iyi okumalar :)
Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır, ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim"Mustafa Kemal Atatürk
Halsey-Devil in me
2002
18 Ekim"Deneyin insanlar üzerinde kullanılması için hazır olduğunu gerçekten düşünüyor musunuz?" dedim. Bu deneyin insanlar üzerinde kullanılmasını istemiyordum. İnsanlar denek değillerdi. Hayvanlar da denek değillerdi ama hayvanlara abimin zoru ile denek olmalarını kabul etmiştim ama bu sefer izin vermeyecektim...
Kızgın gözlerimi toplantı odasının en baş köşesinde oturan abime çevirdim. "Abi sen değil miydin? Deneyin daha hazır olmadığını söyleyen ne değişti de bir anda bu karara varıyorsun?" Dedim. Gerçekten bunu beklemiyordum hata buraya gelirken bu deneyin hayvanlar üzerinde de iptal edildiğini düşünerek gelmiştim buraya ama onlar bana diyor ki deney artık insanların üzerinde denenmek için uygun, inanamıyorum gerçekten aklım ermiyor. Daha bu projeye başlayalı iki yılı geçse bile deneyler olumlu sonuç göstermiyordu. Hep bir şey eksik oluyordu.
Abimin hemen sağ tarafında oturan yardımcısı, abim yerine konuşmaya başladı. "Aslı hanım, bildiğiniz gibi değil dün yapılan deney sonuçlarında tam olarak 10 tane tavşan olumlu sonuç gösterdi. Bu sefer yaptığımız aşıda bazı maddelerin yerlerini ve zamanını değiştirdik ve sonuç ortada bunca zamandır yanlış yaptığımız tek şey buymuş. İnsanların hayatları kurtulacak eğer siz mızmızlık yapmayıp şu önünüzdeki kağıdı imzalarsanız." dedi. İlk ona baktım ve sonrasında önümde duran kağıda baktım. Kafamı kaldırıp adama göz devirip adamın bana uzattığı test sonuçlarını incelemek için elime aldım. İncelerken de hala kararım netti. İnsanlar denek değillerdi.
Test sonuçlarına bakarken gerçekten de 10 tavşanında deneyi 100% olarak geçtiği ile ilgili bilgiler yazıyordu. Başımı kaldırıp abime baktım. Yüzünde başarılı birinin sırıtışı vardı. Kendinden gurur duyuyor gibi duruyordu ama annem olsaydı onunla hiç gurur duymazdı. Ama aslında kendi başarısı bile değildi...
10 dakika sonra
Ne kadar çok dil döksem de hiç bir şey değişmedi. Abim en sonunda sinirlendi ve beni kolumdan tutup kendi odasına götürdü. Kapıyı sertçe çarpıp "Sen kafayı mı yedin? Sana da mı bulaştı siktiğimin salgını, odaya gidiyorsun o sikik kağıdı imzalıyorsun. Yoksa kardeşine olacakları sen düşünürsün." dedi. Bunu yapamazdı. O onun da kardeşiydi, Elif'i sevmediğini çok kez söylemişti ama bir kez olsun öldürmek istediğini söylememişti.
Ellerimde ki güçler kayboldu, onunla birlikte özgüvenim yerle bir oldu. Konuşacak bir şey bulamadım. Düğümlendim sanki, nefesim gidiyor dünya kararıyordu. Kalbim bir kez daha abim tarafından parçalara ayrılmıştı...
"Kızım ne bakıyorsun konuşmayı mı unuttun?" diye bağırdığında daldığım evrenden çıkıp gerçek dünyaya baktım. "A-abi lütfen yapma" diyebildim sadece, demek istediğim çok şey vardı ama hiçbiri ağzımdan çıkmıyordu. Bana baktı, süzdü boydan boya, tiksiniyordu benden, belki de acıyordu. "içeriye gidiyoruz. Herkesten özür dileyip o kağıdı imzalıyorsun. İmzalarsan eğer kardeşin denilen kaltağa bir şey yapmam. Ama imzalamıyorsan sonuçlarıyla kardeşin katlanır. Sen şanslısın, bazı kurbanlarıma seçenek de sunmuyorum." arkasını dönüp kapıdan çıktı. Seçenek hakkı sunarken seçeneğimin olmadığının farkındaydı.
Bende onun arkasından çıktım. Herkes sessizce oturmuş bizi bekliyordu ve sıkılmış gibilerdi. Ama kimse umrumda değildi.
Ne yapmam gerektiğini düşünürken daha demin oturduğum yere geldim. Oturduğum sırada abim öksürdü. Yerime oturdum, herkesin bana baktığından emin olunca kendimi toparlayıp konuşmaya başladım. ". Buraya gelip kendinizi yorduğunuz için size teşekkür ederim. Daha demin yaptığım şımarıklık yüzünden özür dilerim sizin canınızın sıkıldığını görebiliyorum o yüzden sözü uzatmayarak söylüyorum ki imzalıyacağım sözleşmeyi."dedim titreyen sesimle zar zor, ellerim titremeye başlamıştı. Son kez herkese baktım. Çok klişe bir konuşma olduğunun farkındaydım. Ama umrumda değildi. Titreyen ellerimde masa da duran kağıt yığınında benim ismimim olduğu kağıdı buldum. Sözleşmeyi okumaya gerek yoktu. Her türlü imzalamasam kardeşim ölecekti. Masa da duran tükenmez kalemi ellime zor da olsa aldım. Düşünmeden imzalayacağım yerleri hızlıca imzaladım. Eğer düşünürsem olacakları düşünmek istemiyordum...
Bir yanım bunu yaptığım için kendimden hep nefret edecekti. Diğer yanım ise bana hep minnettar kalacaktı.
Toplantı da gereksiz bir kaç şey daha konuşuldu ama dinleyemiyordum. Gözlerimden yaşlar akmıyordu. Ama yüreğimden damlalar dökülüyordu. Kimse içimde ne savaşlar verdiğimi bilemeyecekti.
Herkes ayağa kalktığında toplantının bittiğini anlamıştım. Ama yerimden kalkmadım. O sırada göz ucuyla abim ve yardımcısının, abimin odasına gittiğini gördüm. Etrafa bakındığımda toplantı odasında bir tek ben vardım. Ayağa kalkıp çantama eşyalarımı koydum. Bu kadar dayandıysam şu lanet hastaneden çıkasıya kadar ağlamayabilirdim. Kendimi sıkıyordum. Boğazımda çok kötü bir yumru vardı.
Abimin odasının kapısından sesler geliyordu. Yardımcısı Hakan beyle bir tartışma içindelerdi. Deneyle ilgili bir şey olduğunu düşünüp kapıya doğru yaklaştım. Duyamadığım için biraz daha yaklaşıp, kulağımı kapaya doğru yaklaştırdığımda duyabildiğim için dudaklarımda beli belirsiz bir gülüş oluştu. Ama o gülüş duyduklarımdan sonra tuzla buz oldu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Ay
Science FictionBir imza, yirmi çocuğun hayatını değiştirdi. Tanrı yirmi çocuk için doğmadan ölümlerini imzalattı. O imza onların ölüm dilekçeleriydi. Yirmi çocuk için ölüm anne karnına düşmeden imzalanmıştı...