarını aralamıştı. San'a sarılırken ilk sarılmalarındaki heyecanı aynıydı. Yine kalbi ölümüne atıyordu ve sesini duymaması için yine içinden yalvarıyordu.
"Hala aynı, ilk sarılmamızdaki gibi heyecanlısın."
Wooyoung'tan ayrılmadan cümlesini kurmuştu San. Bu da Wooyoung'un sessiz yalvarışlarının onaylanmadığının işaretiydi. Kıpkırmızı olmuştu. San onun bu tatlı haline gülümserken telefon çalmıştı. Wooyoung cebinden çıkardığında içinde kocaman bir korku vardı. San da aynı şekildeydi ancak sakinliğini korumaya çalışıyordu.
"Alo."
"Nerdesin amına koyim? Jiwoong'u da almışsın, araba anahtarım da yok. Paralarımı da almışsın. Nereye gittin hangi deliğe kaçtın bilmiyorum ama seni elime geçirirsem sonun iyi olmayacak."
"Bizi rahat bırak artık. Oğlumu benden alamayacaksın. Senden uzaklarda olacağız. Bize asla ulaşamayacaksın."
"Sen kimsin be? Kendini ne sanıyorsun sen, ha? Kenar mahalle orospusu seni. Nerden geldiğini unutmuşsun sanırım. Altıma yatarken iyiydi dün gece. Şimdi böyle mi olduk? Dün hiç de öyle görünmüyordun. Ya da daha öncesinde hiç böyle değildin. İlk zamanlar sen bana geliyordun. Ne değişti bir gecede? Dur bir dakika. Yapmış olamazsın değil mi? Sen akıllı adamsın Wooyoung. Akıllı olduğun kadar vicdanlısın da. Başkasının hayatını tehlikeye atmadın değil mi Wooyoung? Kendinle beraber bir başkasını daha ölüme sürüklemedin değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yan Benimle | WooSan
FanfictionWooyoung şimdilerde ondan nefret eden bir adamla birkaç yıl öncesinde çok severek evlenmişti. Şimdi ise hayatı ve çocuğu arasında bir seçim yapmaya zorlanıyordu. Wooyoung'un sürekli gittiği cafede bir çalışan olan, aynı zamanda Wooyoung'un kalbine...